Düşünün, öyle bir sağlık sistemi ile baş başayız ki insanlarımız biraz daha sağlıklı hale gelse sistem çökecek. Bu nedenle bizlerin daha fazla hastalanmamız, daha fazla ilaç tüketmemiz, daha fazla ameliyat olmamız, BT, MR çektirmemiz, anjiyo olmamız isteniyor
Düşünün, öyle bir sağlık sistemi ile baş başayız ki insanlarımız biraz daha sağlıklı hale gelse sistem çökecek. Bu nedenle bizlerin daha fazla hastalanmamız, daha fazla ilaç tüketmemiz, daha fazla ameliyat olmamız, BT, MR çektirmemiz, anjiyo olmamız isteniyor
Kim hasta ediyor bizi? Bizi hasta edenlerden hesap sorma zamanıdır…
Artık herkes görmeli. Mevcut kapitalist sistem ve ülkemizdeki yetkili temsilcisi AKP hükümeti sağlığımızı korumak ve hastalanmamızı engellemek gibi bir niyet taşımıyor. Tam tersine büyütmeye çalıştıkları sağlık pazarında sürekli ilaç ve tıbbi teknoloji tüketen birer müşteri olmamız tercih ediliyor. Sadece art niyetten değil, AKP hükümetine uluslararası sermayenin yüklediği misyon da bu.
Son 7 yılda ülkemizdeki özel hastane sayısı 180’lerden 530’a çıkmış, sağlık hizmetinde ağırlık özel hastanelere kaydırılmış durumda. Artık hepimizin evinin yakınına ilk elden ulaşacağımız bir özel hastane konuşlandırıldı. Tüm hastanelere müracaat eden hasta sayısı ise 249 milyon 141 bin’den, 351 milyon 636 bin’e yükseldi. Yani yedi yıl önce yılda 250 milyon kez hastalanırken, şimdi 350 milyon kez hastane kapsını aşındırmaya başlamışız. Yıllık yüz milyon artış. Ancak bu durum da yetmiyor, sağlık piyasasının gözü doymuyor. Doymaz da. AKP hükümetinin yerleştirmeye çalıştığı sağlık sistemini n en büyük kabusunu hastalanan insan sayısının azalması, yani müşteri sayısındaki düşme oluşturuyor.
Düşünün, öyle bir sağlık sistemi ile baş başayız ki insanlarımız biraz daha sağlıklı hale gelse sistem çökecek. Bu nedenle bizlerin daha fazla hastalanmamız, daha fazla ilaç tüketmemiz, daha fazla ameliyat olmamız, BT, MR çektirmemiz, anjiyo olmamız isteniyor. Gereklilik sınırları iyice belirsizleşen, gerçekten ihtiyacımız olduğundan mı yoksa sağlık işletmesinin para kazanma çabasından mı kaynaklandığını tam olarak ayıramadığımız tanılarla, ameliyat olmalısın tavsiyeleriyle, torba torba ilaç ve tetkiklerle baş başa kalıyoruz. Dönem dönem doktorlara kızıyor, sağlık çalışanlarına öfkeleniyoruz. Sanki daha çok hastane olsa, daha çok tetkik yaptırabilsek, aldığımızı ilaç sayısı daha fazla artsa şifa bulacakmışız yanılsaması içindeyiz.
Oysa sormamız gereken basit bir soru olmalı. Bizi bu girdabın içine müşteri olarak sokanlara soracağımız bir soru, sağlığımız, sağlık kaygımız üzerinden milyar dolarlar kazanmaya çalışanlara yöneltmemiz gereken bir öfkemiz olmalı: Kim Hasta Ediyor Bizi?
Ve biz bu duruma niye razı oluyoruz…
Önceliğimiz hastalandıktan sonra en çok ilacı nasıl alacağımız, nerede, kaç defa ameliyat olacağımız olmamalı. Bunca teknolojik gelişim, bunca “sağlıkta devrim” laflarına rağmen neden daha fazla hastalanıyoruz? Soruyu doğru sorunca da doğru cevapları bulmakta zorlanmayız.
İşte bunlar bizi hasta ediyor; hasta ettikten sonra da prim, katkı payı, reçete parası, tamamlayıcı sigorta diye başlayıp utanmadan bizi soyuyor, daha da yoksullaştırıyor.
Öyleyse cevabını bildiğimiz bu soruyu çok daha gür bir sesle haykırmamız da yarar var: KİM HASTA EDİYOR BİZİ? Aynı zamanda bunu bir soru olmaktan çıkarıp “Sağlık Hakkı mücadelesinin” manifestosu haline getirmek gibi bir misyonumuz. İlk adım olarak, www.
Dr. Ali ÇERKEZOĞLU
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.