Siyasi tutuklu ve hükümlüler, hatta avukatlar cezaevlerine giriş-çıkışlarda çırılçıplak soyularak aranıyorlar. Geçenlerde Haziran Direnişi tutuklusu Elif Kaya İzmir Şakran Cezaevi’nde avukatıyla görüşmeye çıkarken bu şekilde arandı. Üstelik, onurlu davranıp direndiği için 2 aylık görüş yasağı cezasına çarptırıldı. Soyarak arama yalnızca iğrenç ve insanlık dışı bir uygulama değil, iktidarın ne kadar ikiyüzlü olduğunu gösteren bir örnek: […]
Siyasi tutuklu ve hükümlüler, hatta avukatlar cezaevlerine giriş-çıkışlarda çırılçıplak soyularak aranıyorlar. Geçenlerde Haziran Direnişi tutuklusu Elif Kaya İzmir Şakran Cezaevi’nde avukatıyla görüşmeye çıkarken bu şekilde arandı. Üstelik, onurlu davranıp direndiği için 2 aylık görüş yasağı cezasına çarptırıldı.
Soyarak arama yalnızca iğrenç ve insanlık dışı bir uygulama değil, iktidarın ne kadar ikiyüzlü olduğunu gösteren bir örnek: Hem kadınların gözleri dışında her yerini kapatan kara çarşafla örtünmesini alkışla, başlarını saçlarının tek bir teli görünmeyecek şekilde türban ve başörtüsüyle kapatmalarını iste ve türban yasağını yüzyılın mağduriyeti diye yıllarca siyasi istismar konusu yap; hem de iktidara geldiğinden beri karakollarda veya cezaevlerinde insanları kadın-erkek demeden gardiyanlarına çırılçıplak soydur ve bunun adına da arama de.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dersek meseleyi hafife almış oluruz. Bir yandan tesettür bayrağı sallayıp sureti haktan görünüp, öte yandan da muhaliflerini soymak faşist bir çarpıklıktır. Yandaşlarına demokrasi, muhaliflerine en ağırından diktatörlük uygulayanlar yalnız faşistler, despotlardır.
Nerede soyarak arama yapılıyorsa orada ya bizzat faşizm, ya da onun bir mirasçısı vardır. Zaten patenti AKP’ye ait değildir. Türkiye zindanlarında soyarak aramayı ilk ve en yaygın uygulayan faşist Kenan Evren cuntası olmuştur.
12 Eylül faşizmi askeri ve sivil cezaevlerinde devrimcileri yıllarca, hatta on yıllarca soyarak aradı. Kenan Evren’in askerleri kadın ve erkek devrimci tutsakları mahkemeye, avukata, görüşe (vs.) gidiş gelişlerde sapıkça bir hoyratlıkla soyar, öyle ararlardı. 10-15 jandarma (ya da gardiyan) tutsağın etrafında çember oluşturur, avlarını ortaya kıstırırlardı. Amirleri “soyun” dediğinde tutsak soyunursa kölece itaatinin karşılığı olarak hırpalanmazdı. Ama soyunmayı reddeder, slogan atar, giysilerinin çıkarttırmamaya çalışırsa cop, yumruk ve tekme zoruyla yere yatırılırdı. Anadan üryan soyup önce ağzını açıp içine bakar, sonra da anal bölgeyi kontrol ederlerdi. Doğru dürüst bir sonuç alamadıkları halde bunu yıllarca sürdürdüler.
Sözde not ya da sakıncalı bir şey taşınıyor mu diye yapılıyordu bu. Ama o yıllarda cezaevlerine giyecek, yiyecek, kitap gibi şeyler sokulmadığı, kantin alışverişi bile yasak olduğu için koğuş aramalarında bile elleri boş dönerlerdi. Zaten tek tip elbise direnişi nedeniyle mahkemeye don-atletle gidilip geliniyordu. O zamanki, “Arama bahane, amaç işkence” sloganıyla da ifade edildiği gibi, maksat arama değildi. Öyle olsa kuralına uygun arama da işlerini görürdü.
Soyarak arama faşizmin devrimcilere uyguladığı bir aşağılama, küçük düşürme, kişiliksizleştirme yöntemidir. Tek başına ve savunmasız olmandan yararlanarak seni manen ezmek ister, çaresiz bir böcek gibi yerlerde sürüklerler. Özellikle kadınlara elle ve gözle sarkıntılık ederek tacizde bulunurlar. Bu yüzden ahlaki, fiziksel ve psikolojik boyutları olan çok yönlü bir işkence yöntemidir. Bu özelliği nedeniyle faşist rejimlerin hemen hepsinde görülür. Cunta bu yöntemi muhtemelen o yıllarda İngilizlerin çok yaygın uyguladıkları Kuzey İrlanda cezaevlerinden ithal etti.
Selefleri Özal gibi, hala 12 Eylül’ün hukuki-siyasi mirasıyla ülke yöneten AKP iktidarı soyarak aramayı da 12 Eylülcü seleflerinden devralmıştır. İktidara geldiklerinden beri kadınlarımızı, kızlarımızı, oğullarımızı, kardeşlerimizi dindarlıkla motive ettikleri gardiyanlarına soyarak aratıyorlar. Kendilerine yönelen itirazlarıysa duymazdan geliyorlar.
Söz ahlaka, insaniyete, namusa, mahremiyete gelince mangalda kül bırakmazlar. Hiç kimse türbanlılara bir şey yapmadığı halde, “başörtülü bacılarımıza saldırdılar” diye yaygara koparırlar.
Pekâlâ, gün gelip devran döner, olur ya mahpus yolu kendilerine görünürse, aynı gardiyanlar eski alışkanlıkla kendi insanlarının kara çarşafından, tesettürünün ilmiğinden ya da cübbesinden ve kuşağından tutup anadan üryan soyarlar ve en mahrem yerlerine kadar bakarlarsa ne yapacaklar?
Devrimciler ahlaken ve işkenceye karşı oldukları için böyle bir şey yapmazlar. Ama gün gelir birileri Mısır’daki gibi bir darbe yapacak olursa vay hallerine! Ne demişler?
MEN DAKKA DUKKA!*
* Türkçe’ye ‘kötülük eden kötülük bulur,’ ‘eden bulur’ veya ‘çalma elin kapısını çalarlar kapını’ olarak çevrilebilir Arapça deyim.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.