Devletlerin esas olarak toplum üzerinde bir özel savaş ve psikolojik savaş aygıtı olduğu bir kez daha görülmüştür. Toplumu aldatarak, manipüle ederek egemenliğini sürdürmektedirler. Baskı ve sömürülerine her zaman bir kılıf bulmaktadırlar. Bunun en somut örneğini Lice’de halka saldırıp sonra da “bunlar uyuşturucu ekicisi” denilmesidir. Buna kuyruklu yalan da demezler. Buna açıkça devlet yalanı derler. Devlet […]
Devletlerin esas olarak toplum üzerinde bir özel savaş ve psikolojik savaş aygıtı olduğu bir kez daha görülmüştür. Toplumu aldatarak, manipüle ederek egemenliğini sürdürmektedirler. Baskı ve sömürülerine her zaman bir kılıf bulmaktadırlar. Bunun en somut örneğini Lice’de halka saldırıp sonra da “bunlar uyuşturucu ekicisi” denilmesidir. Buna kuyruklu yalan da demezler. Buna açıkça devlet yalanı derler. Devlet yalanı kuyruklu yalanların kuyruğunun ucu görünmeyeni olmaktadır. Her hafta koster bozuk diye Kürt Halk Önderi’nin avukatlarının İmralı’ya gidişine engel olmaları gibi!
Gerillanın geriye çekilmesinden sonra her yerde fırsat bu fırsattır diye karakol yapıyorlar; ama yeni karakol yapmıyoruz, diyorlar. Şu anda Kürdistan boydan boya karakol ve baraj şantiyesi haline gelmiştir. Tüm hakim tepeler karakol ve üs bölgeleriyle tahkim ediliyor. Sonra da pişkin pişkin “bunlar yeni projeler değil, önceden yapılması karar altın alınmış karakollardır” diyorlar. Hatta utanmasalar bu karakolları uyuşturucu ekimini engellemek için yapıyorduk diyecekler. Bunları söylerken yalan makinesine bağlansalar büyük yalancı oldukları görülür. Zaten bu demagojik söylemlere ne Kürt halkı ne demokrasi güçleri inanıyor.
Karakollara saldıranlar uyuşturucu ekimi yapanlardır, denilmesi hem dikkatleri cinayetlerinden başka yere çekmek, hem de karakol yapımlarını meşrulaştırmak amaçlıdır. Uyuşturucu ekicidirler, diyerek cinayetlerini ve ölümcül yaralamalarını normalleştirmeye çalışıyorlar. Çünkü uyuşturucu ekimi yapanlar toplumlar tarafından sevilmezler. AKP hükümeti tam bir psikolojik savaş hükümeti olarak kendi baskılarına karşı mücadele edenleri hep toplum tarafından sevilmeyen güçler ya da çevrelerle ilişkilendirmiştir. Bir ara PKK’yi Ergenekoncularla ilgili göstermeye çalışmış, İsrail’e tepkilerin yüksek olduğu bir zamanda ise PKK İsrail’le ilişkilendirilmiştir. Neo-ittihatçılar ve ulusalcılar da PKK’yi ABD ile ilişkilendirerek PKK’nin toplum içindeki imajını olumsuzlaştırmaya çalışmışlardır. Bu klasik psikolojik savaş yöntemi Lice’de karakol yapımını protesto edenlere uygulanmıştır.
Kürdistan’da bazı yerlerde söylenildiği gibi uyuşturucu ekimi yapılmaktadır. Ama bunlara ya devlet izin vermekte ya da görmezlikten gelinmektedir. Bunu yapanlar korucular ve yakınlarıyla devletin Kürt Özgürlük Hareketi’nden uzaklaştırmaya çalıştığı çevrelerdir. Bunun dışında uyuşturucu ekimi yapılması mümkün değildir. Kürdistan’ın her tarafını gözetleyen insansız keşif uçakları bulunan, Kürdistan’daki savaş içinde kendini her yerde örgütlemiş olan devletin nerede uyuşturucu yapıldığını bilmemesi düşünülemez. Kaldı ki uyuşturucu ekimine devletin göz yumduğu bu ekimlerin yapıldığı bölgedeki halk tarafından bilinmektedir. Daha önce de devlet bu yönlü propaganda yaptığında halk bu yalana tepki göstermiş, uyuşturucu ekimine bizzat devletin izin verdiğini açıkça söylemiştir. Gerçek budur.
Bu tür uyuşturucu ekimine gerilla izin vermezken devlet göz yummakta, hatta teşvik etmektedir. Uyuşturucu ekimine izin vermeyen halka “PKK sizi yoksulluğa mahkum ediyor” biçiminde propaganda yaparak, yaptırarak gerilla ile halkı karşı karşıya getirmek istemiştir. Türk devletinin ajan örgütü haline gelmiş bazı Kürt grupları da Rojava’da benzer politika izlemiştir. Kobani ve Afrin başta olmak üzere kenevir ekimlerine izin verilmeyince, “PYD sizin gelir kaynağınızı kapatıyor” diyerek aleyhte bir kampanya başlatmışlar; halktan bazı kesimleri provoke edip kışkırtmaya çalışmışlardır.
Diyarbakır Valisi ve AKP yetkilileri Lice’deki katliamdan sonra “bu saldırıyı yapanlar uyuşturucu ekicisidirler” açıklaması yapınca yine terör örgütü uyuşturucu ticaretiyle kendini finanse ediyor propagandasını devreye koymuşlardır. PKK uyuşturucu ekimi ve kaçakçılığından milyarlarca dolar kazanıyor, yalanını yeniden ortaya atmışlardır.
Türk devletinin 1984 Eruh-Şemdinli olaylarından sonra PKK’nin Ermeni ve sünnetsiz olduğu propagandasını yaparak toplumu aldatıp kendi kültürel soykırımcı sömürgeci yüzlerini saklamak istemiştir. Zaten PKK her yıl bir dış güce bağlanmış ve bu yönlü kara propaganda yapmışlardır. Lice’deki karakol saldırısından sonra hiçbir siyasi ahlaka sığmayacak biçimde “karakola saldıranlar uyuşturucu ekimini yapanlardır” yalanını propaganda etmişlerdir. Hem suçlu hem güçlü olmak buna denir.
AKP yalanlarla, dolanlarla ömrünü uzatmaya çalışıyor. Ancak yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.