Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut ile iktidar içi kapışmayı ve CHP’nin yerel seçimlerde izlediği sağa açılma taktiğini konuştuk
2014 yerel seçimlerinin arkasından gelecek genel seçimleri ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini etkileyecek bir eşik olacağı ve genel seçim havasında geçeceği biliniyordu. Ancak iktidarın toplumsal meşruiyetini sarsan Haziran İsyanı dengeleri değiştirdi, zamanı hızlandırdı, iktidar krizini derinleştirdi. Derinleşen iktidar paylaşımı kavgası AKP’ye yönelik operasyona kadar vardı. Tüm bunlar yaşanırken CHP yerel seçimlerde “sağa açılma” olarak adlandırılan bir çizgi ile Ankara, Hatay başta olmak üzere bir çok ilde başkan adayı olarak MHP ve AKP’li isimleri gündeme getirmeye başladı. Halkevleri Genel Başkan Yardımcısı Samut Karabulut ile yaşanan güncel gelişmeleri ve CHP’nin izlediği bu seçim taktiğinin ne anlama geldiğini sonuçlarını konuştuk.
AKP’ye yönelik yolsuzluk operasyonlarını nasıl değerlendirmek lazım?
Bu, “iktidarın yeniden paylaşımı” çatışmasıdır. AKP iktidarı aslında aynı zamanda örtük bir koalisyondu. Bu koalisyondaki her anlaşmazlık Tayyip Erdoğan, Fetullah Gülen ikilisinin ittifak halinde ‘küçükleri’ tasfiye etmesiyle yakın zamana kadar geldi. Birçok bakanın bir daha adları duyulmamacasına ortadan kaybolmasını hatırlayalım. 10 yılda çok ciddi bir mali ve siyasi güç biriktiren AKP koalisyonu içinde iktidarın yeniden paylaşımında sıra Cemaat-Tayyip ikilisine geldi ve MİT kriziyle gün yüzüne çıkan kavganın büyüğü patlak verdi. Tayyip Erdoğan kendisine alternatif olabilecekleri partisine (bir şeyler karşılığında) transfer ederek (Kurtulmuş, Soylu) bir çatışmaya hazırlık yapmıştı. AKP’nin rantiye kadrosu, bürokrasisi ve akrabaları, yeni palazlanan MÜSİAD ve TUSKON etrafında kümelenen İslami sermaye grupları, geleneksel tekelci sermaye grupları, Cemaat’in eğitim-dershaneler zinciri, ABD’nin Ortadoğu çıkarları ekseninde kurulmuş olan çelişkili ittifak içindeki çıkar çatışmalarını Erdoğan’ın tek başına yönetmeyi dayatması çatışmanın çıkışında etkili oldu.
AKP bütünüyle gözden çıkarıldı mı, sıkça tekrarlanan tabir ile “ayar” mı veriliyor?
Yolsuzluk operasyonlarıyla iktidar revizyona tabi tutuluyor. Anlaşılan 11 yıl önce tasarlanan ve AKP eliyle uygulanan rejimin yapılandırılması süreci, bir eşiğe gelmiş. Başta Ortadoğu olmak üzere birçok başlıkta AKP emperyalizmin tercihlerini uygulamak açısından elverişli olma özelliğini yitirdi. Bundan sonra uluslararası sermayenin yeni dönem tercihleri açısından elverişli bir rejim olarak sürdürülebilmesi için planlanmayan veya istenmeyen sonuçların-durumların düzeltilmesine ihtiyaç duyuluyor. Uluslararası sermayenin ihtiyaçlarıyla AKP’nin iktidarını sürdürme ihtiyacı arasında oluşan açı ABD ve uluslararası sermaye lehine düzeltilirken AKP’nin dirençleri törpüleniyor. Çelişkili ittifak (oligarşi) içi gerilim emperyalizmin belirleyiciliğinde çözülecek. Görünen o ki çatışma ile müzakere iç içe ilerliyor ve Tayyip Erdoğan iktidarını korumak için tüm olanaklarını seferber edecek.
