Bizim için direnmek ekmek almaya gitmek gibidir, babamızı uğurlamak, koyunlarımızı otlatmak gibi… Direnince mutlu oluruz biz; direnmek koskocaman, rengarenk bir dayanışmadır bize. Efendiler silah tüccarlarıyla kol kola girerken, savaş tezkerelerini onaylarken, kuşaklar boyudur bizim genceciklerimizi ölüme yollarken, ölücüklerimizin üzerinden ırkçılıkları, ayrımcılıkları büyütürken sulh diyen bir avucuz biz; özgürlük dileyen, umutla direnen bir avuç canız. Bizim […]
Bizim için direnmek ekmek almaya gitmek gibidir, babamızı uğurlamak, koyunlarımızı otlatmak gibi…
Direnince mutlu oluruz biz; direnmek koskocaman, rengarenk bir dayanışmadır bize.
Efendiler silah tüccarlarıyla kol kola girerken, savaş tezkerelerini onaylarken, kuşaklar boyudur bizim genceciklerimizi ölüme yollarken, ölücüklerimizin üzerinden ırkçılıkları, ayrımcılıkları büyütürken sulh diyen bir avucuz biz; özgürlük dileyen, umutla direnen bir avuç canız.
Bizim için direnmek duruvermek gibidir öyle bir başımıza, yürüyüşe geçmek, merdivenleri boyamak gibi…
Direnince haldaş oluruz biz; direnmek sofralarda bir olmaktır bize, komünlerde, imecelerde diri olmaktır.
Efendiler dinle uyutup milliyetçilikle büyütürken yığınları, emeği sömürüp emekçileri heder ederken burjuva ahlakıyla, doğamızı, kentlerimizi rant aşkıyla sersefil hale koyarken can diyen bir avucuz biz; vicdanın üzerine titreyen, emeğe gözü gibi bakan bir avuç canız.
Bizim için direnmek elli kuruşa satılan bez maskelerden almak gibidir, kasklara, coplara, gaz bombalarına karşı kederli, çocuksu, muzipçe bakıvermek gibi…
Direnince güleç oluruz biz; direnmek dilek balonları uçurmaktır yavrumuzdan, kardeşimizden taraf, allı pullu balonlara gözyaşımızın süzülmesidir usulca.
Efendiler sadaka dağıtırken ezilenlere, yoksullara biatı dayatırken, çoğulluğu bölücülük belletirken yığınlara, ezilenlerin “ezici” bir çoğunluğu efendilerin kulu kölesi olmuşken adalet diyen bir avucuz biz; sermayeyle değil halkla, halklarla bir olan bir avuç canız.
Bizim için direnmek şarkı söylemek gibidir barikatların ardında; baskılar, yaftalamalar içinde kalıp da oyunlar oynamak,düşler kurmak gibidir cümlemizin eşit, cümlemizin huzurlu olduğu.
Direnince Berkin oluruz biz; ola ki ölüverirsek Mehmet gibi, annemiz de bizimle gelir Fadime Ayvalıtaş gibi.
Efendiler birdir oysa; paradan puldan ibaret olandır efendiler!
Hırsız olan, katil olandır efendiler; rant, talan ve sömürü olandır!
Onlar ki ayakkabı kutusuna giriverecek kadar küçük olandır da yığınlar yığınlıktan çıkıp da halklılıklarını farkına varıncaya kadar kim bilir daha kaç kuşak geçecektir, daha nice bedeller ödenecek, daha nice direnişlerde nice canlar solup gidecektir.
Biz direnenler Berkin`izdir 14 yaşında; yalnızızdır biliriz, çoğunluk içinde bir avuç çoğulluğuz şunun şurasında.
Bizim için direnmek ekmek almaya gitmek gibidir. Aldığımız her ekmek Berkin`in ekmeğidir gayrı; halkçadır, herkese yetendir, sıcacıktır da Berkin düşer aklımıza, yiyemeyiz o ekmekten bir lokma, boğazımız düğüm düğüm…
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.