Mandela’nın adı ne güzel oturdu dilimize: Tata, Madiba. Batı Şeria’da 6 Aralık’ta dikenli tellere asılmış Nelson Mandela posterlerinin arkasında İsrail güçlerine direnen Filistinliler vardı. Ertesi gün Filistinliler çoluk çocuk işgale karşı yürürken bağırlarına Mandela’nın fotoğraflarını basmıştı. Filistinlilere hayatı zindan eden ‘utanç duvarı’nın öte tarafında da Mandela yere göğe sığdırılamıyordu. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres “Irkçılığa karşı […]
Mandela’nın adı ne güzel oturdu dilimize: Tata, Madiba. Batı Şeria’da 6 Aralık’ta dikenli tellere asılmış Nelson Mandela posterlerinin arkasında İsrail güçlerine direnen Filistinliler vardı. Ertesi gün Filistinliler çoluk çocuk işgale karşı yürürken bağırlarına Mandela’nın fotoğraflarını basmıştı. Filistinlilere hayatı zindan eden ‘utanç duvarı’nın öte tarafında da Mandela yere göğe sığdırılamıyordu. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres “Irkçılığa karşı mücadelede silinmez bir iz bırakan savaşçıydı” derken Başbakan Benyamin Netahyahu “Irkçı nefretin salgınlarını önledi” ifadelerini kullandı. Göz yaşartıcı! Mandela’yı 27 yıl hapiste tutan apartheid rejiminin stratejik ortağı İsrail ile Madiba’nın uzun yürüyüşünde kendilerini gören Filistinliler aynı ağıdı yakıyor!
FİLİSTİN’İN MANDELALARI
Daha geçen ay İsrail, Filistin’e desteği nedeniyle Güney Afrika ile ilişkileri maslahatgüzar seviyesine düşürdü. Apartheid İsrail’in sır ortağıydı. İsrail’in ırkçı rejimle arası nükleer savaş başlığı taşıyan Eriha füzesi satacak ya da atom silahı üretimi için teknik destek sunacak kadar iyiydi. Guardian’ın 2010’da yayımladığı bir belgeye göre Peres, Savunma Bakanı olduğu 1975’te apartheide sonradan başbakan olan ‘Büyük Timsal’ lakaplı mevkidaşı P. W. Botha ile ‘Chalet’ kod adlı silah projesi için gizli anlaşma yapmıştı. Filistin’in Mandela’sı Arafat polonyum 210’la zehinlenmişken, İsrail zindanlarında nice Mandelalar varken ve Araplara karşı apartheid yürürlükteyken Tata’yı anmak oportünizmin daniskası.
HEM YÜCELT HEM AŞAĞILA!
İkiyüzlülük her yerde: Madiba’nın mücadelesini siyaseten ‘franchise’a dönüştüren ABD, Mandela’yı ilham kanağı sayan Barack Obama’ya rağmen hala Tata’nın yol arkadaşlarını havaalanlarında ‘terörist’ diye durdurabiliyor. Soğuk Savaş’la sınırlı kalsa ‘dönemin koşulları’ der geçeriz ama şiddeti reddettikten ve 1993’te Nobel Barış Ödülü aldıktan sonra da Washington, Mandela’ya karşı ikili politikasını yıllarca sürdürdü. Mandela 2008’e kadar ABD’nin terörist listesinde kaldı. Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) liderlerinden Tokyo Sexwale, 27 Ekim 2013’te JFK Havaalanı’nda adı terörist listesinden silinmediği için gözaltında tutuldu. G. Afrika’nın 2002-2006’daki BM Büyükelçisi B. Masekela 2007’de vize alamadı. Tabii bu uygulamadan Obama’yı ayrı tutmalı. 1981’de Occidental College’da öğrenciyken ilk siyasi eylemini apartheid karşıtı gösteride yaptığı konuşmayla gerçekleştiren Obama bir Mandela hayranı. ABD’nin geçmişe saplanıp kalması ihmal falan değil. Soğuk Savaş artığı önlemler öyle kolayca tarih olmuyor, Rusya’ya yaptırım öngören Jackson–Vanik Yasası’nda olduğu gibi. Kongre nihayet 2012’de Jackson–Vanik’ten vazgeçti ama yerine Magnitsky Yasası’nı getirdi. Wall Street’e göbekten bağlı ‘Amerikalı oligarkların’ mantığı hiç değişmiyor. Gitmo’daki iğrençliği görmeyen Kongre üyeleri, Rusya’nın berbat insan hakları sicilinden bir vakıayı bayraklaştırıp şamar atıyor.
YARIM KALAN ÖZGÜRLÜK
ABD Başkanı Richard Nixon’a göre ANC komünistti ve Sovyet nüfuzuna karşı ‘Afrikaaner’ yani Hollanda asıllı azınlığın tekelindeki yönetimin iğrenç politikalarını desteklemek gerekiyordu. Mandela barışçıl mücadele yolları yasaklandığı için şiddete yönelmiş ve 1962’de Cezayir Kurtuluş Cephesi’nden askeri eğitim almıştı. Ronald Reagan da 1981’den sonra Mandela’yı terörist listesine alıp Botha hükümetiyle izlediği ‘yapıcı iştiğal’ politikasında diretti. Reagan 1986’da apartheid’e yaptırım öngören tasarıyı veto etti ama sadık Cumhuriyetçilerin saf değiştirmesiyle Kongre vetoyu geçersiz kıldı. ABD’liler Reagan’ın siyah diplomat Edward Perkins’i Pretoria’ya elçi olarak gönderip rejimi reformlara teşvik ettiğini, (reddedilse de) Mandela’nın yanan evinin onarımı için eşi Winnie’ye 10 bin dolar yardım önerdiğini ve (onaylamasa da) yaptırımlarla apartheid’in sonunu getirdiğini savunup kirli geçmişi aklamaya çalışıyor. Atlantik’in bu yakasında da Britanya Başbakanı Margeret Thatcher’ın Reagan’dan geri kalan yanı yoktu. O da Botha ile dost olup ANC’yi terör listesine sokmuştu. Sonuçta Thatcher, Downing Street’te; George H. W. Bush, Beyaz Saray’da ‘eski teröristi’ ağırlamak durumunda kaldı. Mandela 1994’te devlet başkanı olduğunda korktukları gibi komünizmi getirmedi. Halkına zehir kusturanlara ve onların harici destekçilerine kin gütmedi. G. Afrika’nın Gorbaçov’u Frederik Willem de Klerk’i başkan yardımcısı olarak yanında tuttu. Klerk’in dediği gibi onu büyüten birleştirici ve uzlaştırıcı olmasıydı. İsrail’in apartheid’le kirli ilişkileri üzerinde durmaktansa hukuk fakültesinde tek siyah öğrenciyken kendisini destekleyen Yahudileri minnetle andı. Reagan’a da şükranlarını sundu. Yani apartheitçilere manevra şansı verdi.
Mandela, 1997’de “Filistinliler özgürlüğüne kavuşmadan, Doğu Timor, Sudan ve dünyanın diğer yerlerindeki çatışmalara çözüm bulunmadan bizim özgürlüğümüz eksik kalacak” demişti. Bu mesajın arkasında giden var mı? Yoksa, gerisi hikâye!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.