Yeni iletişim teknolojileri sayesinde birkaç güne yayılabilecek gelişmelerin birkaç saate sığdığına tanık oluyoruz. Önceki gün Başbakan Erdoğan’ın gazetecilere sözünü ettiği Fethullah Gülen’in mektubu olayında da böyle oldu. Kısa zaman içinde gazeteci Fehmi Koru’nun Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’la görüştükten sonra Pennsylvania’ya gidip Gülen ile görüştüğünü; görüşmede Zaman Gazetesi eski sahibi Alaattin Kaya’nın da bulunduğunu; Koru’nun […]
Yeni iletişim teknolojileri sayesinde birkaç güne yayılabilecek gelişmelerin birkaç saate sığdığına tanık oluyoruz. Önceki gün Başbakan Erdoğan’ın gazetecilere sözünü ettiği Fethullah Gülen’in mektubu olayında da böyle oldu. Kısa zaman içinde gazeteci Fehmi Koru’nun Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’la görüştükten sonra Pennsylvania’ya gidip Gülen ile görüştüğünü; görüşmede Zaman Gazetesi eski sahibi Alaattin Kaya’nın da bulunduğunu; Koru’nun talebi üzerine Gülen’in Cumhurbaşkanı’na hitaben bir mektup kaleme aldığını ve bunun Gül ve Erdoğan’a iletildiğini öğrendik. Nihayet Gülen’in en yakınındaki isimlerden Osman Şimşek mektubun öyküsüne ek olarak geniş bir özetini internette anlattı: http://www.herkul.org/yazarlar/hocaefendinin-sukutu-ve-o-mektubu/
İlkin bu mektubun yeni olduğu düşünülmüş ve Gülen cemaati ile hükümet arasında bir sulhe kapı aralayıp aralamayacağı tartışılmıştı. Fakat mektubun 21 Aralık’ta yazıldığı anlaşılınca, 25 Aralık’ta doğrudan Başbakan’ı hedef aldığı belli olan ikinci yolsuzluk operasyonu ile yeni yılın ilk günü Hatay’da yaşanan TIR olayı akıllara geldi ve bir sulh arayışı varsa da bunda başarılı olunmadığı sonucuna varıldı.
Gülen’den Gül’e
Yine de bu mektup birçok açıdan önemini koruyor. Bazılarını sıralayacak olursak:
1) Dün yazdığımız gibi son dönemde bir “devlet krizi” değil de iki farklı devlet yapısı, yani esas, bildiğimiz devletle Gülen cemaatinin bürokraside oluşturduğu ileri sürülen “paralel devlet” arasındaki savaşın söz konusu olduğu böylece teyit edilmiş oldu. Gülen’in sorunun çözümü için Cumhurbaşkanı Gül’e mektup yazmış olmasının sembolikten öte siyasi anlamı var ve daha uzun süre bunu konuşacağa benzeriz.
Talepler
2) Her ne kadar Cemaat çevreleri “pazarlık söz konusu değil” dese de Gülen mektubunda devletten taleplerini net olarak belirtmiş. Bunlar:
* Dershanelerin kapatılmaması;
* Cemaat’e yönelik karalama kampanyalarına son verilmesi;
* Cemaat’in faaliyetlerinin önüne engeller çıkarılmaması;
* Cemaat ile ilgileri olduğu gerekçesiyle memurların görevlerinden edilmemesi.
Vaatler
3) Gülen’in bu taleplere karşılık olarak şunları vaat ettiğini görüyoruz:
* Yerel seçimlerde “aynı yerde ve çizgide durmak”;
* Hep sulh ve huzurun, ittihad ve ittifakın, uhuvvet ve hulletin yanında yer almak;
* Arkadaşlarına, dostlarına ve sevenlerine itidal tavsiye ederek huzurun temini adına elinden geleni yapmaya çalışmak ve her zaman sulhun takipçisi/destekçisi olmak.
4) Gülen’in taleplerinin çok somut, vaatlerininse daha çok soyut olduğu görülüyor. Ayrıca Gülen’in “devletin kanun çerçevesinde yürüyen işleyişi hususunda emir verme, müdahale etme ya da memurları bir noktaya sevk etme konumunda asla bulunmadığını” özellikle vurgulamasının hükümetin beklentilerini karşılamaktan uzak olduğu da açık.
Erenköy Cemaati ayrıntısı
5) Mektupta “Ayrımcılık ve meşrepçilik gibi hatalı düşünce ve çirkin işlerin önü alınmazsa yarın Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri muhiblerinin, Süleyman Efendi’nin talebelerinin, İlim Yayma Cemiyeti’nin, Menzil mensuplarının ve diğer meşreplerin/mesleklerin de aynı muameleye maruz kalacakları” uyarısı yapılması hayli dikkat çekici. Mektubun yazılmasından dört gün sonraki tamamlanamayan ikinci yolsuzluk operasyonunda Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri muhiblerinin, diğer bir deyişle Nakşibendiliğin Erenköy kolunun önde gelen ailelerinden Topbaş ve Tivniklilerin hedef alınmış olması da ilginç. Bunların Başbakan Erdoğan’a çok yakın isimler olduğunu da ayrıca belirtelim.
“Paralel devletin tasfiyesi”
Bu mektuptan şu sonuçları çıkarıyorum:
1) Artık savaşın tarafları belli.
2) Savaş ne kadar şiddetli olursa olsun taraflar birbirleriyle kolaylıkla temas kurabiliyorlar.
3) Görüşüyor olmaları anlaşacakları anlamına gelmiyor ama anlaşmalarının, yani sulhün, en azından ateşkesin imkansız olduğu söylenemez.
4) Devlet, Cemaat’in kontrolünde olduğuna inandığı “paralel devlet” yapılanmasının tasfiyesini ön şart olarak dayatıyor ancak Gülen buna razı olacağına dair herhangi bir işaret vermiyor.
5) Dolayısıyla bir sonraki safhada hükümetin “paralel devlet”i bizzat tasfiye etmek için harekete geçmesi bekleniyor.
6) Cemaat’in de bu tür bir operasyona karşı başka kozlarını devreye sokması şaşırtıcı olmayacak.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.