Ah Safiye, “Kürt olduğumu öğrendiklerinde Atatürkçü olup olmadığımı, teröristleri destekleyip desteklemediğimi, BDP’ye oy verip vermediğimi soruyor Türkler” demiştin, sonra utanıvermiştin de eklemiştin hemen, “abi siz de Türksünüz kusura bakmayın, Allah razı olsun” Emekçi bir Kürt kadını Safiye; Iğdır’dan Ankara’ya göçmüş ailesiyle seneler önce. Ankara’da evlendirilmiş hemşerisiyle. Seviyor eşini, sayıyor; benim duyumsadığım bu. Nicedir yavruları olsun […]
Ah Safiye, “Kürt olduğumu öğrendiklerinde Atatürkçü olup olmadığımı, teröristleri destekleyip desteklemediğimi, BDP’ye oy verip vermediğimi soruyor Türkler” demiştin, sonra utanıvermiştin de eklemiştin hemen, “abi siz de Türksünüz kusura bakmayın, Allah razı olsun”
Emekçi bir Kürt kadını Safiye; Iğdır’dan Ankara’ya göçmüş ailesiyle seneler önce. Ankara’da evlendirilmiş hemşerisiyle. Seviyor eşini, sayıyor; benim duyumsadığım bu. Nicedir yavruları olsun isterlermiş de şimdi altı aylık bir kız çocuğunun anne babası olmuşlar.
İş buldukça çalışmış Safiye; sigortasız, güvencesiz, ağır koşullarda… Bebeğini doğurmaya yakın bırakmak zorunda kaldığı işine doğum sonrası geri dönememiş. Bir hafta önce bir okul kantininde işe girmiş.
Gördüm geçende eşiyle de evime davet ettim; beraber olalım, sohbet edelim, çocuk sahibi olmalarını, Safiye’nin de işe girmesini kutlayalım diye.
Geldiler dün yanlarına bir miktar hısım akraba da alarak! Başım gözüm üstünedir misafir; candır, kıymetlidir bana. Hazırlığımı bol tutmuştum belki başka gelen de olur diye, ucu ucuna yetişti her şey.
Gün boyu ayak üstü çalışan Safiye, eve girer girmez bir yanda kucağındaki bebeğiyle ilgilenirken bir yandan da neredeyse beni itip kakarak oturmamı sağlayıp kendisi girişti sofra işlerine, ikrama, servise. Hal hatır sorsam “Allah razı olsun” diyor, kendisi için, bebeği için bir şey lazım mı diye öğrenmek istesem “Allah razı olsun”, ne desem ne konuşsam hep aynı söz dilinde; “Allah razı olsun!”
Yorgun olduğu o kadar belli ki, bunu gizlemek için harcadığı çabaya içim acıyor. Ama kıpırdatmıyor beni yerimden; erkek misafirler için şaşıracak hiçbir şey yok bu durumda. “Safiye yapar, Safiye kadındır, Safiye’nin işidir bunlar, o yapmayacak da kim yapacak!”
Pasta almıştım, ikram etti Safiye her birimize. Kendisinin yiyip yemediğini sorunca, “mutfakta yedim abi, Allah razı olsun” dedi. Servis, ikram dışında neredeyse yüzünü göremedim Safiye’nin. Sohbet ederiz, dertleşiriz, daha bir kaynaşırız diye düşünmüştüm. Bana misafir olunması Safiye’nin yorgunluğuna yorgunluk kattı oysa; o hep güler yüzlü, hep “Allah razı olsun” demekte.
Gittiklerinde gördüm ki buzdolabında küçücük bir dilim pasta var. Mutfakta, kendi tabağına hiçbir şey koymamış Safiye. Bütün ikramlar bize, artan bir dilim pasta da buzdolabına.
O pasta olduğu gibi Safiye’nin hakkıydı. Kendi emeğini, emekçiliğini, anneliğini, o güzelim varlığını kutlayacaktık; küçücük bir bölüşme, bir hediyeleşme olacaktı benden taraf.
Ah Safiye, “Kürt olduğumu öğrendiklerinde Atatürkçü olup olmadığımı, teröristleri destekleyip desteklemediğimi, BDP’ye oy verip vermediğimi soruyor Türkler” demiştin, sonra utanıvermiştin de eklemiştin hemen, “abi siz de Türksünüz kusura bakmayın, Allah razı olsun.”
Örfler önce erkeği doyurmayı, erkeğe hizmet etmeyi buyuruyor.
Resmi ideoloji Türklüğü, tek tipçiliği, yok saymayı, ayrımcılığı dayatıyor.
Dinsel dogmalar kadınlığını, varlığını, emeklerini hiçe sayıp seni aciz bir mahlukat gibi yorumluyor.
Yine sigortasız, yine güvencesiz çalışıyor, yine aşağılanıyor, hor görülüyorsun.
Türk ellerine göçeli ayrımcılıkları öyle kanıksamışın ki, anlatırken dahi yüzün güleç ama bilirim ki seni parça parça eden nice yaralar, kırgınlıklar, kederler var.
Gel beraber bir pasta yapalım Safiye. Senin pastan olsun o, Safiye’nin pastası.
Sen ki emekçi olan, üreten, bölüşensin.
Sen ki bedeller ödemiş, sen ki vicdanlı duransın onca yorgunluğuna, sızına rağmen.
Hazır pastalar sunulur hep bu ellerde Safiye; erkek egemen zihniyet pay alır hazır pastalardan, burjuvazi pay alır, ırkçılar, “dini bütün” emek sömürücüleri ve daha nicesi pay alır! Sana küçücük bir dilim düşer de onu dahi sahiplenemezsin.
Safiye, gel beraber bir pasta yapalım seninle. Pasta, efendilerin değil, senin olsun. Bu pastayı sen bölüştür emekçi olanlardan, ayrımcılıklara, nefret suçlarına, dayatmalara, yaftalamalara karşı olanlardan yana.
Sen bunu yapabilirsin Safiye, yapmak zorundasın, biz bir avuç başarmak zorundayız bunu. Böyle konuşsam, bunları desem şimdi sana, ne diyeceğini biliyorum, “Allah razı olsun!”
“Abi, Ankara’da çok Türk tanıdım, iyi insanlar da çoktu ama bana ilk kez sen Kürtçe bir cd hediye ettin, ilk kez sen Kürtçe seslendin, Allah razı olsun” demiştin bugün. Senin ana dilin, benim de kardeş dilimdir Safiye; değil mi ki kardeşiz, değil mi ki onca yozlukların içinde samimidir kardeşliğimiz, sana senin ana dilinde, benimse kardeş dilimde bir şarkı mırıldanayım.
Ay dil ay dil dilo lo
Te digo çi min digo wilo lo
Wext derbas bû weke doh
Heya ez heliyam lo
Safiye, can Safiye, emekçi Safiye; iyi ki varsın varlığınla, emeğinle.
Pasta işini bir düşün derim!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.