31 Mayıs’ta başlayan direniş, gerek yıkıcılığı gerekse yaratıcılığı ile kendinden önceki toplumsal hareketlerin çıtasını katbekat yükseğe çıkarttı. Politik anlamı ve muhtevası bakımından, geçmiş hareketlerden üstün olmasa da, bu iki nokta (yaratıcılık ve yıkıcılık kavramları) üzerinde durulmayı hak ediyor. Bu yazıda “yaratıcılık” kavramı üzerinde durmaya çalışacağız. En çok konuşulan ve göz önündeki kısmı mizah olan bu […]
31 Mayıs’ta başlayan direniş, gerek yıkıcılığı gerekse yaratıcılığı ile kendinden önceki toplumsal hareketlerin çıtasını katbekat yükseğe çıkarttı. Politik anlamı ve muhtevası bakımından, geçmiş hareketlerden üstün olmasa da, bu iki nokta (yaratıcılık ve yıkıcılık kavramları) üzerinde durulmayı hak ediyor. Bu yazıda “yaratıcılık” kavramı üzerinde durmaya çalışacağız.
En çok konuşulan ve göz önündeki kısmı mizah olan bu yaratıcılık elbette mizahla sınırlı değil. Polisin aldığı değişik önlemlere karşı anında geliştirilen refleksler ile umutsuzluğa kapılmaya ve psikolojik olarak mağlup edilmeye en müsait anlarda direnişi tekrar canlandıran yeni yöntemler de mücadeleyi farklı biçimlerde tekrar kızıştıran yaratıcılığın örneklerinden sadece birkaçı.
Yaratıcılığın kaynakları/nedenleri
AKP karşıtı siyasetin toplumsallaşması ve gündelikleşmesi yaratıcılığın temel kaynaklarından ilki denebilir. Politik olanın gündelikleşmesini ve gündelik hayatın politikleşmesini bir arada geliştiren direniş, öncesinde birbirinden ayrılmış olan alanları da bir araya getirerek görünür kıldı. Bununla beraber, hareketin bir anda çok yoğun bir kitleselliğe kavuşması daha önce kısıtlı çevrenin erişebildiği nitelikli ürünlerin çok geniş kesimlere ulaşmasını sağladı. Siyasetin gündelik hale gelmesi ve toplumsallaşması hızla yeni materyaller oluşturulmasına katkıda bulundu. Bu materyaller hareketin zenginliğini gözle görülür derecede arttırmanın yanısıra yine direnişin sürekliliğini sağlamakta kullanıldı.
AKP karşıtlarının bu kadar zengin içeriklerle direnişi sürdürmesi karşısında, politize olan ve karşı hamlelere kalkışan AKP cenahında ise söz konusu yaratıcılıktan eser bulunmayışını açıklamak için yukarıdakiler yeterli değil. Öyle ya, kitlesellik ve çeşitlilik açısından AKP tabanı da direnişçilerle benzer/yakın özellikler sergiliyor. Burada karşımıza çıkan kritiği belirleyen, “özne olma” hali. AKP tabanı bir kişinin ağzına bakarken direnişçiler gerek eylem alanında gerekse iletişim alanında özgürce üretim yapabiliyor. Direniş, bireyi siyasetin taraftarı olmaktan, siyasetin kurucu unsuru haline getiriyor. O halde ortaya çıkan özgünlüğün ikinci nedeni, bireylerin siyasette özneleşmesi diyebiliriz.
Peki, AKP karşıtlarının büyük çoğunluğu, gezi eylemleriyle AKP karşıtı hale gelmediğine göre, bu yaratıcılık neden şimdi kendisini gösterdi? Çünkü bu özgürce ifade etme halinin uygulama alanı gezi eylemleri ile ortaya çıktı. Hem korku duvarının aşılıp, fişlenme/gözaltına alınma/tutuklanma kaygısının ortadan kalkması, hem de fiili eylem halinde barikat arkasının tamamen devlet otoritesinin kontrolünden çıkması, insanların zihinlerinde kendilerini frenleyen otokontrol mekanizmalarını yerle bir etti. Devlet otoritesinin ortadan kalktığı alanların varlığının ve muhalefetin özgüvenindeki artışın, daha önce yapılmaz/yapılamaz olanı yapılabilir hale getirmesi de yaratıcılığın üçüncü kaynağı olarak sıralanabilir.
