İki “gazetecinin” de en büyük mahareti, Emniyet raporlarını sorgulamaksızın dayanak kabul ettikleri gibi, yaptıkları misenformasyon ve dezenformasyona bilimsel kavram, istatistiki veriler serpiştirerek, saçmalıklarına ciddiyet atfetmeleridir Gazeteciliğin yaygın tariflerinden biri de, gazetecinin tarafsız olduğu şeklinde saçmaca bir düstura dayanır. Ekseriyetle ana akım medyada gazeteci “tarafsızlığını” iki biçimde ispatlar: ya olayı haberleştirmeyerek, ya da olayı üstün körü […]
İki “gazetecinin” de en büyük mahareti, Emniyet raporlarını sorgulamaksızın dayanak kabul ettikleri gibi, yaptıkları misenformasyon ve dezenformasyona bilimsel kavram, istatistiki veriler serpiştirerek, saçmalıklarına ciddiyet atfetmeleridir
Gazeteciliğin yaygın tariflerinden biri de, gazetecinin tarafsız olduğu şeklinde saçmaca bir düstura dayanır. Ekseriyetle ana akım medyada gazeteci “tarafsızlığını” iki biçimde ispatlar: ya olayı haberleştirmeyerek, ya da olayı üstün körü bir biçimde haberleştirerek. Gerçeği dile getirmemekle, gerçeği üstün körü bir biçimde dile getirmek arasında hiçbir fark yoktur. Her halükarda gerçek olan saklanır. Aynı zamanda bir olayı üstünkörü bir şekilde dile getirerek manipülasyonun kapısını aralarsınız. Gazeteci gerçeği bir olayın neden-sonuç ilişkisini ancak manipülasyona yer vermeyecek ölçüde sorgulayarak gün yüzüne çıkarır.
Gazetecinin gerçeği sümen altı etme yöntemlerinden biri de haber kaynağıdır. Haber kaynağını sorgulamama, teyit etmeme, gazetecinin kaynağa olan “sonsuz güveninden” ileri gelir. Daha doğrusu güvenmek işine gelir. Şöyle, gazeteci kendisini politik olarak konumlandırdığı yerin gereği olarak, kaynağın doğruluğunu sorgulamaksızın haberi yapar. Sorgulamazlar, çünkü indirgemeci bir mantık içinde varmak istedikleri sonuca ulaşmak işlerine gelir. Aynı zamanda haberin doğruluğundan emin olmasalar da habere ciddiyet atfetmek için, bilimsel kavramlar, istatistikî verilerle haberi süslerler.
Korelasyon
Bilimsel kavramlar, istatistikî verilerle kullandıkları, bilimsel yöntemleriyse korelasyondur. Korelasyon, iki şey arasındaki bağlantıyı ifade eder. “Korelasyon, nedensellik değildir. Neden ve sonuç arasında olması gerek şarttır, ama yeter şart değildir… Pantolonla uyuyanların sabahleyin başının ağrıyarak uyanma oranı pijama ile uyuyanlardan fazladır. Bundan ne sonuç çıkar, pantolonla uyumanın baş ağrısı yaptığı mı? Hayır, sarhoş olarak yatanların, ayık olarak yatanlara göre daha fazla pantolonla uyuduğunu anlatır sadece. Bu tipik bir sahte korelasyon örneğidir.”* Bizde de korelasyon, iki şey arasında zorla nedensellik bağı kurmak için kullanıldığı gibi, ana akım medyada akıl sınırlarını zorlarcasına onlarca deterministik; açıklama, analiz ve haberlere rastlarız.
