“Bildik sandık mamulü iktidar derdi yok, zaten kendisi iktidar… Hem de yatay, hiyerarşisiz iktidar, tam da Paris Komünü tadında”
Gezi Parkı isyanının sınıfsal karakteri, görünümü, nedenleri ve olası sonuçları, direnişin kurumsallaşması; sosyalist solun ve Kürt Hareketi’nin direnişten çıkarması gereken sonuçlar üzerine söyleşilerimiz Mustafa Sönmez’le sürüyor…
Gezi Parkı’na saldırının ardından yaşanan direniş, sınıfsal bir karşı koyuştan çok orta sınıf isyanı görüntüsü taşıyor. Bunun nedenleri ve olası sonuçları konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Direniş fitilini ateşleyen ve ana aktörü durumuna gelenler önemlidir; ama kamusal alana sahip çıkma, kentin metalaşmasına karşı duruş, hangi sınıfın ideolojisidir, buna bakmalı. Bu karşı çıkış, neoliberalizme karşı duran sınıfa aittir. Yani özünde işçi sınıfı biliminin bakışı ve duruşudur. Gezi’ye hakim olan dil, işçi sınıfı biliminin mihenk taşı olan metalaşmaya, ticarileşmeye; dolayısıyla sömürüye karşı dildir; gerisi lafıgüzaf… Yok y kuşağıymış, şuymuş buymuş, ben neye inandığına, onu orada zamklayanın hangi inanç olduğuna bakarım. Kaldı ki, eyleme yön verenler de sosyalistlerdir. Bu bir “patent sahiplenmesi” değil, bir tespittir ve zaten bu gençliğe isteseniz de kafakol çekemezsiniz, sizinle dalga geçerler. Böyle zaten çok güzeller, hepimize hayat öpücüğü verdiler. Hepimize ayar çektiler. Somut durumun somut tahlilini yapıp doğru momentte büyük yüreklilik gösterdiler, bildik işçi sınıfının yapamadığını yaptılar, ama onlara o bakışı ve duruşu veren işçi sınıfının bilimidir. Bilimi, öne çıkaralım.
Bu direnişin kurumsallaşması, ikili iktidar durumunun yaratılması için neler yapılabilir?
Hareket, kendini şekillendirecektir, dışarıdan ilişmeye ne gerek var, ne ihtiyaç. Yatay bir organizasyonu var, iktidar derdi yok. Keşke böyle yapılar okullara, mahallelere, işyerlerine yayılabilse, bu toprağın fidanından toprağından her yere taşınabilse… Bildik sandık mamulü iktidar derdi yok, zaten kendisi iktidar… Hem de yatay, hiyerarşisiz iktidar, tam da Paris Komünü tadında. Bugün derdi Gezi, yarın bir başka haksızlık, artık başkaldırmayı ve haksızlık karşısında örgütlenmeyi, cesurca mücadeleyi Gezi okulundan öğrenmiş birileri var Türkiye’de. Mümkün olduğu kadar bu yaz okuluna katılım sağlayıp aynı etütten geçmelerini sağlamak iyi olur. Tayyip belli ki, kolay geri çekilmeyecek ve bu pratiğin ömrü uzayacak, uzamasa da Gezi’yi haksızlığın olduğu her yere taşımak lazım… İşyerlerine, mahallelere, belediyelere, her alana… Biz artık her haksızlığa karşı çıkışı böyle örgütleyip böyle yürütmeli, böyle savaşmalıyız.
Sosyalist solun ve Kürt Hareketi’nin direnişten çıkarması gereken dersler nelerdir?
Bu hareketin içinde sosyalist sol da var Kürt hareketi de… Katkıları var ama buradan, hem bileşenlerden hem de pratiğin,mücadelenin gelişim seyrinden öğrenecekleri çok şey ver. Bu pratik içinde dönüşebilme fırsatı var. Ders, pratiğin içinde, tabii öğrenmek isteyene… Bu nehre katılan dereler olsunlar, dominant olmaya kalkmasınlar ve kaynaşsınlar, gürül gürül okyanuslara ulaşsınlar diyebilirim ancak.
Önceki söyleşiler:
Metin Özuğurlu: “Devrime hasret kalmış ve siyasetini arayan halk sınıfları…”
Yalçın Bürkev: “İsyanın başını çeken ‘orta sınıf’ proleterleşen küçük burjuvazidir!”
Korkut Boratav: “Olgunlaşmış bir sınıfsal başkaldırı…”
Söyleşi: Özay Göztepe
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.