Dördüncü ve son kaynak ise direniş öncesine ait: Bu yaratıcılığı ortaya çıkartacak birikimin edinildiği sosyal gruba, taraftar grubuna, meslek grubuna vs. ait olmak. Burada kastedilen, bir politik örgüt veya yazılı şekilde üyelik formu bulunan aidiyetler olmak zorunda değil. Başta ekşisözlük/incisözlük/itüsözlük/uludağsözlük gibi sürekli kendiliğinden üretimin olduğu ve bunu biriktiren sanal mecraların yazarı veya takipçisi olmak da direnişteki yaratıcılığın kaynaklarının başında geliyor. Bu alanda yürüyen ‘geyik muhabbeti’ direnişte duvar yazısı olarak belirebiliyor. Bunun yanında mesaisinin bir kısmını yeni marşlar ve tezahüratlar yaratmakla geçiren taraftar gruplarıyla bağlantılı özneler, doğal olarak direnişin yeni marş ve sloganlarını bulma görevini üstleniyor. İletişim teknolojileriyle haşir neşir olan ve çoğunluğu iletişim fakültesi öğrencisi/mezunu veya üniversitelerdeki iletişim kulübü üyesi olan eylemciler ana akım medyanın yarattığı boşluğu ‘ustream’ gibi alternatif kanallardan yaptıkları yayınlarla dolduruyorlar. Hatta bunlar, ön hazırlığı olan kurumsal örgütlülüklerle buluştuğu zaman kalıcı araçlara evrilebiliyor. Bunun güzel bir örneği olarak Çapul TV incelenebilir. Bu örnekler çoğaltılabilir ancak özetle, direniş öncesi edinilen birikimin ne olduğu, direniş esnasında ortaya neyin çıkacağının habercisidir.
Yaratıcılığın Biçimleri ve Kullanım Alanları
Direniş boyunca ortaya çıkan yeni araçların sadece mizahi unsurlarla sınırlandırılmaması gerektiğini söylemiştik. Bunu biraz kategorize etmeye çalıştığımızda bu araçların neye yaradıkları üzerinden gidersek kabaca dörde ayırabiliriz: Eylem biçimleri, savunma amaçlı araçlar, propaganda amaçlı araçlar ve motivasyon amaçlı araçlar.
1)Yeni eylem biçimleri
Direnişin tıkanma noktasına gelmesi ve mevcut eylem biçiminin kendisini tekrar ederek kitleselliğini ve etki gücünü yitirmesi yeni yöntemlerin ortaya çıkmasını sağladı. Talep ettiklerini elde edememiş olanlar, mevcut eylem biçimi engellendiği/kısıtlandığı andan itibaren ortaya çıkan yeni eylem biçimi yaygınlaştığında etrafında kümelenip o eylem biçimini benimsediler. Kısaca hatırlarsak, kitlesel yürüyüşler ve polisle girilen çatışmaların zorla bastırılmasının ardından, duran insan eylemleri olarak bilinen eylemler ortaya çıktı. Beşiktaş’ta sıkıştırılan eylemcilerin o anda buldukları ‘parkta forum yapma’ fikri, bütün yaz boyunca sürecek mahalle forumlarını doğurdu. Yaz sonunda bir mahalle sakininin boyadığı merdivenleri belediyenin griye boyaması bir anda herkesin eline fırçaları almasına neden oldu. Medyaya dönük protestolar plaza önlerinde gerçekleşirken, evinde kalanlar eylem esnasında evinden tencere tava çalarak eylemlere dahil oldu.
Burada ilericilerin düştüğü kimi yanılgılara da değinmek gerekli. Devrimcilerin, kitlelerin doğru eylem yöntemi olarak benimsedikleri aracı beğenmeme lüksü yoktur. Duran insan eylemlerinin pasif olduğunu düşünüp katılmayan grupları da, park forumlarını örgüt propagandası alanına çevirmeye çalışıp dışlananları da, merdiven boyanırken “Hala boyayla fırçayla uğraşıyorsunuz” diyerek halkı küçümseyen devrimcileri de gördü bu direniş. Söz konusu gruplar, her nedense, direnişin o anki biçimi etki kaybetmeye başladığı anda “Direniş bitti!” nidalarıyla bozgunculuk yapan gruplardı(Bu yazının konusu olmamakla beraber; direnişin, bir şey elde etmeden bitmeyeceği gerçeğini hatırlatmakta fayda var. Aktif, pasif, durağan, hareketli, ama güçlü ama zayıf direniş sürekliliğini koruyacaktır). Oysaki devrimcilerin görevi hareketin mevcut biçimi içerisinde; yol gösterici, sorun çözücü, özneleştiren ve hareketin bütünlüğünü koruyup alternatif yöntemler deneyen, umudunu en son kaybeden, ya bir yol bulan ya da bir yol açan olmaktır.
