Fıkra bu ya, köyün ahalisi namaz vakti, hırsızı girdiği bir evden çıkarken yakalayıp sıkıştırmış: – “Neden çalıyorsun?” Hırsız: “Ulan memleketi soyarken kimse bir şey sormuyor, bugün evimde bir şey unuttum hepiniz üstüme geliyorsunuz!” demiş. İddialar doğruysa Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama davalarından birine şahit oluyoruz. İsnat edilen suçlar vahim ve […]
Fıkra bu ya, köyün ahalisi namaz vakti, hırsızı girdiği bir evden çıkarken yakalayıp sıkıştırmış:
– “Neden çalıyorsun?”
Hırsız:
“Ulan memleketi soyarken kimse bir şey sormuyor, bugün evimde bir şey unuttum hepiniz üstüme geliyorsunuz!” demiş.
İddialar doğruysa Türkiye tarihinin en büyük yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama davalarından birine şahit oluyoruz. İsnat edilen suçlar vahim ve işin ucu alenen kabineye dayanıyor. Kesin bir şey söylemek güç, yargı sürecini dikkatle takip edeceğiz. Davayı Başsavcı vekili olarak Zekeriya Öz koordine ediyor(du). Bu isme Ergenekon Davası’ndan aşinayız. O da bugün soruşturmayı devretti(Daha doğrusu el çektirildi) Memleketin ahvali ise şu: Hükümet şaşkın ve sessiz. Birkaç küçük açıklama ile meseleyi geçiştirdiler. Zannım o ki şu an strateji belirliyorlar. Cemaat, soruşturmayı detaylı ve itidalli bir dille görmekte. Yorum yapmaktan öte bağımsız “habercilik diliyle” yaklaşıyorlar. Sol ve diğer muhalif cepheyi anlatmaya gerek yok: Tüm detaylar verilip analiz ediliyor. Hükümet medyası tezvirata başladı: Beklendiği gibi soruşturmayı tek bir ağızdan “seçim ayarlı operasyon” olarak gördüler. Tek tek göstermeye gerek yok: Star, Yeni Şafak, Türkiye Gazetesi, Takvim, Akşam tam ve hazır kıta “operasyon” manşetleri ve yorumları kullandı.
Ortada bir dava(iddia) var. Özetle yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama davası. Gelelim yandaş sayıklamalarına. Onların durumuysa fıkralık:
– Bu işin arkasında “dış ve iç mihraklar” (yani Cemaat) var: Doğrudur. Bu işin “siyasi bir kavga olmadığını” kimse iddia etmiyor. İyi de bu sav, isnat olunan iddiayı savuşturmaktan öte zımnen kabullenen zevzekçe bir savuma. Wikileaks’in arkasında kim olduğunu ABD yönetiminden gayrı kimse sormadı. Toplumun yaşamını böylesine ilgilendirip toplumu zarara uğratan bu tip çürümeler her zaman devlet/hükümet içinden sızdırmalarla ortaya çıktı, çıkar. Daha da ileri gidelim: Ergenekon’un gerçek/şüpheye yer bırakmayan hakiki delillerini kimin sızdırdığını sordular mı?
– İç mihraklar (Cemaat) yargıdaki gücünü kullanarak Tayyip Erdoğan’ı bitirmeye çalışıyor. Zamanlamaya dikkat!: “Güdümlü yargı”nın Hükümete komplo yaptığını iddia eden şapşallar yine başka bir gerçeği ikrar ediyor . Yargı bağımsızlığı hikayedir, yargı yürütme erkinin emir kuludur. “11 yıldır aklınız neredeydi?” diye sorarlar o halde. “T.C değişiyor,artık herkes yargılanacak” diye zil takıp oynayan zevzekleri “Yargı Reformu diye bi’şi yok, statüko el değiştiriyor…” diye boşuna uyarmadık.
– Operasyonun hedefi Yeni Türkiye; yani Kürt Barışı, Vesayetin tasfiyesi ve demokratikleşmedir: Buna meşrebine göre ekonomik başarıları, lider ülke psikozlarımızı ekleyenler de var. Merak eden Yiğit Bulut ve emsallerini okuyabilir. Eğer bir iktidar, iddialar doğruysa, böylesine dibine kadar yolsuzluğa, rüşvete ve rantiye işlerine battıysa o iktidar o ülkeye ne barış, ne huzur ne de başka bir halt gelir. Geçiniz. İddialar doğruysa bu boyutta bir rüşvet, rantiye ve çıkar ağının gerçek sebebi iktidarın gücünün tekelleşmesi, güçler ayrılığının iç edilmesi ve şeffaflıktan uzaklaşılması dır. Böylesi bir siyasal kompozisyonun sonucuna da “demokrasi” yazmak asgari mantık ve akıl ilkelerinden uzaklaşmakla mümkündür. Nitekim güç yoğunlaşmasının yarattığı nobran, keyfi ve kibirli tutumları defaatle yaşadık: Gezi, Roboski, Öğrenci Evleri, Mısır, Suriye, sıfır komşu…
Sözün özü: Yandaş taifeden bir Allah’ın kulu şu ana kadar ‘’iddialar yalandır, böyle bir şey olmamıştır’’ diyememiştr. İsterse MOSSAD/CİA alenen bavul-belge taşısın, böylesine bir davada konuşulması en zırva şey budur!
Fıkrayla başladık, fıkrayla bitirelim:
Bektaşiyi oruç yerken yakalayıp Kadı’nın huzuruna çıkarmışlar…
Kadı sormuş:
– Oruç yiyormuşsun..
Bektaşi istifini bozmamış:
– Seferiyim…
Mahalleli karşı çıkmış:
– Yok, Baba Erenleri tanıyoruz, biliyoruz, kırk yıldır bizim burada oturur…
Bektaşi, Kadıya dönmüş:
– Onlar bilmez, demiş, ben seferiyim…
Kadı:
– Nasıl oluyor bu?..
Bektaşi:
– Ahret yolcusuyum!..
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.