Ukrayna’da geçtiğimiz hafta sonu bir iktidar değişikliği yaşandı. Yakın zamana kadar Yanukoviç’le simgelenen Rus oligarklar yerine, Nazi artığı bazı grupları koç başı gibi kullanan Batı yanlısı sermaye kesimleri devlet aygıtını devraldı. Kısa bir süre için oluşan iktidar boşluğunu mevcut muhalif partileri kullanarak doldurdular. Oluşan geçici yapı en kısa zamanda bir ulusal birlik hükümeti kurarak 25 […]
Ukrayna’da geçtiğimiz hafta sonu bir iktidar değişikliği yaşandı. Yakın zamana kadar Yanukoviç’le simgelenen Rus oligarklar yerine, Nazi artığı bazı grupları koç başı gibi kullanan Batı yanlısı sermaye kesimleri devlet aygıtını devraldı. Kısa bir süre için oluşan iktidar boşluğunu mevcut muhalif partileri kullanarak doldurdular.
Oluşan geçici yapı en kısa zamanda bir ulusal birlik hükümeti kurarak 25 Mayıs’ta seçime gitmeye hazırlanacak. Fakat mevcut parlamentonun çok parçalı yapısının(başka hiçbir karşı çıkış olmasa dahi) istikrarlı bir seyir izleyemeyeceğini öngörmek şimdiden mümkün. Ve şu anki iktidardaki kesimin desteğinin daha çok Batı’daki Katolik ve çokta zengin olmayan toplumsal kesimlerin üzerine dayandığını düşünürsek, ülkenin geri kalanı üzerinde iktidar kurup kuramayacağı bir soru olarak duruyor. Ayrıca önemli handikaplardan biri de protestolarda şiddetin başını çeken faşist hareketlerin iktidardan pay almak için yapacağı yeni manevralar olacak, tabii bunu öncelikle dert etmesi gerekenlerin onları tetikçi olarak ileri sürenler olması kaçınılmaz.
Ülkenin Güney ve Doğu’sunda yer alan kentlerde(Karkiv, Sivastopol vb.) ise yeni şekillenen iktidarı tanımama eğilimi ağır basıyor. Bunun bir nedeni bu kentlerde Yanukoviç iktidarınca temsil edilen ülkenin en zengin tabakası yaşıyor. Ortodox inancında olanlar ve Ruslar ağırlığı oluşturuyor. Gelişmeler karşısında kendi güvenliklerini kendilerinin sağlayacağını belirterek ilk tepkilerini gösterdiler. Protestolarda Rusya’dan yardım isteyen sloganlar da atılıyor.
Bütün bu gelişmelerden ABD ve AB memnuniyetini saklamazken, AB içinden Almanya ve İngiltere yönetimleri Ukrayna’ya özel ilgilerini gösteren açıklamalardan da sakınmadılar. Almanya’nın Ukrayna ile öteden beri özellikle görece bakir bir pazar ve yer altı zenginlikleri nedeniyle ilgilendiği biliniyor. Bu ilgi AB’nin yeni Ukrayna yönetimine kredi sağlamasıyla ilk elden kendini somutlayabilir. Bunun için yeni yönetimde belirgin bir şekillenme bekliyorlar. Bunu Ukrayna’yı NATO’nun kanatları altına alma sürecinin takip etmesi kaçınılmaz.
Rusya, geçen hafta içi muhalefetle Yanukoviç arasında varılan uzlaşmaya umut bağlamış olacak ki sanki bu gelişmelere biraz hazırlıksız yakalanmış imajı çiziyor. Şimdilik yeni yönetimi “darbecilik”le suçlayıp büyük elçisini Moskova’ya çağırarak ilk hamlesini yaptı. Moskova ayrıca kolayca şantaj olarak yorumlanabilecek bir tarzda zor durumdaki Ukrayna ekonomisine de dikkat çekti ve siyasi belirsizlik nedeniyle 15 milyar dolarlık kredinin ikinci taksitini askıya aldı.
Bütün bu olan biteni Batı, Rusya’dan Suriye ve Gürcistan’ın rövanşını aldı diye yorumlamak mümkün. Ortadoğu’da Suriye ve Mısır ile ilişkilerde açığa çıkan inisiyatif kaybı, burada belli ölçülerde telafi edilmiş oluyor. Aynı zamanda karşı karşıya olduğumuz bir tür yeni paylaşım savaşının her zaman yeni çatışmalara gebe olduğu da gözüküyor. Bkz. Afrika. Şimdilik daha köklü çatışmalar gündeme gelmediği sürece Ukrayna’nın bölünme olasılığı zayıf. Özellikle yapılan iktidar değişikliği öncesi her iki tarafa da oynayan sermaye kesimlerinin politik tercihlerini “kazanan”dan yana göstermelerinin ortamı yumuşatması kaçınılmaz. Bu aynı zamanda Rus yönetiminin hamleleriyle de doğrudan ilintili olacaktır.
Emekçi kesimler için ne değişecek sorusunun yanıtını bir sloganla vereceğim: Kapitalizm Öldürür!, şimdi belki bir çoğunuza bu söz, sosyalist kesimlerin inanç tazelemek için kullandığı bir mantra gibi gelebilir. Ama öte yandan gerçeğin ta kendisi. Mevcut kapitalizm özellikle neo-liberal politikaların yürürlükte olduğu ülkelerde cinayetlerini aralıksız sürdürüyor. Sürekli yeni yağma alanları ve sömürecek emek ihtiyacını karşılayabilmek için, artık karakterinin ayrılmaz bir parçası olan seri katillik ve toplu katliamcılığı yeni kombinasyonlarla hayata geçirmeye devam ediyor. Maalesef Ukrayna’da olmuş olan ve olacak olanda bu. Yağmacılığa dayalı kapitalizm anlayışı Ukrayna’nın geleceğinde belli kesimler için refah yaratabilir. Fakat çalışanları şimdiden pek parlak günlerin beklediği söylenemez, aynen Türkiye’de olduğu gibi yolsuzluk, yoksulluk ve yozlaşma nasıl kaçınılmazsa, geçtiğimiz haftalarda Bosna’da gündeme geldiği gibi isyan da kaçınılmaz. Bu isyan Ukrayna için egemenlerin kavgasına taraf olmanın dışında üçüncü bir yolun da olabileceğini gösterecektir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.