Eğitimin baştan sona bir pazarlık malzemesi haline gelmesi, sizin bir eğitim bakanı olduğunuzu mu gösterir yoksa bir iletişim-pazarlama uzmanı mı?
Kamuoyunda yaklaşık bir ay boyunca eğitim sistemi tartışıldı. Egemen medyanın ve Cemaat medyasının tartışmalarında sunulanlar; AKP-Cemaat kavgası, dershane patronlarının pazarlıkları, özel okul patronlarının “fiyatı düşürecekler” kaygıları…
Kendini “iki taraf”ta da görmeyenlerin “yesinler birbirlerini” gibi pasif bir konuma sürüklenebildiği bu tartışmalar, dershanelerin dönüşümünün 2 yıl ertelenmesi ve özel okul dönüşümüne büyük teşvikler getirilmesiyle ocak ayındaki TBMM görüşmelerine ertelenmiş gibi… Peki asıl tartışılması gerekenler? Eğitimin asli unsurlarının sürece dair fikirleri, eğitimin bir fayda-maliyet sürecinden öte yaşamsal bir hak olarak değerlendirilmesi? Asıl sorulması gereken soruların asıl muhatabı, bu soruların neresinde duruyor?
Nabi Avcı: AKP döneminin 5. Milli Eğitim Bakanı. Tayyip Erdoğan’ın Refah Parti’sinden beri hocası, İstanbul Belediye Başkanlığı için seçim çalışmasını da yürüten danışmanı… AKP iktidarı döneminde Başbakan Başdanışmanı, 4+4+4 kanun teklifi yumruklarla komisyondan geçerken Eğitim Komisyonu Başkanı, 2013’ten itibaren Ömer Dinçer’in yerine getirilen Bakan, 4+4+4’ün piyasacı-gerici dönüşümlerinin uygulayıcısı… Aynı zamanda bir iletişim profesörü olan Avcı, şimdi de “babacan” duruşuyla eğitimdeki büyük dönüşümlerin halkla ilişkiler çalışmalarını, tanıtımını, pazarlamasını yapıyor.
Üstü örtülen özel okula dönüşüm tartışmalarında bazı soruları sormak süreci anlamak açısından da önemli duruyor. Nabi Avcı, ister kendisini sıkıştıran bir öğrencinin soruları olarak kabul etsin, ister kovulmayı göze alan bir gazetecinin, isterse önerge veren bir milletvekilinin… Ya da görüşünü almadığı eğitimin asli unsurlarının bazı soruları…
- Tayyip Erdoğan’ın tartışmaların ilk zamanlarında 1500 lira olarak açıkladığı teşviklerin Bakanlar Kurulu sonrasında 4500 lira olarak açıklanması, sürecin başında planladığınız bir pazarlık payını mı gösteriyor? 2 yıla kadar özel okula dönüşenler için sunulan 4500 lira para, bedava arsa, inşaat desteği, vergi kolaylıkları; özel okullaşma teşviklerinde pazarlıkların ulaştığı son nokta mı? Eğitimin baştan sona bir pazarlık malzemesi haline gelmesi, sizin bir eğitim bakanı olduğunuzu mu gösterir yoksa bir iletişim-pazarlama uzmanı mı?
- Kamusal eğitimi sağlayacak devlet okullarının hemen hemen tamamında yemekhane ve sağlık odası bulunmazken, kış mevsiminde ısınamayan okullar varken özel okullara dönüşen dershanelere verilen büyük teşvik, bir tercih midir? Yoksa 2002 seçim çalışmasında AKP broşüründe yer alan “özel sektöre eğitimin her alanında teşvik yapılması” maddesindeki gibi, iktidarda olmanızı sağlayan küresel sermayenin özel istekleri mi?
- Eğitimdeki bu yapısal dönüşümler için sık sık “sağlıkta dönüşüm” örneği verildi. Özel hastanelere teşvik için başta parasız/ucuza muayene olan hastaların şimdi yüzde 200 fark ücreti ödemesini, genel sağlık sigortasının yetersiz bulunup hastalardan tamamlayıcı sağlık sigortası istenmesini, kamu hastanelerinin bir bir kapanıp özel hastanelerin açılmasını eğitimde de bir model olarak mı düşünmemiz gerekiyor?
