AKP, üçüncü iktidar döneminde İslamcı gericilik politikalarını stratejik olarak ön plana çıkardı. Belirgin hale gelen dinci gerici söylemler ve uygulamalar ile İslamcı kitle tabanını neoliberal iktidarının etrafında saflaştırmayı hedefleyen AKP, gerici politikalarıyla sadece siyasi rakipleri karşısında taktiksel hamleler yapmayı değil toplumsal yaşamın yukarıdan aşağıya yeniden inşa edilmesini de hedefledi. Bir yandan neoliberal program devam ettirilirken […]
AKP, üçüncü iktidar döneminde İslamcı gericilik politikalarını stratejik olarak ön plana çıkardı. Belirgin hale gelen dinci gerici söylemler ve uygulamalar ile İslamcı kitle tabanını neoliberal iktidarının etrafında saflaştırmayı hedefleyen AKP, gerici politikalarıyla sadece siyasi rakipleri karşısında taktiksel hamleler yapmayı değil toplumsal yaşamın yukarıdan aşağıya yeniden inşa edilmesini de hedefledi. Bir yandan neoliberal program devam ettirilirken bir yandan da dinci gericilik toplumsal yaşamın bütün gözeneklerine enjekte edilmeye çalışıldı.
Dinci gericilik politikaları toplumun çeşitli katmalarında yıkıcı bir saldırıya dönüştü. Bu yıkıcı İslamcı gericilik politikaları toplumsal düzende özel bir kategoriyi oluşturan gençlik kesimleri üzerinde stratejik olarak uygulanmaya kondu. Neoliberal İslamcı rejim, gençliğe yeni bir misyon biçerek piyasa düzenekleriyle uyumlu gerici bir gençlik kuşağının yaratılması için politikalar geliştirdi. Bu politikalar AKP iktidarı tarafından ‘dindar gençlik’ tanımlamasıyla ifade edildi. Gericilik politikaları ve söylemler, gençlik üzerinde siyasi iktidarın baskısını, hegemonyasını sağlamayı ve siyasal etkisi artan gençlik hareketi karşısında sağ-İslamcı tabanı saflaştırmayı amaçlamakla birlikte temel olarak gençliği İslamcı motiflerle dizayn etmeye yöneldi. Egemenlerin dinci gericilik politikaları gençlik kitleleri üzerinde dışsal bir baskı unsuru olarak değil gençliğin bütün yaşam alanlarına nufüz etmeye yönelik silahlandırıldı.
AKP’nin gençlik ve üniversite politikası üzerine
AKP iktidarı ‘neoliberal İslamcı toplumun’ ve kendi siyasi geleceğinin garanti altına alınması noktasında gençliği özel hedef haline getirmiştir. Gençlik kitlelerinin özel hedef haline getirilmesi gençliğin toplumsal özellikleri ile bağlantıldır. Gençlik (öğrenci gençlik) kendine has özellikleri bulanan toplumsal bir kategoridir. Gençlik üretici bir sınıf değil çeşitli sınıfsal kesimlerden gelen kişilerden oluşan heterojen bir toplumsal katmandır. Toplumsal ilişkilerde maddi çıkarları bulunmayan gençlik ‘ideolojik’ konumlanışıyla toplumsal bir rol alır. Gençliğin bu rolü var olan düzenle çatışan ‘aydın’ kimliğini ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle gençlik toplumsal değişimin en önemli ve dinamik kesimini oluşturmaktadır. Dolayısıyla siyasi iktidarların gençliği dizayn etme ve kendi siyasi çıkarları etrafında saflaştırma politikaları geçmişten beri süregelen bir çizgidir. Egemenler gençliğin ‘ideolojisini’ ve değer yargılarını düzenin çıkarları ve sürekliliği bağlamında oluşturmaya çalışmaktadır. Gençlik toplumsal gelişimin, değişimin, kültürel yenilenmenin ve toplumsal yeniden üretimin ana belirleyici kesimlerindendir. İşte bu noktada AKP iktidarı neoliberal İslamcı rejimin çıkarları ve sürekliliği için toplumun en dinamik kesimi olarak gençliği dizayn etmeyi hedeflemiştir. Bu dizayn sürecinde piyasa ideolojisine paralel olarak İslamcı kodlarla gerici ideoloji gençliğe enjekte edilmeye çalışıldı. AKP, gençlik politikalarını bu doğrultuda oluşturdu, böylece hem toplumda neoliberal gericiliğin hegemonyasının sağlanması hem de yeni bir gençlik profilinin yaratılması amaçlandı.
