Toprağıma, suyuma dokunmayın diye çıktığım sokakta polislerinize tekmelettiniz beni. Vura vura kemiklerimi kırdırdınız. Adım Dilşat Aktaş. Türkiye, sizin ağzınızdan beni, “kadın mıdır, kız mıdır” bilemediğiniz insan olarak hatırlar. Baskınıza, zulmünüze karşı sesimi yükselttiğim için polisiniz tarafından tacize uğradım. Adım Eylem Karadağ. Saatlerce tutulduğum akrep’in içinde göğsümü, kalçamı ellediler. “Bekârdın sen, değil mi” diye sırıttılar, çürümüş […]
Toprağıma, suyuma dokunmayın diye çıktığım sokakta polislerinize tekmelettiniz beni. Vura vura kemiklerimi kırdırdınız. Adım Dilşat Aktaş. Türkiye, sizin ağzınızdan beni, “kadın mıdır, kız mıdır” bilemediğiniz insan olarak hatırlar.
Baskınıza, zulmünüze karşı sesimi yükselttiğim için polisiniz tarafından tacize uğradım. Adım Eylem Karadağ. Saatlerce tutulduğum akrep’in içinde göğsümü, kalçamı ellediler. “Bekârdın sen, değil mi” diye sırıttılar, çürümüş dimağlarındaki kadın algısını ortaya kustular. Türkiye, sizin ağzınızdan beni, üç beş çapulcudan biri olarak hatırlar.
***
Kadın cinayetlerinin, aile içi şiddetin yüzde bin dört yüz arttığı iktidar döneminizde, koca eziyetinin üzerinden eksik olmadığı kadınlardan biriyim. Adım T.A. Şikâyet için gittiğim Çorlu Polis Karakolu amiri G.B’nin tacizine uğradım. Derdimi dinleyen gazeteyi, davama müdahil olan avukatı terör yandaşı ilan ettiler. Otuz üç kadına daha tacizde bulunan o polis, eski bakan yakını kontenjanından her defasında şikâyetlerden sıyrılmış. Türkiye, sizin ağzınızdan beni hatırlamaz; çünkü benim adım T.A.
Ailemle gittiğim bir müzikholde kimliğim olmadığı için itile kakıla gözaltına alındım. Adım Fevziye Cengiz. Ellerim arkadan kelepçeliyken, karakolda diğer polislerin gözü önünde dayak yedim. Polislere ‘basit yaralama’dan bir buçuk yıla kadar, bana ‘polis yaralama’dan altı buçuk yıla kadar ceza istemiyle dava açıldı. Vücudumdaki yaraları görmeyen doktorla, işkenceci polisler kanıt yetersizliğinden beraat etti. Türkiye beni, eziyeti saniye saniye kaydeden karakol kamerasının görüntüsünden hatırlar. Siz tanımazsınız.
***
Paralel yapının ne istese verildiği günlerde, muhalefet parti üyelerinin ortaya saçılan kasetlerindeki kadınlarız biz. Adımız yok. Soranımız yok. Türkiye bizi, sizin ağzınızdan, bugün aşağılık komploların mağduru, dün eline beline diline hakim olmayanların yatağında, eşleri de olmadığımız için, bedenimizin memleketçe görülmesinde bir engel görülmeyen, özel değil, genel hayata ait kadınlar olarak hatırlar.
On beş yaşında tecavüze uğrayıp hamile kaldım. Adım K.D. “Doğursunlar, devlet bakar” diyen amcalarla yönettiğiniz bir ülkede yaşadığım için kürtaj olmama izin verilmedi. On üç yaşındayken üzerimden onlarca erkek geçti. Adım N.Ç. İçlerinde pek kıymetli devlet memurlarınız da vardı. On yıl sonra, mahkemeleriniz bütün bu olanlara rıza gösterdiğime karar verdi.
***
Biz ki, bütün bunları yaşayan, tanık olan kadınlarız, başörtülü bir kadının saldırıya uğradığını söylediğini duyar duymaz, suçlular yakalanıp cezalandırılmalıdır diyerek yine sokakları aşındıranız. Aksi kanıtlanana kadar kadının beyanının esas olduğunu; kör, sağır bir ahlaka tutunan sizlerden daha az bilecek değiliz. Nasıl bir seçmeyle ayırdığınızı bilemediğimiz ‘benim başörtülü bacılarım’ yerine; örtülü-örtüsüz, dindar-dinsiz, o dilden-bu dilden, kızdır-kadındır, hepsi bizdendir, diyen ve erkek egemen düzeninizde tekimizin bile özgür olmadığını bilenleriz.
Bu yüzdendir ki, sadece ve sadece Türkiye’de kadın olmanın fazlasıyla yeter sağladığı yüzümüzle bahsedeceğiz kadın haklarından. Kimse merak buyurmasın. Olması gerektiği gibi, kadının beyanını esas alıp başlatılan Kabataş soruşturmasında sekiz aydır alınamayan yolun hesabını da soracağız; Gezi direnişinin meşruiyetine gölge düşürme çabanızın da, iktidarınızı korumak uğruna halkı birbirine düşürme niyetinizin de…
***
İstanbul Feminist Kolektifi, adli tıp raporunu nerenize koyacaksınız, diyen Başbakan’a soruyor: Türkiye’de adli tıp ve hastane raporlarının tek başına bir şey ifade etmediğinden haberiniz yok mu? Bu raporlara rağmen tecavüzcülerin beraat ettiği memlekette mahkemeler raporları nerelerine koyuyor? Polis şiddetiyle Dolmabahçe önünde bebeğini kaybeden kadın için sesiniz niye çıkmadı? Adalet saraylarıyla övünürken, tecavüz davalarında rıza arandığından haberiniz yok mu?
Siz ki kadın demeye utanıp ağzınızda bir ‘bayan’dır döndürüp duruyorsunuz, merak buyurduğunuz üzere, haklarımızdan bahsetmek için sizden yüz arayacak değiliz. Siyasetinizin bacılığı batsın. Elinizi, gözünüzü, ikiyüzlü ahlakınızı çekin artık bedenimizden.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.