Taksim’de ufak bir tur attığımızda AKP’nin kent yağmasını da, faşizmini de, savaş politikalarının sonucunu da gözlemleyebiliriz
Taksim Meydanı’nda ufak bir tur attığımızda AKP’nin kent yağmasını da, faşizmini de, savaş politikalarının sonucunu da gözlemleyebiliriz: Taksim Meydanı ‘alternatifi Yenikapı’daki meydan’ olabilecek bir alandan mı ibaret?
AKP kadroları Taksim Meydanı’nı dilinden düşürmüyor. Tayyip Erdoğan, “cam-çerçeve” edebiyatı ile tüm sendikaları, işçileri, toplumsal muhalefeti marjinalleştirmeye çalışıyor. “Onlara daha büyük bir meydan gösteriyoruz” sözleriyle 1 Mayıs’a çıkacak yüz binlere “şımarık” diyor ve düşman ilan ediyor ki yine seçim öncesi amaçladığı bir kutuplaşmanın zeminini 1 Mayıs’la beraber yaratsın.
Taksim Meydanı’nda ufak bir tur attığımızda AKP’nin kent yağmasını da, faşizmini de, savaş politikalarının sonucunu da gözlemleyebiliriz: Taksim Meydanı “alternatifi Yenikapı meydanı” olabilecek bir alandan mı ibaret? Yoksa meydan, Haziran’ın kıvılcımının çaktığı ve yeni kıvılcımlara sahne olabileceği endişesiyle üzerinde en küçük bir hareketlenme ihtimalinin iktidar için kâbus yarattığı bir mekân mı?
Söylemleri, açıklamaları bir kenara bırakıp Taksim’deki gündelik yaşama bakalım; Kadir Topbaş’ın, 1 Mayıs’a 5 hafta kala yaptığı açıklamada 1 Mayıs kutlamalarının olumsuz etkilediğini iddia ettiği gündelik yaşamı gözlemleyelim…
Gezi’de bahar
Harbiye’den Taksim’e doğru Cumhuriyet Caddesi’nin dar kaldırımlarından ilerlediğinizde, karşınıza doğrudan beton bir manzara çıkmaması için, yolun bittiği yerden sola sapıp Gezi Parkı’na girebilirsiniz.
Bu küçük park içinde trafikten, dev otel görüntülerinden, şehir hayatının griliğinden bir süre kurtulma imkânı bulabilirsiniz. Parkın AKP yağmasından kurtarılmasının karşılığını baharın gelişiyle açan çiçeklerin görüntüsünden alabilirsiniz. Baharla beraber parkın genel manzarası: “Kızlı-erkekli” oturanlar, koşturan çocuklar, elinde termosuyla parka çıkıp bir liraya çay satanlar, banklarda karşımızı çıkan yaşlılar (Gezi direnişinin başlangıcında “Bunlar ayağımızın toprağa değdiği tek yeri de yıkmak istiyorlar” diyen teyzeyi hatırlayalım), çimlere uzanıp sevgililerinin dizine yatanlar, yaslanacak bir ağaç bulup kitabını okuyanlar, küçük bir kesit deniz manzarasına sahip parkın Beşiktaş’a bakan tarafından manzara izleyenler…
Topçu Kışlası adındaki bir AVM içinde hayal edelim bir de bu tabloyu. Dışarıda bahar varken, tüketemediği mağazalar önünden geçerken… Bir de Gezi komününü düşünelim, para beklemeden yapılan paylaşımları, üretimleri, polisler olmadığında yaratılan kardeşçe ortamı, birbirini tanımayan insanların duydukları güveni… İstanbul’da sadece bir sene yaşamış biri ya da Gezi komününe bir kere uğramış biri ya da sadece direniş sırasında Çapul TV izlemiş biri bile hissedebiliyor buradaki insanca yaşam talebini, mücadeleyi…
Parkın AKP tarafından kapatıldığı günlerde belediyenin düzenlediği (şu an bakımsızlıktan kelleşmiş) eğimli çimlikten meydana doğru inelim. Zamanını tutturabilmişsek, günün farklı zamanlarında meydanda, hemen parkın önünde keman çalan kadınla karşılaşabiliriz. Bir Avrupalı olduğunu tahmin ettiğimiz kadının alaturka şarkılarını dinlerken hemen arkasında AKM görünüyor. Kadın, AKP tarafından bir karakola dönüştürülmüş AKM görüntüsünün önünde direnen bir “Kemanlı kadın” profili çiziyor.
AKP’nin Karakol Merkezi
Yaklaşık 50 yıllık bir tarihe sahip ve kurulduğunda dünyanın sayılı kültür sanat merkezlerinden biri Atatürk Kültür Merkezi, 2008’den beri kültür sanat etkinliklerine kapalı. Yaklaşık bir yıldır da AKP’nin karakolu. Binanın kapısında Atatürk Kültür Merkezi Müdürlüğü yazısı yer alıyor. Polisler, işgal ettikleri ‘harabe’yi koruyor. İçeride ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz ama polisin olası kitlesel bir ayaklanma karşısında tüm ‘imha silahları’nı orada tuttuğu kesin.