İslamcı gericilik; siyasal, sosyal, kültürel ve ideolojik alanda hakim kılınmaya çalışılmıştır. Bu nedenle AKP iktidarı öncelikli olarak toplumsal yaşamdaki gericilik politikalarına hız kazandırmış, iktidarının üçüncü döneminde yapısal dönüşümler de gerçekleştirmiştir. Toplumsal yaşamda cemaat ve tarikatların hegemonik baskılarının/kuşatmalarının yanı sıra özellikle eğitim alanında gerçekleştirilen yapısal dönüşümler (4+4+4) ve icraatlar ‘dindar bir neslin’ inşa sürecinde kritik hamleler oldu. İslamcı ideolojinin eğitim sürecinin ilk anından itibaren hakim kılınmasına dönük politikalarla gericileştirme saldırısı derinleştirilmekte ve neoliberal islamcı rejime ‘itaat’ eden ‘dindar’ bir gençlik kuşağının ve nihayetinde toplumsal düzenin oluşturulması hedeflendi. Bunun beraberinde kamusal alanda/kurumlarda İslamcılaştırma örnekleri (İslamcı medya, belediyeler, sağlık ve eğitim kurumları, İslami yaşam siteleri…) ile inşa edilen İslamcı yaşam tarzı özellikle gençlik kesimleri üzerinde dinsel gericilik hegemonyasının artmasında önemli etkenler arasındadır.
Siyasi iktidarın toplumda, özellikle gençliğin yaşamına yönelik sınırlandırıcı, önleyici ve dinsel kodlarla yeniden biçimlendirici söylem ve icraatları iktidarın ‘dindar gençlik’ hedefini gerçekleştirmesi için attığı önemli adımlar oldu. AKP iktidarı gençliğin yaşamına doğrudan müdahale eden, nasıl yaşaması gerektiğine dair açıklamalar ve çeşitli yasal değişiklikler ile gençliği disipline etme stratejisini derinleştirmeye çalıştı. Alkol satışının sınırlandırılması, ‘kızlı erkekli öğrenci evleri’ne dair yapılan açıklamalar, idari amirlere denetleme emirleri ve yasal düzenleme tehdidi, üniversitelilerin kredi borçlarının silinmesinin evlenmeye bağlı kılınmasına dair yapılan yapısal dönüşümler gibi dinsel gericiliğe yaslanan çeşitli düzenleme ve söylemler gençliğin gericileştirilmesine dönük atılan adımların son dönemdeki örnekleri arasındadır.
Siyasi iktidarın ‘dindar nesil’ inşa etme hedefinde belirginleştirdiği bir diğer yön dinsel söylemlerin yaygınlaştırılması ve geliştirilmesi olmuştur. AKP’nin en üst düzeyden bütün kadrolarına kadar hakim kılınan İslamcı söylemler gençlik üzerinde dinsel hegemonyanın baskı unsuru olarak kulllanılmasının aracı olmuştur. İslamcı yaşam tarzının içselleştirilmesine dair söylemler, yapısal dönüşümler olmasa dahi toplumsal yaşamda fiili olarak uygulanır hale gelmiştir. Bu söylemlerden etkilenen ve kendisini bastırılmış, her yönden kuşatılmış olarak gören en geniş kesim gençlik olmuştur.
Siyasi iktidarın gençliğe yönelik gericilik saldırısının en temel ayaklarından birisini kadın politikaları oluşturdu. Neoliberal dinci gericiliğin araçları kadın düşmanlığı üzerinden sürdürülmektedir. Kamusal alanın İslamcı gericiliğin kurallarına göre belirlenme stratejisi ve hedefi türban aracılığı ile derinleştirilmiş ‘kürtaj’, ‘üç çocuk’ ‘kızlı-erkekli ev’, ‘öğrencilerin kredi borçları’ gibi konulardaki söylemler ve gericileştirme saldırıları kadınlar üzerinden gerçekleştirilmiştir. Aile, beden ve din üçgeninde sürdürülen politikalar ile özellikle genç kadınlar/üniversiteli kadınların üzerinden yeni bir ‘toplumsal cinsiyet rejimi’nin inşası hedeflenmektedir. Burada gericilik politikalarının stratejik olarak ‘aile’ merkezli geliştirildiğinin altı çizilmelidir. Siyasi iktidarın bu merkezden geliştirdiği siyasi çizgi gençliğin dini referanslarla disiplin altına alınması ve İslamcı gerici hegemonyanın ‘aile çekirdeği’ üzerinden sürdürülmesine dayanmaktadır.
