İzlenimler… Demokratik bir uyanış, yaşayış ve yapılanma içinde olan Kürtlerde geriye doğru bir savrulma, taşlaşma, örneğin “cemaat toplumu” haline gelme gibi bir durum yaşanabilir mi? Kürtler değişim ve demokratikleşme arayışı içinde oldukça ve dinamik toplum özelliklerini korudukça bu hiç de kolay değil. Değişim eyleminin öznesi olan kolektif/komünal çoğunlukta ciddi kırılmalar yaşanmadıkça, yanıt: Hayır! Ancak bir […]
İzlenimler…
Demokratik bir uyanış, yaşayış ve yapılanma içinde olan Kürtlerde geriye doğru bir savrulma, taşlaşma, örneğin “cemaat toplumu” haline gelme gibi bir durum yaşanabilir mi?
Kürtler değişim ve demokratikleşme arayışı içinde oldukça ve dinamik toplum özelliklerini korudukça bu hiç de kolay değil.
Değişim eyleminin öznesi olan kolektif/komünal çoğunlukta ciddi kırılmalar yaşanmadıkça, yanıt: Hayır!
Ancak bir “tehdit”, hatta “yakın tehdit” de yok değil…
***
Bir süredir Bölge’deyim…
Doğrusu çok değişmiş, çok gelişmiş bulmadım.
Yerel yönetimler hangi “modeli” örneklemişler, kimlerden esinlemişler bilemiyorum ama bir “farklılık” yaratamadıklarını kentin çehresinden, yolların durumundan anlamak mümkün…
Batman’da “Komando caddesi”, Diyarbakır’da “Mehmetçik Okulu”, Mehmetçik Fırını” zihni yorucu ve yaralayıcı militarist “uyarılar” hayli ağır geliyor.
Öte yandan problemli geçtiği söylenen Ticaret Odası seçimleri ise, ticaret-siyaset sınıfı ortamındaki tartışmalı durumunu daha bir süre koruyacağa benziyor.
“KCK Ana davası duruşmaları”na olan ilgi azlığı dikkatimi çeken bir başka nokta oluyor. Hatta “duygusal bir travma” yaratıyor.
Duruşmaya kitlesel katılımsızlık bir yana, insan hakları ve sivil toplum örgütlerinin ilgisizliği (eğer bir başka nedeni yoksa) hayli “huzursuz edici…”
Bu insan deryasında bu “yalıtılmışlık”, bu incitici “yalnızlık” neden?
Diyarbakır’da “K. Kürdistan Birlik ve Çözüm konferansı”nın yarattığı olumlu hava ise erkenden dağılmışa benziyor.
Bunun dışında Kentte, “süreç ve sorunlar” eksenli doğal gündemler yerini koruyor.
Hemen hemen herkes ve kesim bir biçimde bunun içinde.
Ancak kurum merkezlerinden dışarıya- sokağa, kafelere doğru gidildikçe bu duyarlılık zayıflıyor ve yerini günlük hayatın rutin akışına bırakıyor.
Kürt siyasal eliti ile kitle arasındaki makas açıldıkça bir başka hakikat göze çarpıyor: Cemaat!
Bu hareketliliği yakından izleyen Diyarbakırlı arkadaşım anlatıyor:
“Cemaatlerin gözle görülür bir çalışması var. “Sosyal Yardımlaşma Fonları” Cemaat yurtlarına, derneklerine aktarılıyor. Aileye, okula, işyerine her yere sızıyorlar. Gitmedikleri yer, çalmadıkları kapı yok gibi. Derinden derine topluma nüfuz ediyorlar.
Fetullah da, Hizbullah da diğer irili ufaklı yapılar da yoğun bir çalışma içinde…”
Sonra ekliyor:
“Önlem alınmazsa toplumsal taban kaybedilebilir. Kurumlar kalır ancak toplumsal destek düşer.”
***
Bence de doğru bir “tehdit” algısı…
Demokratik Kürt güçlerinin önündeki temel engel militarizm ya da savaşın ortaya çıkardığı araçlar, oluşumlar filan değil…
AKP’nin siyasal varlığı da değil…
Hatta Kürt hareketine karşı konumlanmış siyasal parti ve yapılar da “ana tehdit” halkasını oluşturmuyor. Bunlar bir biçimde biliniyor ve Kürtlerin hayatında pek de yer tutmuyor.
Ancak cemaatler aynı konumda değil…
Demokratik Kürt hareketi açısından “yakın tehdit” iktidarın da destek verdiği Cemaatler… Cemaatlerin oturduğu sosyal taban ve bunların yığınlarda yarattığı ruhsal, kültürel kaos ve bu kaosun tetiklediği yeni “barikatlar…”
Cemaatler toplum hayatı ve sağlığını da, toplumsallaşmayı da tehdit ediyor.
Kürt hareketi karşında asıl muhalefeti de iktidardan çok bu yapılar oluşturuyor.
Alternatif önlemler, politikalar geliştirilemezse tarikat, cemaat gibi örgütlemeler ciddi politik toplumsal yarılmalara yol açabilir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.