Hukuksal anlamda bir ülkenin alt üst oluşuna tanık oluyoruz. İktidara hakim olan, hukukun kendisinin istediği çerçevede işlemesini istemekte. Ancak komisyonlar ve meclis üzerinden paramparça yapılan yasal değişiklikler, hukuku yamalı bohça haline getirdi. 17 Aralık sonrası yürütme ile yargının içinde bulunduğu pozisyon dünden bağımsız değil, yani hukuksuzluk Türkiye Cumhuriyetinin karakteristik özelliklerinden biri. Bu ülkede Anayasayı bir […]
Hukuksal anlamda bir ülkenin alt üst oluşuna tanık oluyoruz. İktidara hakim olan, hukukun kendisinin istediği çerçevede işlemesini istemekte. Ancak komisyonlar ve meclis üzerinden paramparça yapılan yasal değişiklikler, hukuku yamalı bohça haline getirdi. 17 Aralık sonrası yürütme ile yargının içinde bulunduğu pozisyon dünden bağımsız değil, yani hukuksuzluk Türkiye Cumhuriyetinin karakteristik özelliklerinden biri. Bu ülkede Anayasayı bir kere delmekten bahsedenlerle, Şemdinli olayını örtmeye çalışanlar, yanlış yargıladık tekrar yargılayalım deyip, yargıyı yap-boz tahtasına çevirenlerin siyasal gıdası aynıdır. 12 Eylülde yaş büyütüp idam kararı verenler ile Dersim’de yaş küçültüp idam kararı verenlerin tarihsel devamlılığı vardır. Her haliyle devlete dokunan davaların takipsizliği Türkiye Cumhuriyeti’nin önemli güvenlik duvarlarından biridir. Susurluk davasında neredeyse devlet erkanından ismi geçmeyen kalmadı, ancak sonuç yine bir hukuk komedyasıyla sonuçlandı. Bugün hiçbir şekilde yolsuzluk gerçekleşmemiş gibi hukuksal çözümlerle yeni ittifak kapıları aranmakta. Yolsuzluk dosyalarının derinleştirilmesine, ipin ucunun aranmasına izin verilmemekte. Gündem, kimin kime operasyon yapacağı zamanı yakalamakla meşgul. Öyle ki görevden alınanların ve atananların sayı hesabı mümkünü aştı. Gezi olaylarında polisi yere göğe sığdıramayanlar, paralel devlet söylemine sarıldı. Çatışma derinleşmedikçe görünen o ki, iktidar partisi bu süreci sarsıntılarla geçirmekte. Devlete ait tüm hukuksuzluklar “paralel devlet” söylemiyle aklanmakta. “Paralel Devlet” dedikleri örgütlenmenin farkındaydılar ve içinde bulundukları koalisyon gereği buna göz yummaktaydılar. AKP yanlısı medyanın sarıldığı önemli bir argüman olan “Paralel Devlet” ayrı bir tartışma konusu. “Paralel Devlet” gerçekliğiyle hukuksuzluğu açıklamak, devletin hukuksuzluğunu temize çıkarmanın gerekçesi olmuş durumda. Bu durum iktidar partisi tarafından savcılar ve hakimler nezdinde yeni bir hakimiyet alanı açmak için yeni baskı ve yasal değişikliklerin habercisi.
Paris’te gerçekleşen cinayetlerde “paralel” devlet olabiliri arayanlar, Roboski katliamında hangi paraleli sorgulayacaklar. Askeri mahkeme Roboski davasına takipsizlik kararı verirken, katliamı gerçekleştirenler herhalde “Paralel” uçaklardı. Dava tutanaklarında açıkça Genelkurmay işaret edilirken, Genelkurmaydan hiç kimsenin adının davaya dahil edilmemesi, haber değeri ve açıklamaların ötesini ifade etmemekte.
Bugün “Orduya kumpas” kuruldu diyen danışman, dün kendisinin de içinde yer aldığı operasyonlardan bihaber olmasını ima etmesi sadece komedidir. Kimse çıkıp bu kumpastan geçmişte haberin olabilir, gel bir ifadeni alalım demiyor. Sapla samanın karıştığı bu zaman diliminde, şimdi yeni ortaklar aranmakta. Yargılananlar yargılanmalıydı, suçlular devlet adına işledikleri suçlar çerçevesinde mahkeme karşısına çıkmalıydı. Bunun için gerekli hukuksal düzenlenmelerin yapılması gerekiyordu. İşledikleri suçlardan çok iktidar partisiyle girdikleri hegomanya çatışmasından yargılandılar. Gözaltında kaybedilenlerin ailelerinin davalara müdavim olmaları engellendi. Örneğin Ergenokon davası, liberal aydınların da yardımıyla iktidarın kendini hukuksuzluklarda meşru görmesinin en önemli adımlarındandı. Dava, büyük Türkiye’nin önünü açmaya çalışan yeni “demokratlara” zarar verenlerin yargılandığı ve kimin ne için yargılandığı karmaşıklaştırılan bir sürece dönüştürüldü. Çıkar koalisyonunun “demokrasi” maskesi liberal aydınlarımız için bir umuttu. Bıktıkları köhne Kemalist statüko yıkılıyordu. Hatta bazı aklı evvel “sosyalistlerimiz” için Anadolu’dan gelen otantik burjuvazi, burjuva demokratik devrimini tamamlamaya adaydı. Son aşamasına gelindiğinden bahsediliyordu. Dün bu çerçevede asker sivil bürokrasini yıkıyor denilenler, bugün “paralel” devlete karşı “aman ordum” çığlığı atıyor. Davaların tekrar görülmesi ve serbest bırakmalar için büyük cabalar içindeler.