AKP iktidarı başta gençliği hedef alan toplumsal gericilik politikalarının yanında yükseköğretim sistemine yönelik de gerici saldırı programını sürdürdü. Üniversitelerdeki piyasalaştırma saldırılarına paralel olarak gericilik üniversitelerde derinleştirilmiştir. Gerici kadrolaşma, bilimin içeriğinin boşaltılması ve üniversiter yaşamın gericileştirilmesi noktalarında geliştirilen gerici saldırılarla üniversiteye AKP iktidarı tarafından yeni bir ‘misyon’ biçilmeye çalışılmaktadır. İslamcı gericiliğin üniversitenin bütün alanlarına nüfuzu ile üniversitenin aydın ve ilerici kimliği kuşatılmıştır. Siyasi iktidarın kadrolaşma harekatıyla üniversitelerde gerici ideolojinin piyasa ile tahkimatı yapılmaktadır. Gerici kadrolar eliyle sürdürülen bu tahkimat üniversitenin neoliberal dönemdeki ‘kimlik erimesini’ hızlandırmış ve üniversiter yapıdaki çürümeyi hızlandırmıştır.
Yükseköğretimde AKP tarafından tamamlanan kadrolaşma harekatına bağlı olarak üniversiteler gericiliğin saldırılarına maruz kalmıştır. Siyasi iktidarla iç içe olan üniversitenin yönetim mekanizmalarındaki kadroların etkisiyle neoliberalizmle uyumlu bir İslamcı akademisyen kuşağının yaratılması hedeflenmiş, belirli bir düzeye de getirilmiştir. Bu kadrolar aracılığı ile bilimin toplumsal içeriğinin boşaltılması ve bilimin neoliberel gerici rejimin çıkarları ve geleceği bağlamında işlevli hale getirilmesi amaçlanmıştır. Üniversite müfredatlarındaki değişimler ve üniversitelilerin araştırma konularında, kamusal alandaki projelerin ‘bilimsel değerlendirme’lerinde ve raporlarında neoliberal İslamcı kriterlerin ‘belirleyici etken’ olmasının derinleşmesiyle üniversitelerde bilimin yenileyici ve ilerici dinamiği zarar görmektedir. Bunların beraberinde üniversiter yaşam gericileştirilmektedir. Yükseköğretimdeki gerici kadroların da yadsınamaz etkisiyle kampüslerde İslamcı yaşam tarzının hakim kılınmasına dönük yapısal adımlar atılmış, çeşitli fiili uygulamalar da olmuştur. (Türban serbestisinin kampüs yaşamına etkisi, kampüs camileri, mescitler, İslamcı gruplara tanınan olanaklar, derslerin Cuma namazına göre ayarlayan akademisyenler, ‘İslam ahlakına aykırı’ gerekçesiyle iptal edilen ya da tehdit edilen etkinlikler, devlet yurtlarında ‘Kur’an eğitim ve öğretim kursu’…). AKP üniversitelerde İslamcı gerici hegemonyanın sağlanmasına dönük politikalarını sürdürmeyi hedeflemektedir.
