2002’den 2012’ye yaşam koşulları tüm emekçiler için olağanüstü zorlaştı. Örneğin 1 kg. Et 2002’de 5,5 TL iken 2012’de 26 TL oldu. 2002’de 1,6 milyon kişi kredi borçlusu iken bu rakam 2012’de 13,9 milyon kişiye yükseldi. 1 kg. Ekmek 2002’de 1 TL idi ve 2012’de 2,31 TL oldu aynı şekilde 1 lt. benzin fiyatı 1,66 TL […]
2002’den 2012’ye yaşam koşulları tüm emekçiler için olağanüstü zorlaştı. Örneğin 1 kg. Et 2002’de 5,5 TL iken 2012’de 26 TL oldu. 2002’de 1,6 milyon kişi kredi borçlusu iken bu rakam 2012’de 13,9 milyon kişiye yükseldi. 1 kg. Ekmek 2002’de 1 TL idi ve 2012’de 2,31 TL oldu aynı şekilde 1 lt. benzin fiyatı 1,66 TL den 4,61 TL ye yükseldi.
Toplu İş Sözleşmesi (TİS) emekçi kesim ile işveren arasında, yaşam koşullarındaki zorlaşmaya rağmen emekçilerin yaşamlarını sürdürebilmeleri adına ücret pazarlıklarının yapıdığı, işverenin çalışma yaşamında emekten yana adım atmaya zorlandığı süreçlerdir. Her yıl emekçilerle işverenlerin karşı karşıya geldiği TİS görüşmelerinde önümüzdeki dönem için bu konular görüşülür ve sonuca varılmaya çalışılır.
Geçtiğimiz makalelerde işçilerin TİS süreçlerinden bahsetmiştik. İşçi sendikalarının işverenle pazarlığında grev silahının nasıl etkin bir şekilde kullandığı, çeşitli örneklerde görülmüştü. Ağustos ayının ilk haftasında ise TİS sırası kamu emekçilerinde idi. Ancak kamu emekçilerinin ’grev hakkı’ olmadığından TİS süreci farklı mecralarda ilerledi.
1 Ağustos’ta başlayan 2014-2015 Toplu İş Sözleşmesi (TİS) süreci Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Memur-Sen’in kapalı kapılar ardında yürüttüğü görüşmeler sonunda 7 Ağustos’ta imzalandı. Kamu emekçilerini temsil eden Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti’nde Memur-Sen’den 12, KESK’ten 2, Türkiye Kamu-Sen’den 1 temsilci vardı. İşvereni temsil eden Faruk Çelik başkanlığındaki Kamu İşveren Heyeti’nde ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve Devlet Personel Başkanlığı temsilcileri yer aldı.
Son yıllarda hükümet ve yandaş konfederasyon Memur-Sen tarafından sadece maaş zamlarına sıkıştırışan toplu iş sözleşme süreci trajikomik bir tiyatro oyunu niteliğinde geçmektedir. İlgili kesimin grev hakkı olmadığı da düşünüldüğünde, TİS sürecinin kamu emekçileri için hiç bir kazanımla sonuçlanmadığını da eklemeliyiz. Temmuz ve Ağustos aylarında sendikalar ile işvrerenin uzlaşamaması sonucunda işçi kesimi greve gidip süreci az da olsa kendi lehlerine çevirebiliyordu. Aynı şey kamu kesimi için geçerli değildir.
1 Ocak 2014′ten itibaren geçerli olacak olan TİS aşağıdaki maddeleri içeriyor:
– 2014 ve 2015 yıllarını kapsayan toplu sözleşmeye göre 2014 yılında taban aylığına 175 lira yapılacak. 2015 için de yüzde 3+3 oranında zam yapılacak ayrıca maaşlara enflasyon farkı da eklenecek.
– Öğretmen maaşlarına zamların yanı sıra 2014 için 75+75 lira eğitim ve öğretim tazminatı zammı da yapılacak.
– 2014 için yapılan 175 liralık taban aylığı zammının yanı sıra 4/C’lilerin maaşların seyyanen 175 lira zam yapılacak. 4/C’liler için 163 lira eş yardımı ve çocuğun yaşına göre çocuk başına 18 ila 36 lira arasında çocuk yardımı yapılacak.
– Taban aylıklarına yapılan 175 liralık zam kamu emekçisi emeklilerinin aylığına da yansıyacak. 1027 lira olan taban aylığı 1202 liraya çıkarken emekli aylıkları da 1202 lira üzerinden hesaplanacak.
– Yapılan zamlarla birlikte 2014 Ocak ayı itibariyle en düşük kamu emekçisi maaşı 2010 lira olacak.
Görüşmelerde kadro ve güvence ile ilgili konular hiç görüşülmedi.
Memur-Sen’in ’evet’ dediği 175 TL lik zam, 1.5 milyon memur için %3+3 den daha düşük bir orana denk geliyor. Örneğin 16 yıllık bir doktorun maaşı 100 TL daha az artmış oldu, %3+3 oranına görece.
KESK, TİS sürecinde her yıl olduğu gibi alanlarda idi. KESK’e bağlı sendikaların yürütme kurullarındaki üyeleri Türkiye’nin çeşitli illerinden yürüyüş koları oluşturarak, Ankara’ya TİS görüşmelerini teşhir etmek amacıya vardı.KESK dahilindeki yürüyüş kollarına da Haziran’da yaşamarını yitiren devrimcilerin isimleri verildi. Yürüyüş kolları belirli tarihlerde program dahilindeki illerde yürüyüşler ve forumlar gerçekleştirerek Ankara’ya vardı.
