Seçim günü gelişmeleri hızla analiz edip refleks geliştirecek, seçim bilgilerini kolektif bir çalışmayla değerlendirecek ve bunu hem basın hem kendi il örgütüyle paylaşacak bir partiyi göremedim ben orada Aslında bu yazının konusu ana muhalefet partisi CHP’nin nasıl bir seçim günü geçirdiği. Daha doğrusu seçim gününü CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda geçirmiş biri olarak bazı gözlem ve […]
Seçim günü gelişmeleri hızla analiz edip refleks geliştirecek, seçim bilgilerini kolektif bir çalışmayla değerlendirecek ve bunu hem basın hem kendi il örgütüyle paylaşacak bir partiyi göremedim ben orada
Aslında bu yazının konusu ana muhalefet partisi CHP’nin nasıl bir seçim günü geçirdiği. Daha doğrusu seçim gününü CHP İstanbul İl Başkanlığı’nda geçirmiş biri olarak bazı gözlem ve değerlendirmelerimi paylaşacağım.
30 Mart sabah dokuzda, CHP İl Binası’nın kapısındaydım. Sanırım binaya kapıdaki görevliden sonra ilk gidenlerden biri bendim.
Kapının önünde birkaç haber kanalının canlı yayın aracı duruyordu. CHP İl Başkanlığı’na gelen pek kimse yoktu. Kapıdaki görevlinin anlattığına göre bir önceki gün ise bina basın emekçileri, seçim çalışması yapan parti üyeleri ve müşahitlerle dolup taşıyormuş.
Binada seçim öncesi yoğun bir çalışma yürütüldüğü masalarda bir önceki günden kalma çay bardaklarından, girişe konulan Sarıgül seçim tanıtım afişlerinden ve barkovizyon ekranlardan da anlaşılıyordu.
Ancak seçim günü öğlen saatlerine kadar ne o dünkü yoğunluktan bir eser vardı ne de il başkanı ya da başkan yardımcıları.
Orada bulunmamın nedeni, İstanbul’u kazanacağını söyleyen ana muhalefet partisinin İl Seçim Koordinasyon Merkezi’nden doğru bilgiye ulaşmak ve merkeze iletilen sorunları, sandık hilelerini ve seçim sonuçlarını an be an Çapul TV ve Sendika.Org için takip edebilmekti.
Bu nedenle sabah erken gidip iletişim kurabileceğim bir yönetici bulmaya çalışmıştım. Ancak “seçim günü olduğu için” birçok il yöneticisi henüz gelmemişti, uzunca bir süre yalnız bekledim.
Saatler ilerledikçe bu gecikmenin oy kullanma vb bir sebepten kaynaklanmadığını düşünmeye başladım. Çünkü, İl Başkanlığı çalışanları çoktan oyunu kullanmış ve işinin başına geçmişti.
Yaklaşık bir buçuk saat kafeteryada bekledim. WiFi şifresini sorduğumda, yanıt verecek kimse bulamadım.
Gelen giden olmayınca bir buçuk saat sonra girişteki görevlilere başvurdum ve o saatte bomboş olan basın konuk odasına yönlendirildim. Saat 11’i bulmuştu ve basın danışmanıyla karşılaşmam için daha iki saat beklemem gerekecekti.
Basın danışmanına neden orada bulunduğumu açıklayarak uygun buldukları haberleri benimle paylaşmalarını istedim. Bir süre yardımcı oldu fakat sonrasında yoğunluktan olsa gerek pek görüşemez olduk.
Tabii benim o sıralarda yalnız dolaştığım İl Başkanlığı Binası hareketlenmeye başlamıştı. Türkiye genelinde CHP’ye hukuki destek sunan 127 avukatın 20’si İstanbul İl’de sandık sonuçlarını takip ediyordu. Bilişim ve diğer basın yayın ve medya sayfası içinde 20 kişilik bir başka ekip çalışıyordu.
Bunların dışında sosyal medya haberciliği yapan @140journos ekibi de haber yapmak üzere oradaydı. Günün büyük çoğunluğunu birlikte geçirdiğim bu ekiple birlikte, CHP İl Başkanlığından haber alamayınca kendi kaynaklarımızdan bulduğumuz haberleri paylaşmaya başladık.