Ensesti çanak antene bağlamak
Bunun için iki haber örneği ele alınacak. Bunlardan ilki Mustafa Mutlu’nun çanak antenle, Kürtler arasında kurduğu ensest ilişki iddiasıydı. M. Mutlu’ya göre: daha önce PKK’nin yayınlarını izlemek için evlere kurulmuş olan çanak antenlerden aynı zamanda “hardcore” porno yayınları da izlenebildiğini belirtiyor. Ve devamında ise bölge halkının her gün hardcore porno izlediğini ifade ediyor. Peki, Mustafa Mutlu, bölge halkının her gün hardcore porno izlediğini nasıl biliyor? Bilmiyor, uyduruyor. Uydurduğu şeye önce kendisi inanıyor, sonra da inandığı şeyle ensest ilişki arasında bir ilişki kurmaya çalışıyor. İşte tam bu nokta da sex shop satışlarına bakıyor. Çanak anten öncesi sex shop ürünlerinin sipariş oranı ile çanak anten sonrası sex shop sipariş oranını kıyaslıyor ve böylesi bir sonuca varıyor. İyi, fakat sex shop ürünlerine olan rağbete bakacak olursak, diyelim ki, İstanbul’da bu oran misli daha fazladır. Ama Mustafa Mutlu İstanbul’daki sex shop ürünlerine olan rağbetten ensest bir eğilim çıkarmıyor. Çıkarmaz, çünkü amacı ırk kini kusmaktır!
Halbuki Mustafa Mutlu’nun çanak antenle ensest ilişki arasında kurduğu korelasyona benzer bir korelasyon da bilgisayar üzerinden kurulabilir. Hatta evinde internet bulunan bir kimsenin kategorik olarak daha fazla çeşitte porno sitelerine ulaşması mümkün. Eğer korelasyon kurulacaksa, evinde internet olan (kendisi de dahil olmak üzere) herkesle böylesi saçmalıkla bir ilinti kurulabilir.
“Gezi bir Alevi isyanı”
Yakın zamandaki saçmaca bir başka korelasyon örneğimiz ise Nagehan Alçı’nın Gezi olayları ile ilgili sözleriydi. N. Alçı, Gezi olaylarının Alevi protestosu olduğunu söyledi. Peki neye dayanarak söyledi? Emniyet raporlarına. Raporda Gezi olayları sırasında gözaltına alınanların %78’inin Alevi olduğu belirtiliyor. Nagehan Alçı’da bu rapora dayanıyor. Diyelim ki, rapor doğru olmuş olsun. Alevilerin de tarihten bugüne ezilmiş ve bu devletten on yıllardır gerçekleşmesini istedikleri talepleri gibi haklı bir gerekçemiz olsun. Bu durum yine de Gezi olayının Alevi ayaklanması olduğunu ispatlamaz.
Gezi olaylarına milyonu aşkın insanın katıldığı biliniyor. Gözaltına alınan insan sayısı ise binlerle ifade ediliyor. Kaldı ki, milyonlarla ifade edilen bir kalkışmanın içinde “sadece” gözaltına alınanların Alevi olması tesadüf de olabilir. Gözaltına alınan kişiler Sünni de olabilirdi. O zaman Gezi isyanının Sünni nitelikte bir kalkışma olduğu anlamına mı gelecekti?
Bunların dışında varsayalım ki, iki örneğimizdeki hanımefendi ve beyefendiler bu sözleri iyi niyetle söylemiş olsunlar. Yalnız sorun sarf edilen sözün hangi niyetle söylendiği değildi. Bizleri, bu safsataları hangi niyetle söyledikleri de ilgilendirmiyor. Bizleri ilgilendiren şey, ağızlarından çıkan harcıâlem söz ve dezenformasyonla toplumu yanlış yönlendirmeleridir. Ve daha da önemlisi yaptıkları şeye bilimsel kılıf uydurmalarıdır!
Görüldüğü üzere iki “gazetecinin” de en büyük mahareti, Emniyet raporlarını sorgulamaksızın dayanak kabul ettikleri gibi, yaptıkları misenformasyon ve dezenformasyona bilimsel kavram, istatistiki veriler serpiştirerek, saçmalıklarına ciddiyet atfetmeleridir.
Ne yazık ki, hala kendilerine gazeteci, yaptıkları şeyi de bilimsel zannetmektedirler.
Dipnot
* Tayfun Er, (Umut, Üzüm ve Kasket) adlı makale.
http://tayfuner.com/image/umut_uzum_kasket.pdf
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.