29 Şubat 2012’de Cemaat ve AKP’nin boşanma davasında “ilk duruşması”nın görüldüğünü dile getirmiştim.[1] Aradan geçen zamanda bu boşanmanın irili ufaklı davaları görüldü (MİT krizi, emniyette özellikle istihbaratta yapılan tayinler vb). Haziran İsyanı gibi, dış bir krizde, evliliklerini tazeledikleri sanılan Cemaat ve AKP “dershane” krizi ile evliliklerini 22 Kasım 2013 günü resmi olarak bitirdiler. Zaman Gazetesi’nin […]
29 Şubat 2012’de Cemaat ve AKP’nin boşanma davasında “ilk duruşması”nın görüldüğünü dile getirmiştim.[1] Aradan geçen zamanda bu boşanmanın irili ufaklı davaları görüldü (MİT krizi, emniyette özellikle istihbaratta yapılan tayinler vb). Haziran İsyanı gibi, dış bir krizde, evliliklerini tazeledikleri sanılan Cemaat ve AKP “dershane” krizi ile evliliklerini 22 Kasım 2013 günü resmi olarak bitirdiler.
Zaman Gazetesi’nin internet sitesinde Fethullah Gülen’in 1991 yılında “Yeni Ümit” dergisinde yayınlanan “Lider” yazısını yeniden yayımladı ve cemaat Erdoğan’ı artık bir “lider” olarak görmediğini açıkça ilan etti.
Yazıda iki yüzyıl önce “nasıl da liderdik” güzellemeleri sonrasında uzun uzun “bir lider nasıl olmalı”nın kriterleri sıralanmış. Ancak gündem bakımından esas vurucu darbe son iki paragrafta verilmiş:
Yıllar ve yıllar var ki, düşkünler diyârı şu mübârek ülke, taşıyla-toprağıyla, canlısıyla-cansızıyla, mü’miniyle-kâfiriyle hasretle inledi ve böyle bir liderin yolunu gözledi.
Bu uğurda elli defa yalancı mumları güneş zannedip alkışladı.. yüz defa ateşböceklerini yıldız sanıp arkalarına düştü… ve bilmem kaç defa da kırkharâmîleri Kâbe yolcusu sanarak içlerine girdi. Öyle anlaşılıyor ki, daha bir süre bu hicranlı arayış devam edecektir.[2]
Sanırım bu paragraf için ayrıca yorum yazmaya gerek yok.
Dershane meselesinin özü
Dershane meselesinin özü cemaat ve AKP’nin “eğitim” iddiasından bambaşkadır.
Dershaneler 12 Eylül’den bu yana cemaatin temel kadro kaynağıdır. Cemaatin iki tip temel kadro tipi vardır. Birinci tip, cemaatin doğrudan kendisi için çalışan kadroları; ikinci tip ise devlete (eğitimden emniyetine; adliyesinden sağlığına kadar) yerleştirilen yine cemaat adına hareket eden kadrolar.
Her iki kadro tipi için de cemaatin elinde tek mecrası vardır “eğitim”. Ayrıca cemaatin özel okulları olmasına rağmen dershaneler kadar özellikle yoksul insanlara ulaşacak başka bir aracı şimdiye kadar olmadı. Cemaat devlete kadro yetiştirerek uzun yıllar sadece kendisi için değil diğer İslamcı görüşler için de devlette alan açan öncü bir güç oldu. Öyle ki Zaman Gazetesi’nin dershaneler ile ilgili “eğitimciler” dışında Kırkıncı Hoca Efendi’den Şeyh Nurettin Mutlu’ya kadar “değişik” kesimlerden görüş alması bunun en net örneğidir. [3]
Şimdi bu etkili gücün tasfiyesi ile karşı karşıyalar. Bu kadar canhıraş bağırmalarının nedeni de budur. Kısacası Cemaat ve AKP arasındaki çatışmaya çok genel olarak sermaye ve devlet kategorilerindeki bir çatışma olarak bakılabilir.
Ancak bu sürecin en önemli farkı Gülen’in Erdoğan’ı “firavuna” benzetmesine rağmen tüm yumuşatma girişimlerinin Cemaat tarafından kabul edilmemesidir. Elbette bunda Erdoğan’ın “sert” tutumunun da payı vardır. Ama görünen o ki cemaat kendi liderini bu defa pek dinlemeyecek.
Karşıtların Birliği’nden Karşıtların Savaşı’na
Cemaat ve AKP anlaşmalı olarak boşanmadığı için taraflar arasında mal paylaşımı konusunda çetin bir mücadeleye girecekler kesin. AKP’nin temel malı “siyaset” olduğu için bu alandan yüklenme yapacağını bekleyebiliriz. Keza Erdoğan bir sonraki Bakanlar Kurulu’nda dershane konusunu kesin biçimde sonlandıracaklarını ilan etti bile.
Ancak Cemaatinde elinde “yargı”, “emniyet” ve “oy” mülkleri olduğu için her üçünde de ilk fırsatta ve kompleks biçimde kullanacaklarını bekleyebiliriz.
Cemaat “kirli savaş”ı çok iyi bildiğinden, özellikle ordunun tasfiyesinde çok deneyim kazandılar, yakın zamanda AKP’ye yönelik elde tutulan kasetler, iddialar peş peşe piyasaya çıkabilir. (Taraf gazetesine duyurulur).
Ancak Cemaat esas gösterisini yerel seçimde devreye sokacaktır. Ki özellikle İstanbul’da. Buna göre cemaat iki olasılıktan birisini devreye sokacaktır. Birinci olasılık yerellerde AKP karşısındaki en güçlü adayı destekleyerek; ikinci olarak da sandığa gitmeyerek ya da boş oy atarak AKP’yi zayıflatabilir.
Haziran Direnişi de dahil olmak üzere son 1 yıl aslında Türkiye’deki sınıf ilişkilerindeki fay hatlarındaki gerilimleri ortaya çıkarmaktadır. Bu fay hattında gerilim hem sınıf içi ilişkilerde hem de sınıf ilişkilerinde her açıdan uçlarda birikmeye doğru başlamıştır.
Yerel seçimler başta olmak üzere önümüzdeki yakın süreç uçlardaki bu birikimlerin kendisini birçok biçimde gösterebileceği bir dönem olacak gibi gözükmektedir.
[1] “Kutsal Evliliğin Sonu: Sınıf İçi Yeni Savaş ve Tarafları” BirGün, 9 Mart 2012, http://95.6.27.9/forum_index.php?year=2012&month=03&day=09
[2] http://www.zaman.com.tr/yorum_lider_2170930.html
[3] http://www.zaman.com.tr/gundem_turkiye-tek-ses-egitimin-ve-insan-yetistiren-kurumlarin-onu-kesilmesin_2168678.html
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.