Sizin hiç babanız öldü mü ? diye sormuş bir şiirinde Cemal Süreya, evet öldü. 1 kere öldü ve hepimiz bir çınarın yıkılışını gördük, evin dayanağının yıkıldığını gördük, en son babalar duyar dense de onun her şeyi sezdiğini, gizli gizli olaylara müdahale ettiğini, o sevecenliğini her zaman göstermeyen sessiz otoritesi ile sorunları çözdüğünü gördük, gidince köksüz […]
Sizin hiç babanız öldü mü ? diye sormuş bir şiirinde Cemal Süreya, evet öldü. 1 kere öldü ve hepimiz bir çınarın yıkılışını gördük, evin dayanağının yıkıldığını gördük, en son babalar duyar dense de onun her şeyi sezdiğini, gizli gizli olaylara müdahale ettiğini, o sevecenliğini her zaman göstermeyen sessiz otoritesi ile sorunları çözdüğünü gördük, gidince köksüz kaldığımızı gördük…
Ama sizin hiç çocuğunuz öldü mü?… Sizin fidanınız oğlunuz öldü mü, sizin fidanınız kızınız öldü mü…
Daha onları okutacaktık, oğlumuzla futbol oynayacaktık, kızımızın o pamuk o pembe yüzüne bakıp saçlarını okşayacaktık, onları örecektik, onu salıncaklarla sallayıp, bir kuşun kanadından sakınacaktık…
***
Evet bizim oğlumuz öldü, evet bizim kızımız öldü, evet bizim gözümüzden sakındığımız çocuklarımız öldü…Prensimiz öldü… Prensesimiz öldü…
Saat yediydi… tam yedi… Yaşam açık bir yoldu… Her şey uyanıyordu…Güneş uyanıyordu… Kuşlar uyanıyordu…
Ama o uyanmıyordu… saat yediydi…
Berkin uyanmıyordu… o kuş gibi ağırlığıyla..
Düşleriyle uyanmıyordu… Umutlarıyla uyanmıyordu… Elinde tutacağı bir ekmeğin sıcaklığıyla…
Uyanmıyordu…
Ölmüştü…
Öldürülmüştü…
Öldürülmekteydiler…
Kimi bir töre uğruna, kimi çocuk gelinler yapma sevdasına/sapıklığına…
Kimi sözde bir emir uğruna…
Erdal Eren’i astılar yaşını büyüterek, sonra yataklarında mışıl mışıl uyudular, rüya bile görmeyerek…
Sonra bugün 11 Mart 2014, Berkin Elvan’ı kaybettik, kaybettirdiler…
Sizin çocuğunuz öldü mü? Öldü… Bugün bütün çocuklarımız öldü…
Kör bir kurşun diyerek…
Kurşun kör ise… Onu atanlar da mı?
Ne için bir inat uğruna… Bir sözde emir uğruna… Kendini vahşi batının kovboyu sananlar yüzünden… Emir denilen sonu belirsiz kavramın sonuçlarını bilmeyenler yüzünden…
Oysa ekmek almaya çıkmıştı Berkin, ekmeğin sıcaklığını hissedemeden, ekmeğin o kokusunu içine çekemeden ölümü çekti Berkin…
Orantısız bir hesabın sonucu olarak…
Kim verecek cevabını Türk adaletine… Adalet varsa…
Ben Allah’a hesap veririm… diyenler.
llah’ın adaletine karşı nasıl kendini savunacaklar…
Kim verecek hesabını… Orantısız güç kullanmayı meziyet sayan polis mi… Emri veren amir mi… Yoksa en yukarılarda oturup bütün emirleri ben verdim… diyenler mi?
Başta gezi eylemleri olmak üzere, eylemleri “İşgal kuvvetlerinin” yaptığını düşünerek… eylemcileri düşman görenler mi?..
***
Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Ahmet Atakan, Medeni Yıldırım…
***
ve en son Prens Berkin…
kim bunlar düşman mı…
Bir dalı bir ağacı korumak isterken kırılan fidanlar, yok edilen yaşamlar…
Sormak lazım kıranlara…
kırdıranlara…
***
Sormak lazım
Sen hiç oğul emzirdin mi kör kurşun?
Diye..
***
Peki, bu sorulara…
Ne yanıt vereceğiz, Sayın Cumhurbaşkanım,
Ne yanıt vereceğiz, Sayın Başbakanım,
Sayın İçişleri Bakanımız,
Sayın Savcımız,
Sayın Emniyet Müdürümüz.
***
Cevabınızı bekleyeceğiz.
Yoksa “öldüğünüzle kaldınız mı” diyeceğiz…
***
SADİ bir öykü anlatır. GÜLİSTAN’da
Bir av yerinde Adil Nuşirevan için bir hayvanı kebap ediyorlardı. Yanlarında tuz yoktu; getirsin diye yakınlardaki köye bir köle göndermeye karar verdiler. Nuşirevan;
“Tuzu para ile alsın ki, bedava alma adeti çıkmasın, köy harap olmasın!” dedi.
Çevresindekiler: “Bu kadarcık şeyden ne zarar gelir?” diyecek oldular.
Nuşirevan:
“Cihanda zulmün temeli önce azıcık bir şeydi. Ama her gelen onu büyüttü. Nihayet şimdiki duruma geldi.” diyerek susturdu onları.
Şeyh Sadi bu öykücüğü anlattıktan sonra ekler:
“Halkın bahçesinden padişah bir elma yerse, kulları ağacı kökünden sökerler. Sultan beş yumurta, için zulmü reva görürse, askerleri bin tavuğu şişe vururlar. Kötü insanlar da bu dünyadan göçüp giderler. Ama geride sonsuz lanetler kalır.”
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.