AKP-Cemaat savaşı başladı. Uzun yıllar şiddetli geçimsizlik halinde süren evlilik boşanmayla sonuçlanıyor. Dershane ise işin bahanesi değil. Bizatihi kendisi. AKP, Cemaat’in şakağına silahı dayadı, tehdit ediyor. Çünkü eğitim onlar için bir mecburiyet. Hem mevcut gücünü sürdürmek hem de mevcudiyetini devam ettirmek için hayati bir damar. Eğittiklerinle ‘devlete yerleşmek’ hem de ‘para kazanmak’ başka hangi ‘sektörde’ […]
AKP-Cemaat savaşı başladı. Uzun yıllar şiddetli geçimsizlik halinde süren evlilik boşanmayla sonuçlanıyor. Dershane ise işin bahanesi değil. Bizatihi kendisi. AKP, Cemaat’in şakağına silahı dayadı, tehdit ediyor. Çünkü eğitim onlar için bir mecburiyet. Hem mevcut gücünü sürdürmek hem de mevcudiyetini devam ettirmek için hayati bir damar. Eğittiklerinle ‘devlete yerleşmek’ hem de ‘para kazanmak’ başka hangi ‘sektörde’ mümkün olur.
AKP ve Cemaat aslında devleti paylaşamıyor. ‘Devleti ele geçirmek’ yolunu düzledikten sonra ödüle doğru birbirlerine çelme takarak ilerlemeye çalışıyorlar. Bunun bir üst aşaması ise güç kullanmak. Devlet gücünü. Kim diğerini yargılarsa bilin ki işin galibi odur. Yani devleti şimdilik o ele geçirmiştir. Devlet ise, şu an için ‘askıda.’
Meseleyi AKP’yi indirmekten ibaret görenlerin hoşuna giden bu süreç, böyle devam ederse hiç de iyi sonuçlanmayacak. Çünkü CHP dahil tüm muhalefeti peşine takan Cemaatin önderliğinde kurulacak ‘yeni Türkiye’ şimdikinden pek farklı olmayacak. En önemlisi de bu süreç AKP-Cemaat çelişkisi üzerinden ilerliyorsa demek ki artık ‘yeni bir düzen’ içersindeyiz ve dinle haşır neşir siyaset ve toplum şartları daha uzun yıllar sürecek.
Kuşkusuz bunlar önemli gelişmeler. İlgisiz kalınamaz. Değinip geçilecek gibi de değil. Devlet, sınıf, din gibi ‘derin mevzularla’ ilgili kısacası iktidar mücadelesi alanına ait yeni teorik çıkarsamalar yapılabilecek şeffaflıkta bir ‘durum’. ‘Yeni devrimci öncünün’ besleneceği muazzam bir çözümleme sahası. Ve Gezi sonrası, tam da bunun zamanı.
Yok eğer böyle değil de bu dalaşta, kendimizi, cephe duygusuyla taraf hissediyorsak o zaman yeni şartlara uygun bir şekil de ‘solun ruhuna fatiha’ demek gerekir. Bir gündem eğer solu başka başka odakların peşine düşmek biçiminde bölüyorsa bundan zarar görmemenin yolu gündemden kaçmak veya heyecanla ‘taraflaşmak’ değil gündeme dair kendi bağımsız görüşünü oluşturmak ve bu görüşü hakim hale getirmenin mücadelesini vermektir.
Yok birbirlerinden farkları
bir elmanın iki yarısı
yeni Türkiye’nin
muhalefeti ve iktidarı.
İkisi için de temel memba
devlet ve para
gerisi tiyatora.
Elbette ki bu kadar basit değil. Devlet gücünün egemen bloklar arasında kısa aralıklarla el değiştirebildiği bir dönem içerisindeyiz. Ve bu şartlar sadece Türkiye’ye özgü değil, tüm Ortadoğu’ya hakim.
Aslında Mısır’dan çok farklı bir şey yaşamıyoruz. Sadece dengeler değişik, aktörler neredeyse aynı. Cemaati sivil toplum örgütü olarak kutsayanlar, yarın bir gün darbeciliği devlet ve sivil toplumun kaynaşması olarak olumlarsa kimseler şaşırmasın. AKP’yi demokratik değişimin motoru olarak değerlendirenler de hep olacağına göre demek ki bu benzerlik sürecek. Bu noktada şu soruyu sormakta fayda var; dershanelerin yanında özel okulların da kapanmasını isteyen bir toplumsal hareket gelişirse ne olur? Bunun Cemaat ve AKP arasındaki dayanışmayı yeniden tesis edeceği malum. CHP, MHP ve tüm diğer siyasal çevrelerde yaratacağı çalkantıyı tahmin etmek de zor olmasa gerek.
Lafı uzatmaya gerek yok; 3. meydanın zamanı geldi. Bunun yatağı da; Yatağan’da gözüktü. Enerji ve metal işkolundaki işçilerin ortak mücadelesi, hem de özelleştirmeye karşı… Ya da dershanelerin kapatılması tartışmalarında iyice görünür olan ‘güvencesiz işçilik’ dinamiğiyle birleşmeyi başarabilecek DİSK veya KESK ihtimali. Yani neoliberal politikalara karşı bir ‘sınıf cephesi.’ ‘AKP karşıtı muhalefet cephesi’ değil.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.