Avukat Can Atalay, Çapul Tv kent mücadeleleri programı Şantiye Sahası’na konuk oldu, kentsel dönüşüm süreciyle birlikte hukukta da adım adım gelen düzenlemelerle kentlerin nasıl bir cendere altına alındığı anlattı
Avukat Can Atalay, Çapul Tv kent mücadeleleri programı Şantiye Sahası’na konuk oldu, kentsel dönüşüm süreciyle birlikte hukukta da adım adım gelen düzenlemelerle kentlerin nasıl bir cendere altına alındığı anlattı. Kent yağma altındayken isyanın bir mekandan başladığını hatırlatarak bunun bir ara adımı olarak 22 Aralık İstanbul kent mitingine çağrı yaptı
İstanbul Kent ve Barınma Hakkı Meclisi’nden Çiğdem Çidamlı ve Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube yönetim kurulu üyesi Gürkan Akgün’ün sunduğu Şantiye Sahası programının bu haftaki (15 Aralık) konuğu avukat Can Atalay’dı. Danıştay Kanunu’nda yapılması planlanan değişikliklerin ve sonuçlarının, afet yasasının örnekleriyle tartışıldığı programa aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz. Şantiye Sahası programına kente dair her tür sorun ve mücadele gündemi için santiyesahasi@capul.tv adresinden ulaşabilir, fotoğraf, görüntü, bilgi yollayabilirsiniz.
Hukuk tali, sokak baki
Programda kentsel dönüşüm süreciyle birlikte hukukta da adım adım gelen düzenlemelerle kentlerin nasıl bir hukuksal cendere altına alındığı ve Danıştay Kanunu’nda değişiklikler öngören yasa taslağı ile bu düzenlemelerin nasıl bir sıçrama arefesinde olduğu konuşuldu. Kent mücadelesinde hukuki mücadele hala önemli olsa da tali olduğu, sokak mücadelesinin devam ettiği belirtilerek 22 Aralık’ta Kadıköy’de yapılacak İstanbul Kent Mitingi’ne de çağrı yapıldı.
TOKİ Bakanlığı, şirket belediyeler
İmar planlarını “kolluk yetkisi” olarak tarif eden Av. Can Atalay, esas olarak Turgut Özal’la başlayan dönemin 2000’li yıllarda yeni düzenlemelerle devam ettiğini, bunun da en tipik uygulamasının Tarlabaşı’nda tanık olduğumuz “Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun” ile başladığını aktardı. 2010 yılındaki Anayasa referandumunu önemli bir dönemeç olarak belirten Atalay, referandum sonrasında Danıştay’ın yapısının ve imara ilişkin planlama anlayışının değiştiğini, yerindelik denetiminin kaldırıldığını söyledi. Programda kente ilişkin saldırılarda kırılma noktası olarak da Afet Yasası’ndan bahsedildi. Yasa ile muğlak ifadeler, net tarif edilmemiş durumlarla idareye sınırsıza yakın bir durumda yetki verildiği, buna karşın idarenin işleminde yürütmenin durdurulmasına karar verilemediği, ayrıca işleme direnenlere de ceza öngörüldüğü aktarıldı.
Can Atalay yerel idarenin planlama yetkisinin merkezileşmesi ile TOKİ bakanlığına dönüşen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ciddi yetkilerle donatıldığı, belediyelerin şirket gibi çalıştığı şimdi de Danıştay Kanunu’nda değişiklik yapılmak istendiğinden bahsetti.
Değişiklik dava açmayı zorlaştırıyor
“Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun” tasarısının idari davalarda dava açma süresini azaltarak 30 güne indirdiğini ve bu sürenin bürokratik işlemlerin ne olduğunu sıradan bir vatandaşın anlaması, avukat bulup dava açması için kısa bir süre olduğunu vurgulayan Atalay, özellikle mahallelerde bir araya gelip dava açan insanları engellemek için toplu dava açılmasının kaldırdığını bunun da hayli yüksek olan dava-bilirkişi ücretlerini her bir bireyin tek başına karşılaması anlamına geldiğini söyledi. Kent, doğa, ekolojik hayatı ilgilendiren davalarda ivedi yargılama getirilerek sürenin 7 güne gibi çok kısa bir süreye indirildiğini ve grup dava sistemi getirilerek bir davada verilecek emsal kararın diğerlerine de uygulanacağı ancak her davanın kendi özel durumu olduğunun göz ardı edileceğini aktardı.
Hukuk mücadelesinin de sokak mücadelesinden etkilenebildiği ancak yapılan düzenlemelerle tali durumda olduğu ortaya konularak kentler yağma altındayken isyanın da bir mekandan başlatıldığı hatırlatıldı, bunun bir ara adımı olarak 22 Aralık mitingine çağrı yapıldı.
Sendika. Org