Yeni bir toplum ve üniversiteyi gençlik inşa edecek
Ancak tüm bunların toplamında AKP’nin gençliğe ve üniversitelere biçtiği misyon ve uyguladığı strateji çökmüştür. Gençlik kitlelerini yukarıda ifade edilen çok yönlü politikalarıyla disipline etmeye çalışan ve dini referanslarla yeni bir gençlik kuşağı yaratmaya çalışan AKP iktidarının krizleri daha fazla açığa çıkmıştır. Gençlik iktidarın kendisine sunduğu kalıbı reddetmiştir. Gençliğe sunulan İslamcı gerici merkezli misyon gençliğin tepkisi ile karşılaşmış ve AKP karşıtı kitlesel isyana dönüşmüştür. Haziran İsyanı’nda sokağa çıkan gençlik kitleleri AKP’nin uyguladığı politikalara izin vermeyeceğini güçlü bir biçimde göstermiştir. AKP iktidarı buna rağmen gençliği hedef alan politikalarını sürdürdü ve İslamcı gericiliğe dayanan söylemleri ve politikalarıyla siyasi arenada üstünlük sağlamanın ötesinde gericiliğin/gerici ilişki biçimlerinin toplumda hakim kılınmasını sağlamaya çalıştı. Fakat AKP’nin özellikle gençliğe öngördüğü ve propaganda ettiği ‘dindar, dürüst, temiz, ahlaklı gençlik’ profili AKP’nin kirli iktidar ilişkilerine dayanan yolsuzluklarıyla tersyüz oldu. Gençlik için ‘dindar’ olmayı dürüst, ahlaklı olmanın zorunlu koşulu olarak ifade eden ve gençliği dini referanslarla biçimlendirmeye çalışan AKP iktidarının ortaya saçılan pislikleriyle gençliğe hiçbir şey vaat edemeyeceği bir kez daha görülmüştür. İktidarını ‘temiz siyaset’ ve ‘kalkınma’ temelinde meşrulaştırarak hegemonya kurabilen AKP’nin gençliği ‘dini değerler’ ile yeniden inşa sürecinde, açığa çıkan yolsuzlukları ile kirli egemenlik ilişkilerinin kamuoyunda görünür olması sonucunda AKP’nin zaten oldukça zayıflayan hegemonyası özellikle gençlik kitleleri açısından dibe vurdu. AKP’nin ve kadrolarının söylemleri ile yaptıkları arasındaki çelişkili durum sonucunda iktidarın stratejisi çöktü ve kamuoyu, özellikle de gençlik kitleleri üzerindeki meşruiyetini tamamen yitirdi.
‘Temiz, dürüst ve ahlaklı siyasetle’ övünen ve bunu kendi siyasi çıkarları için topluma propaganda eden AKP iktidarının pisliklerinin açığa çıkması ile siyaset etme biçimi yerle bir olmuştur. On yılı aşkın süredir iktidarı elinde bulunduran AKP, neoliberal dinci politikalarıyla toplumsal çürümenin aktörü olmuştur. İktidarı boyunca, sermayenin ve kendisinin siyasi çıkarlarını halkın çıkarları gibi sunarak egemenliğini sürdüren AKP iktidarı aslında yolsuzlukları, pisliğe batmış egemenlik ilişkileri, ahlaksız siyaseti ile toplumu uçuruma sürüklemiştir. Kamusal kaynaklar iktidar ve ilişkileri tarafından iç edilmiş, doğa ve kentlerin talanı/yağması yetmiyormuş gibi bu neoliberal saldırı üzerinden rant ve rüşvet ilişkilerini derinleştirilmiş, iktidar kadrolarının en tepeden aşağıya doğru maddi çıkar ilişkileri ayyukaya çıkmıştır. Yaşananlar toplumsal çürümenin göstergesidir, baş sorumlusu da AKP iktidarıdır. Bu nedenle rant, talan, siyaset, yolsuzluk, rüşvet, ahlaksızlık ilişkilerinin merkezinde bulunan bir siyasi iktidarın, başta gençlik kitleleri olmak üzere bütün topluma ne yararı olabilir?