Rejimin yenilenmesinde CHP’nin yeri ne olabilir?
Bu operasyonla ABD politikalarının maksimum oranda gerçekleşmesini sağlayacak bir yeni politik zemin inşa edilirken CHP’ye de oyunda önemli bir rol atfedildiği görülüyor. AKP’ye yeni bir sağ alternatif inşa edilene kadar, sağ politikacı transferleriyle oylar CHP’ye çekilerek AKP’nin sandık meşruiyetinin sarsılması planlanıyor. Böylece hedeflenen hem CHP’yi sağda tutmak hem de sağ oyları AKP’den kopartmak. Bu rol daha çok geçici görevlendirme gibi olacak.
Sağ adayla oy alınmasının ne sakıncası var?
Pişirilen algı sağ seçmen CHP’ye oy verecek yanılgısıdır, ki gerçek sonuç bu değildir. Mesela Ankara’da CHP son yerel seçimde yaklaşık yüzde 30 oyu aldı, yüzde 10 da sağdan oy alarak 2014 Büyükşehir belediye başkanlığını garantileme hesabı yapıyor. bu hesaptan görülebileceği gibi aslında MHP’li Mansur Yavaş’a yüzde 30’luk bir sol destek sunulmuş olacak. Sağ seçmeni CHP’ye oy verdirme iddiasındaki bu taktiğin, sol oylarla sağcı politikacı seçtirmekten başka varacağı bir yer yoktur.
İkincisi ve daha önemlisi; bu AKP politikalarının karşısında sol bir programın ikna ediciliğinin sonucunda değil aday için gelen oydur. Solun yükselişine yol açmaz, aksine sol kitlelerin sağa kayması, sağ politikaları benimsemesine doğru gider. Bunu CHP iki dönemdir milletvekili seçimlerinde denedi ve artık bağımlılık halini almışa benziyor. Halbuki kitleleri sola çekecek bir program esas alınmalıdır.
CHP parti içi demokrasi iddiasından vaz mı geçti?
Parti içi demokrasiyi işletemeyen bir parti sol olamaz zaten. Ankara’da MHP’li Mansur Yavaş’ın, Hatay’da AKP’nin mevcut belediye başkanı Lütfü Savaş’ın, Antalya Kepez’de AKP’nin eski belediye başkanının, Uşak’tan, Bursa’dan yine bir AKP’linin, Adana’da yolsuzluklarıyla meşhur Aytaç Durak’ın aday gösterilmeleri sağ adaylar projesinin vardığı ilginç noktaları göstermektedir. Bu tercihlerin hiçbirinin CHP’nin parti tabanından gelişmediği açıktır. Zaman zaman demokrasi geleneği ile, parti içi demokrasinin işletilmesiyle övünen CHP yöneticileri acaba bu isimleri, CHP üyelerinin ön seçiminden geçirebilirler mi? Açıktır ki “yukarıdan” belirlenen/önerilen bu isimler başka bir “siyasal mühendisliğin” ürünüdür. Bu yanlış akıl CHP tarihinde ne yazık ki hep var oldu. Daha öncede hatırlanacağı gibi Yaşar Nuri Öztürk, CHP’yi güçlendirecek denilerek transfer edilmişti ama ne yazık ki CHP, Yaşar Nuri’yi güçlendirdi. Şimdi de gelecek böyle bir olasılığı barındırmaktadır. Örneğin, Mansur Yavaş’ın altı ay sonra CHP’den istifa edip MHP’ye ya da AKP’ye geçmeyeceğinin garantisini kim verebilir? Bu gidişle CHP sağdan oy almak için tüm adayları sağdan devşirmeye doğru gideceğe benziyor.
AKP’nin sandıkta geriletilmesi için başka bir yolu var mı?