- Devletin başarılı öğrenciler için öğrenci başına 4500 lira teşvik yapması özel okulları başarılı öğrenci avına çıkarmayacak mı? Bazı özel okulların prestijini koruması için başarısız öğrencileri okullarında istemediklerini dahi düşünürsek “başarı” kıstasına uymayan öğrenciler için bulduğunuz bir formül var mı? Dönüşümün “başarılı” ülkelerindeki öğrenci kategorizasyonunun (tembel-çalışkan, sorunlu-sorumlu, maddi durumu iyi-kötü, göçmen kökenli…) sonuçlarını incelediniz mi?
- Öğrencilerin hayatlarına 3 saatte karar veren tek sınavı kaldıracağınızı söylediniz. 2016’ya kadar getireceğiniz her dönem yapılacak sınavlar, sınav odaklı eğitimi ortadan kaldıracak mı? Vurguladığınız gibi dershaneleri kapatmadığınız ve dönüştürdüğünüz düşünülürse sınav odaklı eğitimin de bitmeyeceği-dönüşeceğini mi anlamalıyız? Yeni sınav sistemi öğrenciler için mi, sınav odaklı dershane eğitimini okullaşarak 4 seneye yayacak dershaneler için mi?
- Bakanlar Kurulu sonrası hiç değinmediğiniz öğretmenlerin durumu hakkında ayrıntılı planınız hala yok mu? Sıkıntının, yeni açılacak özel akademik liseler ve özel okullarda kendiliğinden çözüleceğini söylerken öğretmenlerin özel okulların kurumsal güvencesizliğinde çalışmalarını mı yoksa “ücretli öğretmen” olarak kamu güvencesizliğinde çalışmalarını mı kastediyorsunuz? (Maliye Bakanı Şimşek’in “bu kadar öğretmenin kadroya alınmasının mümkün olmadığı” açıklamasını hatırlarsak…)
- Eski Bakan Ömer Dinçer’in Anadolu ve Fen Liselerini tanımlamak için kullandığı “akademik liseler”i siz patronlarının önerisiyle yeni özel-açık liseleri tarif etmek için kullandınız: 20 saat yüz yüze-20 saat uzaktan eğitim verecek, dershane patronlarının özel istekleriyle açık liselerin “cazip” kılınmış hali… Bakanlığınızın en büyük buluşu bu isimlendirme mi? Laboratuvarı, bahçesi, spor salonu olması gerekmeyen ve muhtemelen sadeleştirilmiş sınav müfredatı dışında yüz yüze ders vermeyecek bu paralı liseler, dershaneciliğin üstündeki bir tabela mı sadece?…
- Organize sanayi bölgelerinde özel meslek lisesi açan patronlar için 5 bin liraya kadar varan teşvikler bakanlığınız döneminde verildi. Meslek liseleri 4+4+4 ile beraber “zorunlu” bir tercih oldu. Akademik liselere sadece Anadolu-Fen Liseleri öğrencilerinin geçiş yapabilmesi, meslek liselilerin sadece ek ders alabilmesi ne anlama geliyor? Ucuz işgücü rolü biçtiğiniz meslek liselilerin akademik liselerde (sadece) ek ders almalarını sağlamak onlarda (sadece) bir üniversite kazanma umudu yaratmak mı?
- Eğitimin her alanında özele yapacağınız teşvik, üniversitelere de yansıyacak mı? Yoksa yıllardır parasız eğitim mücadelesi veren üniversiteliler sizi daha tedbirli olmaya mı itiyor? Bakanlığa gelmenizle beraber bir süre rafa kaldırılan, özel üniversiteleri getiren YÖK tasarısını parça parça mı işletmeyi düşünüyorsunuz? Vakıf üniversiteleri özel üniversitelere dönüşerek daha rahat kar elde edebilmek için sabırsızlıkla beklerken “onun da sırası gelecek” mi?
- Dönüşüm tartışmalarının başından beri hiç söz hakkı tanımadığınız öğretmenler, öğrenciler, veliler eğitim ve güvenceli iş hakkı için ayaklandıklarında yine “ezberci” baskı yöntemlerini mi uygulayacaksınız? “Öğrenci ≠ maliyet”, “bilim ≠ işletme”, “fırsat eşitliği ≠ eğitim hakkı” eşitliksizliklerine karşı çıkanlara karşı tahammülünüz var mı? Yoksa insanların sorgulama-düşünme ihtimallerine karşı; üniversite yurtlarından 4 yaşındaki çocuklara kadar götürdüğünüz Kuran kurslarıyla, ilkokullara kadar indirmeyi planladığınız imam hatiplerle uzun süreçli bir “itaatkar nesil” projesi mi hedefliyorsunuz?