Mehmet Ayvalıtaş-Ali İsmail Korkmaz Yürüyüş Kolu:
16 Ağustos – Edirne, Tekirdağ, İstanbul, 17 Ağustos – Gebze, Kocaeli, 18 Ağustos – Yalova, Bursa, 19 Ağustos – Eskişehir
Ethem Sarısülük-Medeni Yıldırım Yürüyüş Kolu:
16 Ağustos – Manisa, İzmir, 17 Ağustos – Aydın, Denizli, 18 Ağustos – Uşak, 19 Ağustos – Afyon, Konya
Bedran-Orhan Encü-Abdullah Cömert Yürüyüş Kolu:
16 Ağustos – Roboski, Şırnak, Mardin, Diyarbakır, 17 Ağustos – Urfa, Antep, 18 Ağustos – Hatay, Adana, 19 Ağustos – Mersin
Metin Lokumcu Yürüyüş Kolu:
16 Ağustos – Hopa, Rize, Trabzon, 17 Ağustos – Giresun, Ordu, 18 Ağustos – Samsun, 19 Ağustos – Amasya, Çorum
Yürüyüş kollarının illerdeki yürüyüşlerine zaman zman polisin müdahalesi söz konusu idi. İllerdeki forumların zayıf katılımlarla gerçekleştiği gözlenirken, polisin Ankara’da da müdahelesi söz konusu idi.
Alanda gerekli varlığı gösteremememiş olsa da KESK’in talepleri anlamlıdır. Zira TİS hükümet ve yandaş konfederasyonlar eliyle sadece ücret pazarlığına indirgenmiştir. İş güvencesi, sosyal haklar, grev hakkı, örgütlenme özgürlüğü gibi konular ücret kadar önemli konumdadır. Ancak bu başlıklardan hiç biri KESK dışındaki konfederasyonların taleplerinde yeterince vurgulanmamıştır. Örneğin,
“Temel hak ve özgürlüklerin ve uluslararası sözleşmelerin gereği olarak; çalışma yaşamını ilgilendiren bütün konuların görüşüleceği, her sendikanın kendi üyeleri adına toplu sözleşme imzalayacağı ve anayasal hakkımız olan grevin teminat altına alınacağı bir yasal düzenleme hemen yapılmalıdır. “
talebi yerinde bir taleptir. Grev hakkı olmaksızın TİS nin , önceki toplu görüşmelerden bir farkı yoktur. Egemenler eliyle güçlendirilmiş konfederasyon ile (Memur-Sen’in 707 bin, Kamu-Sen’in 440 bin ve KESK’in de 237 bin üyesi mevcuttur) Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı arasında geçen TİS sürecinin bir geçerliliği yoktur, bu anlamda sendikaların kendi üyeleri adına toplu iş sözleşmesi sürecini gerçekleştirmesi talebi de olumlu bir taleptir. Aynı şekilde,
“Kamuda sözleşmeli, taşeron v.b. farklı statülerdeki güvencesiz çalışmaya son verilmeli, tüm çalışanlar iş güvencesine kavuşturulmalıdır. “
talebi de yerinde bir taleptir. İş güvencesinin olmamasının, emekçinin yaşamına doğrudan olumsuz etkilerinin dışında mücadele alanına da olumsuz yansımaları mevcuttur.
“Kamu hizmetleri herkese parasız, eşit, nitelikli, ulaşılabilir bir yapıya kavuşturulmalıdır. Kamu hizmetleri işletmecilik esaslarına göre değil, toplumsal fayda gözeterek sağlanmalıdır. “
talebi de, kamu hizmetlerinin gün geçtikçe ulaşılamaz hizmetler olduğu günümüzde, önemlidir. Kamu hizmetlerinin parasız, eşit ve nitelikli bir şekilde sunulması talebi, emekçi kesimin bu hizmetlere erişebilmesini talep eerken aynı zamanda bu kamu hizmetini üreten emekçilerin çalışma koşullarına dair de emekçilerden yana talepler içermektedir.
Tüm bunlara reğmen sendikaların mücadeledeki geriliği ortadadır. Sendikalar bürokratik yapılarıyla her gün daha da geri noktalara düşmektedir. Ancak tüm bunlara rağmen sendikalara sahip çıkmak önemlidir. Sendikal alan boş bırakılmamalıdır. Bununla birlikte sendikaların devrimci süreçlerdeki rolü ile partinin rolü birbirine karıştırılmamalıdır. Bu anlamda sendikalara olduğundan (ya da olması gerektiğinden) daha büyük roller biçmek yanıltıcı olacaktır. Elbette bu demek değildir ki sendikalar olduğu gibi devam etsin. Bu gün sendikaların mücadeledeki konumu geri olsa da kimi zaman tabandan zorlamalarla değişebilmekte bir nebze de olsa ’düzelebilmektedir’. Haziran ayaklanması nasıl ki partilerin konumlanışı açısından çok önemli dersler vermişse, aynı şekilde sendikaların da Haziran ayaklanmasından çıkarması gereken dersler mevcuttur. Önümüzdeki makalelerde bu konuların üzerinde daha ayrıntılı duracağız.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.