Yeni eylem metotları geliştirmek, hareketin sürekliliği için oldukça önemli. Bu yüzden yerel direniş alanlarında kurulacak ‘yaratıcı eylem atölyeleri’ bu noktada faydalı olabilir.
2)Savunma amaçlı araçlar
Direnişin ilk günlerinde polis saldırısı sonucu yaşanan yaralanmalar ve özellikle biber gazının direnişi fiziksel olarak engelliyor olması, insanları polis ve oyuncakları karşısında pek çok yeni önlem icat etmeye zorladı. Limonun biber gazının etkisini geçirdiğine dair yaygınlaşmış olan kanının iflası üzerine, mide ilacı ve süt karışımları devreye girdi. Biber gazını tutmak için lastik eldivenlerin değil bez eldivenlerin daha çok işe yaradığı, polise geri gönderilemeyecek alanlarda, ateşe veya suya atılan biber gazlarının etkisiz hale geldiği de bu şekilde deneye yanıla öğrenildi. Zırhlı araçlara karşı güçlü lazerlerle karşı koymak ve baretler ile başa alınacak darbeleri engellemek de can güvenliğini sağlamak için bulunan ve yaygınlaşan yöntemler oldu. Tüm bunlar sosyal medya sayesinde hızlı biçimde yayılarak direnişin ana araçları haline geldi.
Sadece bireysel can güvenliği değil, topluluğun da güvenliğini sağlamak için yeni barikat kurma yöntemleri (ızgaraların açılması, belediye otobüsleri vb.), apartman kapılarının açtırılması, akıllı telefonların telsiz olarak kullanılarak polis hareketlerine dair bilgi alınması, Google Maps üzerinden polisin geldiği noktaların işaretlenmesi gibi yeni yöntemler de direniş sırasında ortaya çıktı.
Savunma amaçlı araçların genel özelliği daha önce toplumun geniş kesimi tarafından gayrı meşru bulunan yöntemlerin, meşru müdafaa yöntemleri haline gelmesi oldu. Polis şiddeti ve polisin saldırı dozuyla ilgili olarak meşruiyet sınırının sürekli değişkenlik gösterdiği unutulmamalı. Aynı kitle, bir direniş eyleminde taş atılmasını engellerken bir diğer eylemde atılan havai fişekleri alkışlarla karşılayabildi. Öyle ki bir kepçeye el konulup bununla TOMA’nın kovalanması direnişin simgelerinden biri haline geldiğinde AKP’liler dışında kimsenin itirazı olmadı.
3)Propaganda amaçlı araçlar
Direnişteki yaratıcılığın belki de en görünür olduğu an propaganda kısmındaydı. Direniş için yazılan şarkılar da direniş esnasında duvarlı süsleyen yazılar da bu kategoride değerlendirilebilir. Daha çok fotoğraflanıp, kayda alınıp, sosyal medyada yaygınlaştırılan bu araçların bütünü; başından beri direnişi en kaba hatlarıyla en geniş kesime anlatmayı hedefledi. Bunların yanında örgüt propagandasından öteye geçmeyen propaganda araçları, kendiliğinden ortaya çıkan bu birikimin gölgesinde kaldı ve görünür olmadı. Bu da mevcut örgütlü yapıların, kendi içlerinden de çıkma potansiyeli olan bu tür propaganda araçlarına ne kadar olanak sağladığı ve söz konusu yaratıcılığın, birikiminin sağlandığı alanlara ne kadar temas ettiğini sorgulamayı zorunlu hale getiriyor.
Burada; alanında uzmanlaşmış insanların, alanlarına dair yaptıkları üretimlerin çok daha etkili olduğunu belirtmekte fayda var. Direniş için yazılan şarkıları seslendiren müzisyenler veya yeteneklerini direniş lehine kullanarak duvarları güzelleştiren sokak sanatçıları direnişin propagandasına katkı sağlamakla kalmadı; aynı zamanda kendisini de duyurma imkanı buldu(Sistemin verili araçlarının parçalandığı durumda para ilişkilerine dayalı endüstriyelleşmiş sanat piyasasının yerini, niteliğin ön plana çıktığı daha adil bir iletişim ağına bıraktığını ekleyelim).
