Afganistanlı kadınlar, yıllarca süren savaş ve çatışma ortamının yarattığı yıkımın ardından “Biz şimdi sıfırdan başlıyoruz” diyerek giriştikleri mücadelelerinde kararlılar Kadın olmanın bazı coğrafyalarda daha meşakkatli olduğu açık. Uzun yıllarını savaş, İslami cihat hareketi Taliban ve ardından da ABD müdahalesi ile geçirmiş Afganistan’dan üç kadın konuğun Türkiye’de olduğunu öğrenince ilk aklıma gelen bu oldu. DİSK’in konuğu […]
Afganistanlı kadınlar, yıllarca süren savaş ve çatışma ortamının yarattığı yıkımın ardından “Biz şimdi sıfırdan başlıyoruz” diyerek giriştikleri mücadelelerinde kararlılar
Kadın olmanın bazı coğrafyalarda daha meşakkatli olduğu açık. Uzun yıllarını savaş, İslami cihat hareketi Taliban ve ardından da ABD müdahalesi ile geçirmiş Afganistan’dan üç kadın konuğun Türkiye’de olduğunu öğrenince ilk aklıma gelen bu oldu. DİSK’in konuğu olarak İstanbul’da bulunan Afganistan İşçi ve Memur Sendikaları Konfederasyonu’ndan (EMKA) Habiba, Fevziye ve tercümanları Nargis’le konuştuk.
İnsanın kendini, konumunu nasıl tariflediğini dinlemek, birini tanımaya, yaşamını anlamaya çalışırken önemli veriler sunar çoğu zaman. Afganistan’da kadın olmayı nasıl tarif ettiklerini sorduğumda bu kadınların referans aldıkları dönem, Taliban dönemi. Taliban’ın iktidarda olduğu 1996-2001 yılları boyunca Afganistanlı kadınların okula gitmesi yasaklandı, burka giyme zorunluluğu getirildi, cezalandırılma ve gözdağı yöntemi olarak tecavüze uğradılar, öldürüldüler. Pekçoğu ülkeyi terk etmek durumunda kaldı. Böyle bir dönemden sonra şimdi daha iyi durumda olduklarını söylüyorlar. Ancak nasıl bir iyilik hali olduğu malum. Şimdi artık evden çıkabilseler de baskı, şiddet elbette hala var. Yasa üzerinde hakları korunuyor olsa da pratikte sorunlu, uygulanmıyor. Kendi tabirleriyle Afganistan’da kadın, “istikbaliyetini alamamış bir kadın”
“Kendini unutmuş bir kadın, güzel bir kadın”
Nargis, ülkesinin “makbul kadın”ını “güzel kadın” olarak adlandırıyor, tarifi de tanıdık: “Güzel kadın evinden çıkmıyor, kocasının elbiselerini vaktinde yıkıyor, kocası temiz görünüyor. Kafasını kapatıyor, evden çıkmıyor. Herkes ondan mutlu. Kendini unutmuş bir kadın, güzel bir kadın”
Nargis, Kabil’deki başörtüsü takmayan 4 kadından biri olduğunu söylüyor, sayıyı teyit ettirdiğimde “Evet” diyor “Ben başka görmedim.” Nargis’in başörtüsü takmama tercihi –sokaklarda baskıyla karşılandığı için- arkadaşlarınca “cesaret” olarak nitelendiriliyor. Üstelik Kabil kadınlar için nispeten rahat bir bölge, Taliban’ın hala güçlü olduğu bölgelerde, ya da ulaşım ve iletişimin güç olduğu kırlarda durum çok daha zor.
Taliban iktidarında geçen yıllar, kadın haklarına ilişkin her şeyin sıfırlandığı yıllar onlar için, dolayısıyla mücadelelerini “Biz şimdi sıfırdan başlıyoruz” diyerek tarifliyorlar. Sendikada çalışmaya ilk gençlik yıllarında başlamış EMKA’nın Kadın Komitesi Başkanı Habibe, Taliban’la birlikte her şeyi kaybettiklerini, mücadeleyi de o zaman öğrendiğini söylüyor. Bir kadın olarak nasıl yaşamak istediğini de bu noktadan, “mücadeleci bir kadın olmak istiyorum” diyerek anlatıyor.
