Gericilik, AKP iktidarının 11 yıl boyunca hayata geçirdiği her politikanın içerisinde farklı biçimlerde ve sürekli olarak yeniden üretilmiş, neoliberal stratejinin ana bileşeni olmuştur. Bu ana bileşen hiç kuşkusuz gücünü, piyasa ile kol kola girerek, uyumunu bozmadan hızla yayılma yeteneğinden alıyor. Bu “yetenek” bugün AKP iktidarı ile birlikte, eğitim alanında çok daha büyük bir ustalıkla sergileniyor. […]
Gericilik, AKP iktidarının 11 yıl boyunca hayata geçirdiği her politikanın içerisinde farklı biçimlerde ve sürekli olarak yeniden üretilmiş, neoliberal stratejinin ana bileşeni olmuştur. Bu ana bileşen hiç kuşkusuz gücünü, piyasa ile kol kola girerek, uyumunu bozmadan hızla yayılma yeteneğinden alıyor. Bu “yetenek” bugün AKP iktidarı ile birlikte, eğitim alanında çok daha büyük bir ustalıkla sergileniyor. Bugüne kadar eğitimin gericileştirilmesine ilişkin pek çok düzenleme ve fiili uygulama hayata geçirildi: Müfredata yapılan müdahaleler, zorunlu din derslerine eklenen yeni zorunlu seçmeli din dersleri, gerici kadrolaşma, edebi eserlerde tahribat ve sansür, ve bu günlerde Kürt sorununda yaşadığı basınç ve Haziran direnişinin yarattığı meşruluk krizinin panzehri olarak açıklanan “demokratikleşme” paketi ve paketten çıkan kamuda “türban” serbestliği.
“İnanç özgürlüğü önündeki engelleri kaldırıyoruz” propagandasıyla kamuda türbana serbestlik getirme hamlesi (yandaş sendika Memur Sen aracılığıyla zaten fiili olarak türban kamuda kullanılıyordu) AKP’nin eğitim alanında yaptığı en kapsamlı müdahale olan 4+4+4 sisteminin gerici özünü güçlendirecek ve gericiliğin toplumsallaşma hızını arttıracak önemli bir alan yaratıyor. Yani eğitimde türban düzenlemesi, AKP’nin propaganda ediş biçimiyle inanç özgürlüğü ya da kılık kıyafet serbestliği üzerinden değerlendirilemez.
Eğitimde dinsel simgeler ayrımcılık ve yok saymadır
Alevilerin kapılarının işaretlendiği, farklı inançların yok sayıldığı, okulda din dersi seçmeyenin hedef gösterildiği, başbakanın miting konuşmalarında Kuran ve peygamberin hayatı dersini seçmeyi tavsiye etmenin ötesinde şart koştuğu, AKP iktidarının bizzat tüm kurumlarıyla birlikte Hanefi-Sünni mezhebinin hegemonyasını kurumsallaştırmaya çalıştığı bir ülkede bunun karşılığı inanç özgürlüğü değil inançlar üzerinde açık baskı kurmaktır. Yani “türbana özgürlük” Alevilerin eşit yurttaşlık talebinin, farklı inançların ya da inanmama hakkının garantisi değil doğrudan ayrımcılık, ötekileştirme ve yok saymadır. Ötekileştirme ve ayrımcılığın en çok hissedileceği alan ise, gericileştirme konusunda oldukça yol kat edilen, eğitim alanıdır.
Laik bilimsel eğitimde dini değil pedagojik ve bilimsel sorgulama esastır. Ve bu pedagojik bilimsel kriterler, eğitimde her türlü dinsel simgeyi, kriter dışında bırakır. İnsan bilinciyle doğrudan temas eden öğretmenlerin, dinsel simge ile derse girmeleri öğrencilerimizin kendi seçimlerini tarafsız bir şekilde yapmalarını engeller ve baskı kurar. Eğitimde dinsel olanın kapsam dışı bırakılması, devletin dine tarafsızlığını ve çocuklarımızın farklı dünya görüşlerine en objektif şekilde ulaşabilmelerinin güvencesini ifade eder. Bu aynı zamanda eğitimde her türlü ayrımcılığa, ötekileştirmeye ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı güvence sağlar. Bu hizmeti alan ve veren arasındaki eşitliğin korunmasının yanında bilimsel, özgürleştirici, eleştirel eğitimin de gereğidir.
Pakette demokrasi adına atılan ve eğitimin gericileştirilmesi açısından değerlendirilebilecek bir diğer adım da nefret, ayrımcılık, ibadet ve yaşam tarzına müdahale konularında, TCK’de yapılacak değişikliklerle cezaların arttırılmasıdır. Paketteki bu düzenlemenin içinde barındırdığı gericiliği, ortaöğretim kurumları yönetmeliğinde yapılan değişiklikle birlikte değerlendirdiğimizde, talep olması durumunda okullarda ibadethane (AKP mescit dışında başka bir ibadethaneyi kabul etmiyor) açılabileceğine ilişkin madde üzerinden eğitim alnına tercümesini yapmak hiç zor olmayacaktır. Okulda mescit açılmasına itiraz etmek kişinin yaşam tarzına, dini inançlarının gereğini yerine getirmesine, ibadetine engel olarak değerlendirilebilecektir. Bu tercümeyi, gerici eğitim uygulamalarının çeşitliliğini düşünürsek hem eğitim hizmetini üreten öğretmenler hem de öğrenci ve velilerimiz üzerinden çoğaltabiliriz. Dolayısıyla pakette yer alan bu düzenleme, laikliğin değil gericiliğin kurumsallaşmasını güvence altına almak için yapılmıştır.
Kamuda türban düzenlemesinin, sadece eğitim hizmetini üreten öğretmenlerle sınırlı kalmayacağı AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop’un “Okul müdürü, öğretmen başörtüsü takacak, öğrenci niye takmasın? Lise, ortaokul için olabilir, bence ilkokul için de olabilir” ifadesinden anlaşılmaktadır. Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı da “Bu işler aheste aheste olsun. Bugün memurlar, yarın hâkimler ve savcılar olur” diyerek türban düzenlemesinin kapsamını çok daha açıkça ifade etmektedir.
Eğitim hakkı mücadelesi verenler için, bu dönem gerici eğitime karşı özgürleştirici eğitimin inşası olacak. Hepimize kolay gelsin!
* Eğitim Sen MYK üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.