Türkiye’nin en kanlı tarihi 90’li yıllar ve bahsi geçen binlerce operasyon Ergenokon davasına ancak sos olabildi.
Bütün bu hukuksuzluklarda muhalefetin payı elbette ki büyük. Bugün için açıklamalar üzerinden yürütülen muhalefet ya da AKP’nin yarattığı muhafazakar alanın etkisiyle sağ muhafazakar alana kayarak yapılan muhalefet, mevcut durumda iktidara sarsıntıları atlatmanın imkanını sunuyor. Seçime dönük muhafazakar genişleme hassasiyeti ile çözüme dönük hassasiyetler, objektif olarak iktidara karşı aynı nefes borularında buluşuyorlar. Devlet içinde savcılar ve yeni operasyon tehditleri altında çatışma devam ediyor. Devreye girmeye çalışıp, devleti koruma kollama görevi üstlenenler işin altından kalkamıyor. Hizmet hareketinin kontrolünde gerçekleştirilen operasyonlar, muhalefete hiç beklemediği bir kanal açtı. Parlamento içi muhalefet yaşanılanların yolsuzluk boyutunda kaldı. Bu önemli. Ancak bir başka önemli olan devlet içinde bu tür örgütlenmelerin varlığıdır. Bu ilk değil. Ülkenin özellikle Özel Harp Dairesi’yle ismini duyduğu daha farklı farklı isimlerle duyacağımız “paralel” örgütlenmeleri meşhur ve bunların yarattığı hukuksuz yargılanmaları ve kanlı süreçleri biliyoruz. Hiç yargılanmayan Çiller Özel Örgütü gibi. Mevcut Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş dinamikleri ve felsefesi sorgulanmadan ve buna paralel yanlış uygulamaların hukuksal zeminde ele alıp yargılanmadığı sürece, bunların önlenmesi için gerekli müdahaleler yapılmadığı müddetçe; bu ve buna benzer paralel devlet örgütlenmeleri açığa çıkacaktır. Bunu yapacak olan “otantik” ya da ulusalcı burjuvazi değildir.
Yerele Dönük
İktidar partisi şahsında sembolleşen siyasal kriz, yerellerde örgütlenmek için yeni imkanlar sunmakta. Ekonomide yaşanan sarsıntının derinleşmesi ve siyasal krizle buluşması, sol muhalefetin yükseltilmesi için yeni döneme işaret ediyor. Ankara’da sol partilerin gündeme taşıdığı bağımsız aday çalışmasının, solun yerelden yükselteceği mücadele için önemli olduğunu düşünüyorum. Bu tür birliktelikler için CHP’nin Ankara’da sağ aday göstermesini öne sürmek, solun tarihsel handikaplarından biri. Sol kendi gündemiyle (belediye seçimleri) örgütlenme platformlarını oluşturmak yerine, CHP’nin sol aday gösterip göstermeyeceğine bakması açıkçası siyaset yürütmek değildir. Bu, durum ve koşulların etkisinde kendi pozisyonunu almaktır. İnsan kendine soruyor, CHP’nin adayı “sol” olsaydı bu partiler ve platformlar güçlerini o yönde mi kullanacaklardı. Bireyden ziyade partinin program ve siyasetine bakmadan mı hareket edilecekti, ya da herkes kendi çabasında mı kalacaktı. Sermaye sınıflarının yeni aday partisi CHP, özellikle kapitalist yağmaya en açık büyükşehir belediyelerinde, neo-liberal politikaların dışında mı davranacak. Bir araya gelinmesi için sağ aday göstermesi bir şans mı diyeceğiz.
Gündem yoğun. İç içe geçmiş siyasal krizlerde, solun kendini gündemleştirmesi çok zor. Bu zoru aşmanın en dinamik yolu yerelde “başka bir yönetim mümkün” diyerek sosyalist ittifaklar zorlanmalı. Bu açıdan bakıldığında Türkiye ve Kürdistan’da bu imkanların oluşturulabileceği il ve ilçeler var. Şimdilik kendi gündemini aşamayan HDP içerisindeki sosyalistlerle de polemik içerisinde olup, sosyalist ittifaklar çeperi geniş tutulmaya zorlanmalı. Yaşanacak yeni deneyimler, hem sosyalistler için geleceğin prototipi hem de halkın doğrudan yönetime dahil olup olamayacağına dair sosyalistlerin çabalarını görmüş olacağız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.