“Başı siyah olan” değil “kadın!”
Mücadeleleri de her kadın gibi hayatın her alanında ve her kadın mücadelesinde olduğu gibi pekçok şeyle çevrelenmiş durumda. Okuma-yazma oranı kadınlar arasında çok düşük, dolayısıyla kağıt üzerinde de olsa kadınlar var olan haklarından bihaber. Çalışmalarının önemli bir bölümü de bu yönde, kadınlara anlatmak. Yanı sıra, gücünü ve konumunu kaybetmek istemeyen parlamentoda yer alan kadınlara, sokağa çıktıklarında “Gerekli olmayan konuları konuşuyorsunuz, ailenin düzenini bozuyorsunuz” diyen kadınlara da anlatmak durumundalar. İslam’a aykırı olduğu gerekçesiyle taleplerini reddeden parlamentodaki erkeklere, geçtiğimiz Aralık ayının 3 haftasında 16 kadını (bilinen sayı) öldüren erkeklere, kadın hakları mücadelesinde yanlarında olan ama hala “kadın” demek yerine “saygı” sebebiyle “başı siyah olan” anlamına gelen kelimeyi kullanan erkeklere de anlatmak durumundalar.
“131 bin üyemizle sokağa çıkacağız”
Ülkede Nisan ayında seçimler yapılacak. Yıl sonuna kadar da Uluslararası Güvenlik Yardım Gücü ISAF, ülkeden çekilecek. Haliyle kadınların mücadelesinde de yeni bir dönem başlayacak. Seçimlerde ne yapacaklarını sorduğumda Habibe, adaylara taleplerini ilettiklerini, onlarla görüştüklerini, kendilerini destekleyecek adayı savunabileceklerini söylüyor. Sandığı işaret eden Habibe’ye “Ya sözlerinde durmazlarsa” dediğimde de “O zaman 131 bin üyemizle sokağa çıkacağız” diyor.
EMKA’nın 131 bin üyesinin %30’u kadın. Kadınların temsilci olmalarına, sendika içinde özgün bir kadın çalışması yürütmeye ilişkin tüzüklerinde özel kararları var. Türkiye’deki bu eksikliği de ziyaretlerinde fark etmişler, “Buradaki kadınlar çok mücadele etmişler ama yönetimde yoklar” diyorlar.
“Gelecekteki Afganistan için”
Yıllarca süren savaş, işgal ortamının yarattığı yıkıma rağmen kararlılar. 20 yaşındaki Nergis’e göre, yüzyıl sürecek bir mücadelenin içindeler. “Bizim istediğimiz bir Afganistan bu yüzyılda olmayacak zaten ama gelecekteki Afganistan için mücadele veriyoruz” diyor.
Afganistanlı kadınlar da bu 8 Mart’ta sokakta olacak. Parlamento karşısında eylemleri var. Aile içi şiddete uğrayan kadının akrabalarının tanıklık etmelerini yasaklayan ceza yasasını, parlamentonun onayına rağmen devlet başkanı Karzai’nin onaylamasını eylemleriyle engellemişlerdi. Şimdi de kadına yönelik şiddete karşı eylem yapmak için orada olacaklar.
Bitirirken bir not düşelim. Afganistan da Fethullah Gülen’in okullarının faaliyette olduğu bir ülke. Cemaatin, AKP ile beraberce yürüdükleri yollarda yaptıkları ortada. Ancak tek suçu biz Türkiye halklarına karşı değil. Afganistan’dan gelen konuklarımızdan öğrendiğimize göre Gülen’in okullarında çalışan kadın öğretmenlerin kafasını sıkı sıkıya kapatma şekli, Afganistan’da başörtüsü takmayı reddeden ya da başını hafifçe örten kadınlar için “örnek” olarak gösteriliyor, aynı şey onlardan da “talep ediliyor”. Gülen hareketini bir “gönül hareketi/hizmet hareketi” olarak gören-gösteren liberallere biz kadınlardan selam olsun.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.