Bakmayın yazının başlığında kutlamalar başladı bile dememe. 1 Mayıs tarihsel anlamına uygun bir biçimde bizim için hep bir mücadele günü oldu. O sebeple bizim 1 Mayıs kutlamamız anlamına yakışır bir biçimde yaptığımız eylemlerdir. Evet tarihsel olarak 1 Mayıslar Taksim Meydanı başta olmak üzere kentlerin meydanlarında işçi sınıfı ve Türkiye solunun var gücüyle ve en kitlesel […]
Bakmayın yazının başlığında kutlamalar başladı bile dememe. 1 Mayıs tarihsel anlamına uygun bir biçimde bizim için hep bir mücadele günü oldu. O sebeple bizim 1 Mayıs kutlamamız anlamına yakışır bir biçimde yaptığımız eylemlerdir.
Evet tarihsel olarak 1 Mayıslar Taksim Meydanı başta olmak üzere kentlerin meydanlarında işçi sınıfı ve Türkiye solunun var gücüyle ve en kitlesel haliyle ortaya çıktığı, görünürlük kazandığı günler oldu. İktidarları hep bu yüzden korkuttu. Ülkenin AKP’li yıllarının büyük bir kısmında 1 Mayıs yasaklı meydanlar etrafında dönen tartışmalarla anıldı. Sınıfın birlik mücadele ve dayanışma gününe AKP’li yıllar boyunca yasaklara meydan okumak gibi güncel ideolojik ve sınıfsal anlamlar da yüklendi.
Ülke tarihinin en sıcak Haziran’ından, Haziran’ın ateşi ile sıcak geçen sonbahardan ve iktidar içi çatışmalarla geçen bir kışın ardından seçimler geldi. AKP bahara güç kaybı yaşasa da iktidarını pekiştirdiği bir seçimle girdi.
Ama şimdi geldi çattı bizim baharımız: 1 Mayıs
2013 1 Mayıs’ından beri halka kapatılan ve ancak Gezi döneminde geçici süreliğine halk güçlerinin eline geçip şimdilerde yeniden AKP’nin bir mevzi olarak tüm toplantı, eylem ve gösterilere kapadığı Taksim Meydanı bu yıl 1 Mayıs kutlamaları için açılacak mıydı?
Bu sorunun yanıtını seçimden önce Kadir Topbaş, daha sonra gölge vali AKP il başkanı Aziz Babuşçu ardından resmi Vali H.Avni Mutlu verdi: Hayır. Son sözü ise 19 Nisan Cumartesi günü Başbakan Erdoğan söyledi: “Ne Taksim Ne Kadıköy” İktidarın uygun gördüğü Yenikapı ve Maltepe dışında tüm meydanlar emekçilere kapatılmıştı.
Bu yazı buraya kadar bildiklerinizi anlattı. Hatta bundan sonra da bildikleriniz anlatmaya devam edecek. Ama başka bir izlekle.
İktidar 1 Mayıs’ı engelleyerek işçilerin meydanlara çıkmasını engellediğini zannedebilir. Kimi dostlar çağrıcı kurumların gücü, katılımı ve tavrı üzerinden 1 Mayıs günü yaşanacaklara dair kehanetlerde bulunabilir. Ama kafamızı çevirip hastanelerden fabrikalara, madenlerden barajlara bakmak bizi ne dersek diyelim ülke sathında 1 Mayıs Uluslararası Birlik Mücadele ve Dayanışma günü kutlamalarının çoktan başladığını gösteriyor. Hem de en çetin kavgalarla…
30 Mart’tan bugüne yani seçimin ertesi gününden 23 Nisan’a kadar ülkenin dört bir yanında işçi sınıfının güvencesizliğe, gayri insani çalışmaya karşı eylemde olduğunu görüyoruz. Bu eylemlerin büyük bir bölümü güvencesiz işçilerin eylemi. Bir kısmı ise güvencesizlikle kuşatılan kamu işçilerinin eylemi. Kimi direnişler sendikalar öncülüğünde sürüyor. Sendikaların bulunmadığı yerde ise sınıfın tarihsel bilinci ve birikimi işçilerin hak almak için sergilediği ileri ve militan eylemlerle kendini gösteriyor.
Sınıf mekan ve zaman tanımaz
Gördüğünüz gibi AKP 1 Mayıs’ta Taksim’i yasaklamış olabilir. Ama bu yasak şu anda Yatağanlı enerji ve maden işçisinin Kurtuluş Parkı’nı 1 Mayıs alanına çevirdiği gerçeğini değiştiremez.
1 Mayıs’ta yakıp yıkacaklar diyen iktidar-sermaye ittifakı Taksim Meydanı’nı sakınsa da Seyitömeri kasıp kavuran maden işçisinin öfkesini ve ateşini yasakla ancak harlayabilir ama söndüremez.
1 Mayıs’ı resmi izine tabi tutabileceğini zanneden AKP iktidarı, sendikasına üyeliği yasal olarak sayılmadığı için sendika hakkını dahi fiilen kullanan Dev Sağlık-İş üyesi taşeron işçiler için 1 Mayıs’ta izin ve resmi başvuru koşulu olmadığını anlayacaktır.
Sözün özü Haziran İsyanı’nda Gezi Parkı’nı yasaklayarak ülkenin tüm kentlerinde tüm meydanları Gezi’ye çeviren AKP, 1 Mayıs’ı yasakladığını zannederken de aslında onun çoktan başladığını idrak edemeyecek kadar iktidar körü olmuştur.
1 Mayıs günü sayımızın azlığına, düşmanın çokluğuna bakmayacağız. Çünkü Şişli’de DİSK binası önünde kurulan bu kortejin bir ucu Seyitömere, bir ucu Diyarbakır’a, bir ucu Kurtuluş Parkı’na uzanıyor. O nedenle kurulacak olan bu Kortejin Taksim iddiası, Türkiye işçi sınıfının dününü, bugününü ve yarınını omuzlarında taşımanın bir gereği ve görevi olacak.
O Meşhur TV habercisinin 90’larda kalan kapanış sözüne atfen: Yaşasın 1 Mayıs, her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsan
Özge Yurttaş
Dev Sağlık-İş Eğitim ve Örgütlenme uzmanı
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.