CHP sol politikalarla oy alınabileceğine inanmamaktadır. Zaten yönetimde olduğu belediyelerde de sol politikalar uygulamamaktadır. Mesela İzmir, Antalya gibi sahip oldukları belediyelerde halkçı politikalar hayata geçirip belli zaman dilimlerinde toplu ulaşımı, belli miktarda içme suyunu parasız yapabilirler ve örnek gösterip Ankara’yı İstanbul’u ‘düşürebilirlerdi’. Ancak tercih sol politikalar üretmek yerine sağ adaylar çıkartmak gibi yanlış bir yola başvuruluyor. Halbuki yanlış yoldan doğru sonuca ulaşılamayacağı orta okuldan itibaren öğretiliyor.
CHP sol ve Alevi oylarını kaybetmekten çekinmiyor mu?
Bir miktar sol ve Alevi oyun kaybedilebileceğini göz ardı edemezler ancak anlaşılan daha fazlasının MHP ve AKP’den geleceğine inanıyorlar. Sol ve Alevi oyların kaçmaması için ise bir yıldır CHP tabanı içinde Mansur Yavaş’ın Alevi olduğuna dair söylentiler dolaştırılıyordu zaten. Bu da Yavaş’ın CHP’den adaylığının öncelere uzanan bir hazırlığının olduğunu gösteriyor.
CHP, Gezi İsyanı’ndan çıkara çıkara bu dersi mi çıkardı?
Anlaşılan CHP Haziran İsyancılarına inanmaktan çok Cemaat’e ve ABD’ye inanmayı tercih ediyor. Haziran İsyanı’nda sokağa çıkanlar başka türlü bir siyasetin kapısını araladılar. CHP ise buna sadece basit bir aritmetik hesap olarak bakıyor. Kaç oy gelir, kaç oy gider. Sokağa çıkan milyonların ‘İsyan, devrim, özgürlük’ sloganı ancak bu kadar anlamazlıktan gelinebilir. Yenilenme ve devrim talebine ancak bu kadar “tencere tava aynı hava” tutumu alınabilir. Özgürlük talebine de Cemaatle işbirliği ile yanıt verilmiş oluyor herhalde.
Sol ne yapmalı?
Sol programa, sol adaylara ihtiyaç var. Elbette neoliberalizmin geriletilmesi ile AKP’nin geriletilmesi koşut hal almış durumda. Ancak neoliberalizmden azade bir AKP karşıtlığının geniş emekçi yoksul halkta bir karşılığı olmadığını ‘laiklik ve Cumhuriyetin korunması’ ile sınırlandırılmış 10 yıllık CHP tipi muhalefet ispat etmiştir.
AKP’de somutlaşan neoliberal, sağ politikaların CHP’liler tarafından uygulanmasını hedefleyen projelere solun, sosyalistlerin ve sosyal demokratların itiraz etmesi kaçınılmazdır.
Sağ ve sol kavramları güncel siyasal ve sosyal karşılıkları olan duruşlardır. Hem eğitimin, sağlığın, ulaşımın piyasalaştırılmasını savunup hem de sol olunamaz. Hem kadınlara dönük ayrımcılık savunulup hem sol olunamaz. Kürtlerin, Alevilerin eşit yurttaşlık haklarına itiraz ederek; işçilerin çalışma ve örgütlenme hakları tanımayarak; sosyal yaşamı din esaslı düzenlemeye çalışarak sol olunmaz. Bütün siyasi ve idari pratiği aksi yönde olan adaylarla da sol bir programın temel alması beklenemez.
Perde arkalarında tezgahlanan çürümüş siyasetçilerin başka hesaplara dayalı taktiklerine sol tabanın mecbur bırakılmasına seyirci kalınamaz. Sağ adayların dayatıldığı yerlerde, sol adayların çıkartılması bir zorunluluk haline gelmiştir.
Sendika.Org
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.