Besbelli ki ne yaptığını, yaptıklarının nelere yol açacağını AKP de bilmiyor. Eğer bilse böyle davranmaz. Bilmediği için de taktik yapayım derken hep yanlış yapıyor. Yanlıştan da öteye, ateşle oynuyor! Kendini de toplumu da yeni felaketlere doğru sürüklüyor. Bunu bilerek mi, bilmeden mi yapıyor o kadar önemli değil. Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşeliymiş! Son günlerdeki, […]
Besbelli ki ne yaptığını, yaptıklarının nelere yol açacağını AKP de bilmiyor. Eğer bilse böyle davranmaz. Bilmediği için de taktik yapayım derken hep yanlış yapıyor. Yanlıştan da öteye, ateşle oynuyor! Kendini de toplumu da yeni felaketlere doğru sürüklüyor. Bunu bilerek mi, bilmeden mi yapıyor o kadar önemli değil. Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşeliymiş!
Son günlerdeki, haftalardaki tutumuna bakarak sormazlar mı AKP’ye? Madem gereğini yapmayacaktın, o halde niye girdin bu yola? Madem ülkeyi demokratikleştirme gücün yoktu, demokratik zihniyet ve politika sahibi değildin, o halde niçin çözüm sürecine “Evet” dedin? Madem Kürt sorununu çözecek anlayışa ve yüreğe sahip değildin, o halde niye PKK’yle ve lideriyle görüşmelere girdin?
Çok açık ki, eğer tüm bu adımları attıysan, demokratik siyasi çözüm sürecine evet deyip PKK Lideri Abdullah Öcalan ile masaya oturduysan, o halde bunların gereğini yerine getireceksin. Demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünü gerçekleştirecek ciddi ve köklü siyasi-hukuki adımlar atacaksın. Kürt inkarını aşarak, Kürtlerin varlığını anayasal hüküm haline getireceksin. Başta Terörle Mücadele Yasası, partiler ve seçim yasaları olmak üzere tüm antidemokratik yasaları hemen değiştireceksin. Yani 12 Eylül darbe sistemini ve Kürtlere karşı örgütlenen özel savaş düzenini temizleyeceksin.
Elbette bunları yapmak öyle kolay bir iş değildir. Bunları yapmanın önünde çeşitli engeller vardır. Fakat hiç kimse AKP’ye bu işin kolay olacağını söylememiştir. Belli ki bunları yaparken AKP terleyecektir. Derler ya, hamama giren terler!
Ama AKP böyle yapmıyor. Yapması gereken işin zor olduğunu, engelleri aşması gerektiğini, demokratik bir zihniyet ve siyaset istediğini görünce geri adım atıyor, işin kolayına kaçıyor. İşleri daraltıp yüzeyselleştirerek basit çıkar hesabına dönüştürüyor. Her şeyi seçim kazanmaya ve iktidarını korumaya bağlıyor.
Yılbaşından beri geliştirilen ve toplumda büyük bir umut ve heyecan yaratan demokratik siyasi çözüm sürecine yaklaşımı tamamen bu noktaya gelmiş durumda. Yapılan eylem planının birinci aşaması tamamlanmış, yani çatışmasızlık sağlanıp geri çekilme olmuş, şimdi ikinci aşamaya geçilmesi gerekiyor. Yani Kürt sorununu çözecek ve ülkeyi demokratikleştirecek yasal ve anayasal düzenlemelerin yapılması gerekiyor!
İşte bu noktada AKP hükümeti, en hafif deyimle ipe un sererek gerekenleri yapmıyor. Çözüm planının ikinci aşama görevlerine sahip çıkmıyor, onları yerine getirmiyor. Dönüp toplumu aldatmak için de demagoji yapıyor, yalan söylüyor. Bilmem yüzde kaç çekilme olmuş, bu azmış, PKK süreci yavaşlatmış, seçim barajı düşmezmiş, anadilde eğitim olmazmış, vs…
En son İçişleri Bakanı’nın açıklamaları hem gaf, hem de tehlikeli. Haziran ayı başından itibaren geçilmiş olması gereken ikinci aşamaya hala geçilmemiş olduğunu ifade ediyor. Böylece AKP’nin ikinci aşamaya geçmek istemediğini ifade etmiş oluyor.
Bir de bu durumu PKK’ye yüklemeye çalışıyor. “PKK’nin süreci yavaşlattığını” söylüyor. Ama herkes biliyor ki öyle değil. PKK süreci yavaşlatmıyor, tersine hızlandırabilmek için her şeyi yapıyor. Süreci yavaşlatan, işleri erteleyen, oyalayan AKP hükümetidir. Fakat farz edelim ki Bakan’ın söylediği doğru, yani “PKK işleri yavaşlatıyor.” Peki bu durum AKP için iyi mi, kötü mü olur? Bakan’ın söyleyişine bakılırsa “AKP için çok iyi” olduğu görülüyor. Muammer Güler ağzındaki baklayı çıkarıyor, düşünü söylemek isterken oynaşını ele vermiş oluyor.