Propagandanın etki gücü, zamanlaması ve niteliği ile doğru orantılı. Direniş boyunca yazılan binlerce duvar yazısından yalnızca bir kısmı geniş kitlelere ulaştı. Burada, etkin propaganda için doğru zamanda doğru aracı üretme zorunluluğunu da bir kenara not etmekte fayda var. Ancak değişmeyen tek gerçek, sürekli direniş halinde, ister istemez tüm üretimler içerisinden etkili olanların sıyrıldığı gerçeğidir.
Yaratıcı propaganda araçlarının büyük çoğunluğu, önceden planlanmamış (kendiliğinden) biçimde ortaya çıkmakta. Örneğin duvara yazılan “Everyday I’m Chapuling” yazılamasını yapan kişi, direnişçilerin kendilerine verecekleri isme sebep olacağını bilmiyordu veya ‘direnişçilerin türbanlı kıza saldırması’ videosu, öylesine çekilmiş ve yine öylesine internette yayılmış bir video iken bir anda Tayyip Erdoğan’ın karalama kampanyalarına karşı kullanılan en önemli propaganda araçlarından biri haline geldi. O zaman ne yapmalı? Sorunun cevabı çok basit: Elimizde ne kadar materyal varsa paylaşmak! Aralarından etkili olanların sıyrılmasını ise çapulcu camiasına bırakmak.
4)Motivasyon amaçlı araçlar
Propaganda amaçlı araçlara çok benzer özelliklere sahip olsa da direniş esnasında oluşabilecek yılgınlık, korku, kendi içinde tartışma gibi olumsuzluklara karşı işe yarayan bu araçlar genelde yine direniş içerisinde ortaya çıkmaktadır. Örneğin “Gel, gel” sloganlarıyla insanları barikat önüne çağırmak, polislere “Sık bakalım” tezahüratıyla meydan okumak, TOMA su sıkarken dans etmek gibi insanları cesaretlendirici araçların bütünü bu kategoride incelenebilir.
Tüm bu araçların ortak bir takım özellikleri de var tabi ki. Bunlar kısaca bulundukları yerelin özelliklerini taşıması (şiveli yazılamalar, yazılan semte dair imâlar vs.), gündelik konuşma dilinde ve doğal olması, basit ve kolayca taklit edilebilir olması, çabuk yayılması ve kısa zamanda öğretici olması olarak sıralanabilir.
Yaratıcılık mı hareketten çıkar, hareket mi yaratıcılıktan?
Direnişe övgüler sıralayıp, solu karalamaya çalışan liberallerin savlarından birisi şuydu: “Sol şimdiye kadar bu kadar yaratıcı olamadı, bu gençler harika, sol kötü!”. Yazının şimdiye kadar ki kısmında, yaratıcılığın kaynaklarından bahsettiğimiz için tekrar buraya dönmeyeceğiz ama kilit soru, yaratıcı araçlar geliştirilince ortaya güçlü bir hareketin çıkıp çıkmayacağı. Bu sorunun cevabı kocaman bir ‘HAYIR’. Somut gerçeklere ve sorunlara dayalı olmayan hiçbir toplumsal olay, ne kadar yaratıcı olursa olsun taraftar bulamayacaktır(Sokaklarda hiç zebra olmaması ile ilgili bir kampanya yürütmeye çalışarak evde deneyebilirsiniz).
Gündelik dille anlatmaya çalışırsak iki özdeyiş yaratıcılık ve hareket arasındaki ilişkiyi anlatmaya yetecektir: “İhtiyaç, icat doğurur”, “Nerede hareket, orada bereket”. Güçlü bir hareket kendi yaratıcılığı ile beraber var olacaktır. Önemli olan bu yaratıcılığın ortaya çıkması için gerekli esnekliğe ve kanallara sahip olup olmadığımızdır.
Biz devrimciler, nasıl olacak da bu yaratıcılığı bünyemizde barındıracağız? Öncelikle; kitleyi dışlayan, kendini kahramanlaştıran ve özneleşmeyi tıkayan tüm eski alışkanlıklarımızı ve yönteme dair düşünme kalıplarımızı bir kenara atarak başlayabiliriz. Ondan sonraki kısmı ise tamamen bizim yaratıcılığımıza kalmış!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.