AKM’nin son hali, AKP’nin kültür sanat politikasını ve çıplak zorunun, baskısının, faşizminin son halini aynı anda gözler önüne seriyor. Kar getirmeyen sosyalleşme alanlarının ya kendi haline terk edildiğini ya da yıkıldığını hatırlatıyor. AKP’nin kültürel-tarihi özelliklerini tamamen hiçe sayarak ve yok ederek açgözlü inşaat sermayesine ikram ettiği yapıları hatırlayalım: Emek Sineması’nı, Haydarpaşa Garı’nı…
Bu sırada Emek Sineması için yapılan mücadele ve Gezi zamanında AKM’deki pankart cümbüşü aynı anda gözlerimizin önüne geliyor. Sol-sosyalist örgütlerin, halkların taleplerinin yazılı olduğu, bu talepler AKP’nin iktidarını yerle bir ettiği için en önce saldırttığı pankartlar…
AKP’nin kent politikası: Beton
Beton, AKP’nin kent politikasının bir özeti. Doğanın yerine beton, doğal olanın, güzel olanın yerine beton. Göğe yükselen beton, meydan boyunca beton, şehirlerce beton… AKM’de belleğimizi canlandırdıktan sonra meydanda bir tur atarken meydanın rezil hali bir kez daha karşımıza çıkıyor.
Halka sunmadan, halkla beraber planlamadan, bu alanda çalışan insanların görüşünü almadan bir meydan biçimlendirmenin geldiği noktayı görüyoruz beton çatlaklarının arasında. AKP’nin son bir hafta içinde ormanlar üzerinde her türlü yapılaşmayı sağlayacak Orman Kanunu değişikliğini ve 3. Köprü gibi doğa katliamı üzerine inşa edilen yapılar için Hazine’yi sonuna kadar açtığı borç üstlenim yönetmeliğini hatırlıyoruz. Bir yandan da Kuzey Ormanları Savunması, forumların çevre mücadeleleri, doğa için mücadele eden halk geliyor aklımıza. 1 Mayıs’ın taleplerinde de önde gelen başlıklar…
AKP’nin Taksim bekçileri
Polis görmeden İstiklal’de dolaşmak ya da Taksim’de gezmek mümkün değil. Taksim anıtının hemen karşısına bakarsanız, sol tarafta çiçekçileri sağ tarafta polis bariyerlerini görürsünüz. Bu bölüm genelde -özellikle eylem olabilecek zamanlarda- gözaltı otobüsleri ve polislerle dolu oluyor. Taksim’in ismini almış olduğu Taksim Maksemi’nin duvarı bazen polislerden görünmüyor. Polislerin çekildiği saatlerde güvercin kovalayan çocuklara rastlıyoruz bu bölgede. “Taksim Yayalaştırma Projesi” üzerinde polis TOMA’ları dolaşıyor sabah akşam, polis araçları İstiklal’de ileri geri gidiyor, ara sokaklarda saldırıya hazır halde bekliyorlar.
Dünyanın sayılı meydanlarından birisinin polis işgali altında olması AKP’nin çok büyük bir korkusunun en somut hali. En küçük bir Taksim-Gezi eyleminin iktidarına karşı büyük bir tehlike olarak hissettiğinin göstergesi. Bu sürekli baskı hali karşısında Taksim Meydanı’nda haykırılacak bir demokrasi talebinin, binlerce kişi ile atılacak “Faşizme karşı omuz omuza” sloganının önemini de anlayabiliyoruz…
AKP tüm halklara düşman: Taksim’de Suriyeliler
Taksim Meydanı’nın haberlere yansımayan, görülmeyen önemli unsurlarından biri Suriyeli aileler. Genellikle akşam saatlerinde kendini gösteren ailelere, meydanın betonunda otururken, dilenirken rastlıyoruz. Çocuklar, birkaç yaş küçük kardeşlerini kucağına alarak dileniyor. Türkçe bilmeyen Suriyeliler Arapça sözcüklerle hayatta kalmak için para istiyor.
ABD’nin “başarısız” aktif taşeronu Türkiye’nin inatçı diktatörü Tayyip, savaş planı yapmaya devam ederken, binlerce Suriyeli sokaklarda, ekmek peşinde. Gecenin belli saatlerinde meydanın büyük bir çoğunluğu onlar. Taksim’den Harbiye’ye giderken her köşe başında rastlanabilir onlara. Hatırlatalım: Resmi olmayan rakamlara göre yaklaşık bir milyon Suriyeli mülteci yaşıyor Türkiye’de. Ve kamplarda kalamadığı için 100 lira gıda yardımı da alamayan Suriyeliler bu sayının yarısından fazlasını oluşturuyor.
Taksim’de dilenen Suriyeliler Taksim’de gezenler için gündelik yaşamın alışılmış bir unsuru gibi. Suriyeliler için Taksim ise binlerce km ötedeki bir ülkenin ana meydanında yaşamaya çalışmak. Topbaş’ın 1 Mayıs’ın olumsuz etkilediğini söylediği ‘kentin gündelik ve ekonomik yaşamı’nın neresinde Suriye halkı? AKP’nin görmediği Suriye halkına sahip çıkan da halkın talepleri için sokağa çıkanlar değil mi; “Barış” talebini sokaklarda yükseltenler?..
1 Mayıs taleplerini de içeren meydan
Büyülü olduğundan ya da fetişleştirilmesi gerektiğinden değil ama Türkiye’nin en büyük kentinin, işçi sınıfı ve direnişin simge meydanı burası. Taksim, basit bir meydandan öte, Türkiye’de yaşananların bir mikrokozmosu. Buradaki meydan talebi aynı zamanda 1 Mayıs taleplerini de içeren bir niteliğe sahip. AKP politikalarının en somut hali buradaki gündelik yaşamda gizli. Evet, buradaki miting gündelik yaşamı da etkileyecek. Tersi düşünülebilir mi; 1 Mayıs’ın doldurma bir meydanda doldurma bir miting şeklinde geçmesi?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.