Belli ki böyle olmaz, AKP böyle davranamaz. Eğer bu işleri yapamayacaktıysa, o zaman işin içine girmeyecekti. Eğer girdiyse de, o zaman gereklerini yerine getirecek, görevleri yapacak. AKP “Hem işin içine girerim, hem de gereğini yapmam” diyor. Yalan-dolanla, demagojiyle, sağı-solu suçlayarak işin içinden çıkmak istiyor. Her şeyi AKP’nin basit seçim çıkarlarına göre ele almaya çalışıyor.
İşte böyle olmaz, sürece böyle yaklaşılamaz. Sen İmralı’da PKK Lideri ile masaya oturmuş, onlarca görüşme yapmışsın. Karşılıklı söz alıp vermiş, PKK Lideri’nin hazırladığı çözüm planına “Evet” demişsin. Bu temelde aylardır topluma açıklamalar yapmış, onlara umut ve güven vermişsin. Barış ve demokrasi gelecek diye toplumda çok yoğun bir beklenti yaratmışsın.
Şimdi de dönmüş, “Bunlar olmuyor” diyorsun. Hafif bir kurnazlık ve demagojiyle de suçu PKK’ye yüklemeye çalışıyorsun. “PKK yapmıyor” deyince kendi sorumluluğunun ortadan kalkacağını sanıyorsun! Peki böyle olur mu? Alem buna inanır mı? Toplum bunu kabul eder mi? Gezi Parkı’nda olduğu gibi isyan ederse haksız mı?
Bu tutum, en hafif deyimle ateşle oynamaktır. AKP aklını başına toplamalıdır. Verdiği sözleri tutmayan AKP hükümetine şunu soralım: “Bana yalan söylendi, verilen sözlerin gereği yerine getirilmedi, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü böyle olmuyor, ben bu işte artık hiç yokum” diyerek PKK Lideri Abdullah Öcalan tümden çekilirse ne olacak? AKP bunu hiç düşünüyor mu? Toplum bunu düşünüyor mu?
Görünen o ki, bu olasılık hiç düşünülmüyor. PKK Lideri’nin böyle davranabileceğine hiç ihtimal verilmiyor. Sürece ve sorunlara basit ve yüzeysel yaklaşım işte bu! Yapılanlar AKP’ye göre basit seçim oyunları olarak ele alınıyor. Belli ki Kürtlerin durumu ve yaşadıkları anlaşılmıyor ya da egemen olmanın gözü dönmüş tutumu sergileniyor.
Oysa gerçek hiç de böyle değil. Basına yansıdığı kadarıyla PKK Lideri Abdullah Öcalan 15 Ekim’e kadar mühlet vermiş. 15 Ekim’e kadar ikinci aşama görevleri yerine getirilmezse ne olacak? Çok çok büyük olasılıkla PKK Lideri artık tümden çekilecek!
Peki bunun ne anlama geldiği biliniyor mu? Bunun sonuçlarını AKP hükümeti idrak ediyor mu? İnsan düşünürken ve yazarken bile titriyor. PKK Lideri’nin çekilmesi ne demektir? Bunun Türk-Kürt barışının ve birliğinin artık tümden sona ermesi anlamına geldiğini görmek zor mudur? Bunun da Türkler ve Kürtler için gerçek anlamda bir felaket olacağını ifade etmek bir sır mıdır? Peki AKP bu sonuçtan mı kazançlı çıkacaktır? Bu durum herkesten çok AKP için felaket olmayacak mıdır?
Aklımızı başımıza toplamalı ve gerçekleri görmeliyiz. Bir, artık Kürtlerin sabrı kalmamıştır, acil çözüm istiyorlar. İki, Türk-Kürt barışını ve birliğini sağlayacak ve bu temelde sorunları çözecek tek kişi PKK Lideri Abdullah Öcalan’dır. Üç, eğer PKK Lideri ile sorunlar çözülmezse, o zaman barışçıl ve birlik çözümü tümden yok olacaktır. Tabi ki bu da herkes için felaket getirecektir.
Durum işte bu kadar ciddidir ve risklidir. Demokratik siyasi çözüm sürecinin başarısı dışında ikinci yol yoktur. Bu nedenle mevcut süreç sadece AKP’ye bırakılamaz. Tüm toplum için kurtuluş kadar felaket riskini de içinde taşımaktadır. O halde toplum daha duyarlı olmalı ve sürece el koymalıdır. AKP ciddiyetsizliğini aştırarak Kürt sorununun çözümünün önünü açmalıdır. Hem de bugün! Çünkü, yarın çok geç olabilir!..
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.