Bu toplumsal gerçeğin paralelinde, üniversiteleri yukarıdan aşağıya yöneten gerici kadroların hem gericilik politikaları hem de iktidarla ve iktidar yandaşları ile kurduğu ilişki üniversiter yapıyı da çürütmekte, yozlaştırmaktadır. AKP iktidarının üniversiteye biçtiği neoliberal gerici misyon üniversiteyi her geçen gün bataklığa sürüklemektedir. AKP’nin bütün yönleriyle içerisinde olduğu rant, rüşvet ve yolsuzluk ilişkilerinin merkezinde üniversiteler de bulunmaktadır. AKP’nin bütün kadroları gibi üniversite rektörlerinin birçoğu da yolsuzluk ilişkileri içerisindedir. Bunun yanında, özelikle TOKİ öncülüğünde planlanan ve sürdürülen ‘kentsel dönüşüm’ süreçlerinin içerisinde bulunduğu yağma ilişkilerinde üniversiteler de siyasi iktidarın yükseköğretim sistemindeki kadroları aracılığıyla yer almaktadır. AKP’nin başta İstanbul olmak üzere ülke çapındaki doğa ve kentlerin yağmalanması programında üniversiteler verdikleri destek ve ‘bilimsel çalışmalarla’ halkın çıkarları karşısında sermaye ve AKP’ye taraf olmuştur (örneğin Yıldız Teknik Üniversitesi). Üniversiteler sermayenin ve siyasi iktidarın ihtiyaçlarına göre dönüştürülmüş ve gerici kadrolar aracılığıyla üniversitelerimiz neoliberal İslamcı politikaların istilasına uğramıştır. Yükseköğretim sisteminin ülkemizde yaklaşık otuz yıldır hedef alınan ‘kamusal’ niteliği dibe çökmüştür. AKP’nin üniversitelere sunduğu ve uygulamaya çalıştığı bu misyon üniversitenin aydın, ilerici ve toplumsal yenilenmeyi geliştiren ‘devrimci potansiyeli’nin önünde engeldir. Egemen- lerin üniversite modeli ve yükseköğretim sistemini içine çektikler çıkar ilişkileri toplumun gelişmesine olanak sağlamamakta ve üniversiteye gerici bir rol yüklemektedir. Üniversitelilerin önünde bulunduğu yol ayrımı içinde bulunduğumuz konjonktürde daha fazla berraklaşmıştır; ‘kamu’suz neoliberal gerici üniversite mi yoksa yeni bir kamusal üniversite mi?
Neoliberal İslamcı rejim artık sınırlarına ulaşmıştır. Özellikle on yılı aşkın bir süredir sürdürülen neoliberal gerici program ve iktidar blokunun içine girdiği kriz kendisini sürdüremez hale geldikçe yıkıcılığı artmaktadır. Neoliberal gericilik toplumu ilerletmemekte, aksine bütün toplumu çürütmekte ve gericileştirmektedir. Buna karşılık yeni bir toplumsal düzenin ve üniversitenin yeniden kurulması gerekmektedir. Gençliğe ve toplumun bütününe dayatılan neoliberal İslamcılık tek seçenek değildir. Neoliberal İslamcı düzene karşı yeni bir toplumsal düzenin olanakları, özellikle Haziran İsyanı’nın ardından, artmış ve genişlemiştir. Siyasi iktidarın özellikle gençlik kitleleri nezdinde meşruiyet yitimine uğraması, inandırıcılığının dibe vurması ve gençliğe vaat ettiği geleceğin bütün çürümüşlüğü ile ortaya çıkması gençlik hareketinin dinamiklerini güçlendirmiştir. Gençlik toplumun ve kendisinin geleceği için kendi yolunu Haziran İsyanı ile birlikte belirginleştirmiştir. Gençlik kitleleri AKP’nin sunduğu toplumsal düzene ve gerici ilişki biçimlerine muhtaç olmadığı için sokaktadır.
Çürüyen onların yarattığı toplumsal düzen ve üniversitelerdir. Yeni bir toplumu ve üniversiteyi inşa edecek olan gençliğin devrimci eylemidir. Bu nedenle Devrimci Gençlik mücadelesinin yeni bir toplum ve üniversite iddiasını yükseltmesi gerekmektedir. Bu iddia AKP’nin inşa ettiği çürümüş düzene, neoliberal toplumsal gericilik politikalarına ve neoliberal gerici üniversitenin krizlerine karşı geliştirilecek olan devrimci gençlik pratikleri ile yükseltilebilir. Dolayısıyla AKP’nin gençliğe ve üniversiteye dair sürdürdüğü saldırılara karşı kesintisiz direniş çizgisi daha güncel ve zorunlu hale gelmiştir. Bu süreçte AKP’nin krizlerinin derinleştirilmesini, gençliğin devrimci eylemleriyle kendisini siyasi iktidar karşısında yeniden sahneye çıkmasını ve AKP’nin gençliğin devrimci eylemleriyle yıkılmasını hedefleyen bir politik çizgiyi sürdürmeliyiz. Bugün, üniversitelerin ve gençliğin egemenlerin çürümüş düzenlerinin arkasında saflaştırılamayacağını göstermeli ve yeni bir toplumsal düzen ve üniversite istemini/mücadelesini bayrak haline getirmeliyiz.
Biz geleceğiz, yeni bir toplumu ve üniversiteyi kendi ellerimizle inşa edeceğiz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.