Yaklaşık bir yıldır, AKP hükümeti “aile ve iş yaşamını uzlaştırma” adı altında, kadın istihdamını sözüm ona arttıracak bir paketin hazırlığı içinde. Paket için dillendirilen yasalaşma tarihi yaklaştıkça, paketin içindekilere ilişkin bazı veriler görünür hale geldi. Ortaya saçılanlardan sermayenin ve hükümetin asıl amacına yönelik niyet okumaları yapılmaya, getirileri götürüleri ortaya çıkartılmaya başlandı. Ardından da haklı olarak […]
Yaklaşık bir yıldır, AKP hükümeti “aile ve iş yaşamını uzlaştırma” adı altında, kadın istihdamını sözüm ona arttıracak bir paketin hazırlığı içinde. Paket için dillendirilen yasalaşma tarihi yaklaştıkça, paketin içindekilere ilişkin bazı veriler görünür hale geldi. Ortaya saçılanlardan sermayenin ve hükümetin asıl amacına yönelik niyet okumaları yapılmaya, getirileri götürüleri ortaya çıkartılmaya başlandı. Ardından da haklı olarak itirazlar yükselmeye.
Hazırlanan paket yasalaştığı takdirde, kadınların çalışma hayatındaki konumlarında ciddi değişiklerin olacağı kesin; eşitsizlikler artacak, iş güvencesi tamamıyla ortadan kalkacak, hak kayıpları söz konusu olacak, emeklilik hayal olacak, kadın yoksulluğu artacak. Kadınlar çocuk ve bakım işlerini tek başlarına üstlenirken, bir yandan sermeyenin ihtiyacı olan işgücünü yetiştirecek, diğer taraftan sermayenin ihtiyacı olan ucuz emek ihtiyacını, ihtiyaç duyduğu zaman, gidermeye amade olacak.
Sermayenin hayali
Kasım ayı sonuna kadar tamamlanacağı açıklanan paketin öznesi kadınlar olunca doğal olarak tepkiler ve niyet okumalar kadın örgütleri, feministler tarafından yapılmaya başlandı. Ancak bu paket ve paketin içerdiği kimi başlıklar sadece kadınları değil, bir süre sonra erkekleri de etkisi altına alacağa benziyor. Bu da güvencesizliğin tüm emek piyasasına hakim olması anlamına gelecek. Bu nedenle, emek örgütleri olan sendikaların paketin getirilerini sadece kadınların sorunu türünden bir bakışla üzerinden atma lüksleri yok. Paketle birlikte gelecek olan esnek çalışma ve istihdam bürolarına sözleşme yapma yetkisinin verilmesi gibi uygulamaların diğer işçileri etkilemeyeceğinin ve onlara da uygulanmayacağın bir garantisi yok. Hele ki, uzun zamandır, sermaye, nihai hedefi olan işgücünün esnekleşmesi ve kiralık işçi taleplerini her fırsatta gündeme getiriyorken. Bunu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin’in “Özel sektöre ekstra yük getirmiyoruz. Onların işini kolaylaştıracak katı çalışma hayatından esnek çalışmaya geçilecek” sözleriyle de asıl niyetlerini açıklamışken.
Sendikalar sessiz
AKP, yasalaştırmayı düşündüğü paketle, en örgütsüz ve kırılgan kesimi olan, kadınların üzerinden hem muhafazakar aile anlayışına uygun politikalarını hayata geçirmeye hem de sermayenin taleplerini yerine getirmeye çalışıyor. Tablo bu şekilde ortaya çıkmışken, çıkarılması planlanan paket kaç sendikanın başat gündemi halinde? Şimdilik neredeyse hiç birinin gibi gözüküyor.
