Cenevre-2 Konferansı, Suriye muhalefeti için dramatik sonun başlangıcı Cenevre-2 Konferansı, Suriye muhalefeti için dramatik sonun başlangıcı. Herkes bunun farkında. Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK) saplandığı bunalımın nedeni açık: Cenevre gerçek bir geçiş süreci vaat etmiyor. Bu yüzden hem SUK hem bölgesel destekçileri Amerikan-Rus çözüm planına direndi. Ancak Cenevre’den başka bir yol da yok. 17-18 Ocak’ta Almanya’nın […]
Cenevre-2 Konferansı, Suriye muhalefeti için dramatik sonun başlangıcı
Cenevre-2 Konferansı, Suriye muhalefeti için dramatik sonun başlangıcı. Herkes bunun farkında. Suriye Ulusal Koalisyonu’nun (SUK) saplandığı bunalımın nedeni açık: Cenevre gerçek bir geçiş süreci vaat etmiyor. Bu yüzden hem SUK hem bölgesel destekçileri Amerikan-Rus çözüm planına direndi. Ancak Cenevre’den başka bir yol da yok.
17-18 Ocak’ta Almanya’nın Aachen kentinde muhaliflerle birlikteydim. Gazeteci Mustafa İlhan’ın girişimi ve Rosa Luxemburg Vakfı’nın desteğiyle Suriye İçin Uluslararası Barış Girişimi, KurdAkad ve Initiativ’in düzenlediği konferansta “Suriye’de çözüm hâlâ mümkün mü?” sorusunun yanıtı arandı. Bir kez daha kanaat getirdim ki başından beri temel sorun gerçeklerden kopuk değerlendirmeler, manipülasyonlar ve ajitasyonlar. Başlangıçta uluslararası toplumun desteğini almak için işe yarayan taktikler bugün muhalefetin yalnızlaşmasının da nedeni. Salondan gelen sorular gösterdi ki artık mızrak çuvala sığmıyor. Muhalefet önce sahadaki durum, kendi kapasitesi ve rejimin dayanakları konusunda inandırıcı olmalı; bir diktatörü halkın önemli bir kesiminin gözünde ‘kahraman’ haline getiren yanlışlıklarla hesaplaşmalı.
El mahkûm
Dış aktörlerin elinde şekilden şekile giren muhalefet, ülkenin kaderini tayin edecek bir güç olarak Cenevre’ye gitmiyor. SUK’un Cenevre’ye katılma kararı muhaliflerin özgür iradesinin değil ABD’nin 12 Ocak’ta Paris’te, “Cenevre’ye gitmezseniz desteği keseriz” tehdidinin sonucu. Aachen’da Suriye Demokratik Forumu’nun kurucusu Samir Aita’ya “Katar’la bağlantılı 40 üye Cenevre’ye gidilirse SUK’tan çekilme resti çekti. Suudi bağlantılı üyeler de gitmekten yana değil. Direnebilirler mi?” diye sorduğumda şu yanıtı verdi: “Hiçbir şansları yok, Cenevre’ye gitmezlerse tamamen biterler. Pazarlık güçlerini artırmak için direndiler ama hepsi geri adım atmak zorunda.” Nitekim İstanbul’da 18 Ocak’taki toplantıda sonuç Aita’nın öngördüğü gibi oldu.
Kürt yolu Cenevre’ye çıkmadı
Kuşkusuz muhalefet cephesinde en fazla ilgi uyandıran taraf Kürtler. Demokratik Birlik Partisi (PYD) ‘Kaide ile savaşan’ ve ‘Kürt bölgesini yangından uzak tutan güç’ imajıyla meşruiyet arıyor. Hatta PYD’nin Dış İlişkiler Temsilcisi Zuhad Kobani, Aachem’de Kürtlerin yanı sıra Arap, Ermeni, Süryani, Ezidi ve Çeçenlerin de yer aldığı ‘demokratik özerk yönetim’in tüm Suriye için model olabileceğine dair önermeyle en dikkat çeken konuşmacıydı. Ne var ki Kürtler bu müstesna pozisyonlarına rağmen Cenevre’den dışlandı. 24 Aralık’ta Erbil’de PYD ve Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS), Kürtlerin bağımsız bir heyetle, olmuyorsa SUK içinde ortak heyetle katılması konusunda anlaşmıştı. Bu stratejisi yürümedi. PYD’ye vize çıkmayınca ENKS’nin canına minnet hemen SUK ile Cenevre’ye gitme yolunu seçti. ENKS heyette 5 temsilci umsa da SUK, Kürtlere 2 koltuktan fazlasını önermiyor.
‘Rojava’dan söz etme’
Kürt kaynaklardan edindiğim bilgiye göre bu süreçte ABD adına muhalefeti yönlendiren kilit isim eski Şam Büyükelçisi Robert Ford, PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’e, “Cenevre’ye davet edilseniz bile Kürt meselesini açmayacaksınız” şartını koşmuş. Amerikan vetosu, Rusya’nın Kürtleri gözeten tutumunu da etkiledi. Müslim, 15 Aralık’ta, Rusların kendisine “Kürt meselesini şimdi gündeme getirme. Bunu diğer toplantılara bırak” dediğini aktardı. Zira ABD kadar Rusya için de Cenevre-2’yi toplamak öncelikli hedef. Ne SUK ne de ENKS sahadaki aktörleri temsil etmiyor ama bu saatten sonra bu gerçek kimsenin umurunda değil. Yeter ki masa kurulsun! Cenevre evvela ABD ve Rusya için bir çıkış yolu. Rusya hem SUK hem dış destekçileri arasında artan bölünmüşlüğün Kürtler nedeniyle Cenevre sürecini öldüren bir noktaya varmasını istemiyor.
‘PYD rejimle görüşebilir’
Rusya’nın beklentisi Esad’ınkinden çok farklı değil: ‘Cenevre rejime yeniden meşruiyet kazandıracak.’ Ayrıca Şam, konferansı ‘iktidarın devri’ değil ‘krizin Suriye ile Kaide arasında bir savaşa’ dönüşeceği bir zemin olarak görüyor. ‘Terörle mücadele’ kartını Suriye’nin eline vermemek için Aita’nın tespitiyle, “CIA, Irak-Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı son kart olarak İslami Cephe’yi önü sürdü.” Beyhude bir kart. İslami Cephe dış destek kesildiğinde eriyip gider ama Kaide varlığını sürdürebilir. Ayrıca IŞİD’a karşı selefi kartını çekenler Kaide’nin Suriye kolu Nusra’yı unutmuşa benziyor! Haliyle Rusya ve Suriye, Kaide kartını tepe tepe kullanıp halihazırda Suriye’deki Avrupalı cihatçıların derdine düşmüş olan Batılıları etkilemekte zorlanmayabilir. Gizli servislerin Suriye ile çoktan temasa geçtiğini de dikkate alırsak Cenevre, Batılılar için Şam’a dönüş bileti sayılır. Peki bu durumda Kürtler Esad’la pazarlığa oturur mu? Bu soruyu 12 Ocak’ta BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’a sormuştum, yanıtı netti: “Özerklik verecekse PYD’nin Esad’la görüşmesinde ne sakınca var? Bütün dünya Esad’la görüşürken Kürtler niye görüşmesin!” Belki Rusya’nın istediği de bu. Hasılı kelâm herkesin Cenevre kurgusu farklı. Ama ABD ile Rusya rejimin devamlılığında el sıkışmışsa fondaki gürültü teferruat sayılır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.