Tecavüz ve cinsel şiddet erkeklerin kadınları denetleme mekanizmasının bir parçası. Tecavüzü bu zeminden kavramayan AKP, göstermelik yasalarla kadına yönelik taciz, tecavüz ve erkek şiddetini örtemez AKP, kadına yönelik şiddeti çözüyor görüntüsünü sevdi. Yasal düzenlemelerle vermeye çalıştığı bu “görüntü” ile her yanından taşan ve erkek şiddetini kışkırtan kadın düşmanlığının üzerini örtmeye çalışıyor.Sorunu yasal düzenlemelerle, caydırıcılık yöntemi […]
Tecavüz ve cinsel şiddet erkeklerin kadınları denetleme mekanizmasının bir parçası. Tecavüzü bu zeminden kavramayan AKP, göstermelik yasalarla kadına yönelik taciz, tecavüz ve erkek şiddetini örtemez
AKP, kadına yönelik şiddeti çözüyor görüntüsünü sevdi. Yasal düzenlemelerle vermeye çalıştığı bu “görüntü” ile her yanından taşan ve erkek şiddetini kışkırtan kadın düşmanlığının üzerini örtmeye çalışıyor.Sorunu yasal düzenlemelerle, caydırıcılık yöntemi ile çözemeyeceğini biliyor ama bu gerçeği görünmez kılmayı tercih ediyor. Zira derdi kadınları yaşatmak ya da şiddetten korumak değil. Üstelik tam da ideolojisini büyük oranda kadın düşmanlığından beslerken…
Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Avrupa Birliği Bakanlığı’nın ortak hazırladığı cinsel saldırı ve tecavüze “ağır yaptırım” getireceği öne sürülen kanun tasarısında sona gelinmiş. İfade edilen o ki, kadına yönelik cinsel taciz ve saldırı suçlarına verilen cezalar yeniden düzenlenecek. Yılbaşı kutlamaları, konser ve miting gibi etkinliklerden “faydalanarak” cinsel saldırı ve tacizde bulunanların alacağı hapis cezası artırılacak.
Peki halihazırda var olan yasalar konu kadına yönelik şiddet, taciz ve tecavüz olunca ne kadar uygulanıyor? Devlet eliyle erkek egemenliğin yürütücüsü ve gelmiş geçmiş en kadın düşmanı iktidar olan AKP, cinsel şiddeti nasıl kavrıyor?
Tecavüz, taciz gibi cinsel saldırılar kadınların emekleri, bedenleri ve kimlikleri üzerindeki erkek “denetiminin” bir parçası ve erkek egemen sistemde kadınları itaatkar olmaya zorlamak için sistematik olarak uygulanıyor.
Kadınların lehine yasal düzenlemeler kadın hareketinin bir kazanımı olarak yorumlanabilse de kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırıyı önlemek için yasal mevzuat tek başına bir anlam ifade etmiyor. Cinsel saldırı, tecavüz ve şiddeti uygulayanın erkek, şiddetin kaynağının erkek egemenlik olduğunu kavramadan ve kadınların eşitlik mücadelesini desteklemeden bu sorunu çözmenin olanağı yok. AKP’nin kadına yönelik cinsel suçlarla ilgili müjde olarak duyurduğu yasal mevzuatlardan ilki bu değil. Hatırlanacaktır, TCK’de 2005 yılında yapılan değişiklik ile aile içinde kadına yönelik tecavüz suç sayıldı. (Evet, kadınlar aile içinde tecavüze uğruyor: Cinsellik, aile içinde kadın için “zorunlu bir hizmet” olarak görüldüğü ve kadının cinselliği yok sayıldığı için erkek merkezli cinsellik her an tecavüze dönüşebiliyor.) Kadın hareketinin yıllardır sürdürdüğü kararlı mücadeleyle TCK ve Medeni Kanun’da kısmen yapılan pozitif düzenlemeler, iş yargı kararına ve cezalandırmaya gelince ortadan kalkabiliyor. “Genel ahlak” anlayışı ile erkekler lehine kararlar veriliyor. Kadın cinayetlerinde yargının “haksız tahrik indirimi”ni merkeze alan yaklaşımı ile yüzlerce tacizci ve tecavüzcü aklanıyor.
Bugüne kadar pek çok cinsel saldırı davası Adli Tıp Kurumu’nun, kadının ruh ve beden sağlığının bozulduğuna ilişkin verdiği raporlarla “delillendirildi”. Bir çok durumda “ruhsal sağlığı” bozulmamış olduğu söylenen kadınlara yönelik cinsel şiddet saldırıları aklandı. Tecavüzcü erkekler lehine kararlar verildi. Oysaki kadın beyanını esas alan ve tecavüzün koşulsuz şartsız suç sayıldığı bir anlayışla Adli Tıp’ın “delillendirilmiş” raporlarına ihtiyaç kalmaz.
Cinsel suçların kadına değil topluma ve aileye karşı işlendiğini kabul eden AKP, bu saldırıların gerisinde yatan egemenlik ilişkisini görünmez kılıyor.
Cinsel saldırı kadın bedenini “dizginlemenin” en ağır şiddet biçimi. Erkek cinselliğine atfedilen “durdurulamaz” ve “kontrol edilemezlilk” niteliği bu saldırıları doğallaştırıp, meşrulaştırıyor.
Bizzat Erdoğan’ın ağzından dökülen kadına yönelik şiddeti yeniden üreten “Kadın-erkek eşit değildir” sözleri şiddet, taciz ve tecavüz yasal düzenlemelerle nasıl önlenir sorusunu sorduruyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.