Bugüne kadar sendikalardan dışarı yansıyanlardan bunu anlamak mümkün. Muhafazakar aile anlayışı sendikalarda bulunan erkeklerin çıkarlarıyla bir şekilde örtüşüyor olabilir. Ama çalışma yaşamında yapılmak istenenler, sendikaların varlık nedeni ile çatışıyor durumda. Bu durum en masum tabirle, sendikaların, çalışanları ve kendilerini bekleyen tehlikelerin farkında olmadıklarını gösteriyor. Geçmişte özelleştirme ve taşeron konularında yaşadıkları idrak sorunu kadın istihdamı paketi tartışmalarında devam ediyor gibi gözüküyor.
AKP hükümeti bu paketi hazırlarken, sendikaların kadın konusu söz konusu olduğunda isteksizliklerini hesaba katmış olmalı ki, hükümet sözcülerinin kiralık işçi ve esnek çalışma söylemlerini son perdeden dillendiriyor.
Geçmiş pratikler
Hepimizin hafızasındadır, hükümetler özelleştirmeleri gündeme getirdiğinde, sendikaların ortak hareket etmesini ortak tavır ve dil geliştirememelerinin nedenlerinden biri de iktidarların, “devletin üstünde kambura dönüşmüş hantal kurumları satacağız, işçilere dokunmayacağız” söylemiydi. Ama süreç en kârlı kurumların yok pahasına sermayeye peşkeş çekilmesine kadar vardı. Ardında da özelleştirmeler sonucunda sendikalar kamuda ciddi bir üye kaybı yaşadı ve hala sendikalar aldıkları yaraları saramadılar.
Sendikaların, bir diğer kötü deneyimleri de taşeron konusunda yaşandı. Taşeron sisteminin hayatımıza girmesinin ardından tekrar şekil verilen ve taşeron sistemini “sadece yardımcı işler ve uzmanlık gerektiren işler diye formüle eden” yasa maddesi pratikte, hiç de böyle tecrübe edilmedi. Taşeron işçilerin temel haklarından olan tazminat hakkı başta olmak üzere İş Kanunu’ndan doğan pek çok hakları gasp edildi. Şimdi ise taşeron işçiler tazminat hakkının gaspına araç olarak kullanılıyor.
Yaşanan bu süreçler, sendikaları ciddi biçimde etkiledi, üye kaybına, itibar kaybına neden oldu. Taşeronlaştırma ve özelleştirmesi öncesinde ciddi bir karşı duruşu gündeme getir(e)meyen sendikalar, uygulama sonuçlarını yaşamaya başlayınca bağırsalar bile, bu çabalar nafile çabalar olarak kaldı. Yani, atı alan çoktan Üsküdar’ı geçmiş oldu.
Kıdem tazminatı hakkının gaspı kadar elzem
Kadın istihdam paketi ile emek piyasasını derinden etkileyecek uygulamalar kapıda. Bu konu da en az kıdem tazminatı hakkının gaspı kadar elzem bir konu. Aksi takdirde sendikalar örgütlenmek için gittikleri bir işyerinde, taşeron şirket işçisi ve asıl işvereni istihdam bürosunun patronu olan işçilerle karşı karşıya kalacaktır. İşyerlerinde kadrolu olarak çalışan işçiler, sigorta ve vergi yüklerinden kurtulmak isteyen patronların bakısı ile karşı karşıya kalarak, istihdam bürolarına yönlendirilecek. Bugün korumaya çalışılan kıdem tazminatından faydalanan işçi sayıyı giderek azalacak. Sendikalar mevcut yasalarla örgütleyecek işçi bulamayacak.
Bu yasanın engellenmesi için güçlü bir çıkışa ihtiyaç var. Kadın örgütleri, feministler, sendikaların kadın yapıları pakete kökten itirazlarını dile getirmek için kolları sıvadılar. Bir dizi eylem ve etkinliği gündemlerine aldılar. Ancak sendikaların ve konfederasyonların da pakete yönelik itirazlarını yükseltmeleri, harekete geçmeleri gerekiyor. Bunu kadınlar için değil, kendilerini bekleyen tehlikeleri bertaraf etmek adına yapmak zorundalar.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.