Bu paylaşımlar çoğu kez WiFi bağlantısının kesilmesi sonucu yarıda kaldı. Bize kendi kaynaklarımızdan gelen bilgileri teyit etmek için başvurduğumuz görevlilerle iletişim kurmakta zorlandık. Bilgi paylaşımı konusunda sıkıntı yaşadığımız görevlilerin bu tavrına anlam veremedik.
Tabii bu arada daha şanslı olanlarımız vardı. Onlar da biraz tanınmış gazeteci olmanın rahatlığıyla İl Başkanı veya Başkan Yardımcılarından görüş alabildi.
Bu gazetecilerden biri İsmail Saymaz’dı. Saymaz öğleden sonra geldiği CHP il başkanlığında seçim sandık sonuçları açıklanana kadar oradaydı.
Koray Çalışkan da oradaydı. Birkaç yıldır açıktan CHP’yi destekleyen, CHP için propaganda faaliyeti yürüten Çalışkan, sabahtan itibaren il binasındaydı.
Teknik sorunların ötesinde CHP’nin pek de becerikli olmayan ve telaşlı bir biçimde organize ettiği açıkça belli olan bir günde basın odasındaki gazeteciler ile parti görevlileri arasında sağlıklı bir iletişim kurulamadı.
CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı 20.30’u geçerken gazetecilerin karşısına çıktı ve açılan sandıkların oy oranları hakkında bilgi verdi.
Akşam saatlerinde İstanbul’da sandıklar açılmaya başlandığında CHP’nin ilk gelen verilere göre önde olduğu haberi, il başkanlığı binasında heyecana neden oldu. Oy kullanan seçmenler il binasına gelerek partilerine destek oldular. Birkaç saat süren bu heyecan ve sevinç, sandıklar açılıp AKP ile aradaki fark azalmaya başlayınca yerini hayal kırıklığına bıraktı. Gecenin ilerleyen saatlerine doğru AKP’nin oy oranını koruduğunu CHP’nin kaybettiğini gören partililer il başkanlığından ayrılmaya başladı. Ben de diğer gazetecilerle birlikte geç saate kadar kaldığım il binasını gece yarısından önce terk ettim.
Böylesi bir seçim günü il başkanlığı binasını öğleden sonraya kadar boş bırakan yöneticilere ne denir bilmiyorum. Ancak seçimi seçmenleri ve dış gözlemcileri kadar ciddiye almadığını, garanti oy artışı beklentisiyle sağa açılım yapıp bunun rehavetine kapıldığını hissettiren bir CHP vardı demek abartı olmaz herhalde.
Elbette ki tüm bunları il yöneticileri il başkanlığına ancak öğleden sonra geldikleri için söylemiyorum. Hatta CHP’nin İstanbul belediye başkan adayı Mustafa Sarıgül’ün o gün il başkanlığına hiç gelmeyişinin nedeni de basitçe yenilgi psikolojisi olmasa gerek.
CHP’nin kendi siyasi taktiğine ve egemenler arası pazarlıklar üzerine inşa etmeye çalıştığı yeni politikasına kendi teşkilatını da hazırlayamadığı bu ilk seçim sınavında ortaya çıkmış oldu. Öyle ki seçim günü gelişmeleri hızla analiz edip refleks geliştirecek, il seçim bilgilerini kolektif bir çalışmayla değerlendirecek ve bunu hem basın hem kendi il örgütüyle paylaşacak bir partiyi göremedim ben orada.
Daha çok gördüğüm belli birimleriyle çok çalışan, ilgi odağı olmuş, iddia sahibi ama birbirinden kopuk, irade ve karar alma süreçlerinin dışında tutulmuş bir parti örgütüydü. Bunu günün gerginliğinde yalnızca seçimleri takip eden ve hiçbir bilgi ve yorumu basınla paylaşmayan tarzlarından görmek mümkün. Yalnızca bir organizasyon eksikliği ile geçiştirebilecek bir durum olmadığını düşünüyorum.
Parti kurumsallığını oluşturamamış ya da bunu orta vadeli siyasal projelerle yeniden şekillendirmeye çalışan ve bu aralıkta sıkışan bir görünüm çiziyor CHP’nin bu hali.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.