AKP iktidarına somut, kati, geri dönüşsüz bir geri adım attırılmadıkça toplumsal muhalefet örgütlerinin yapacağı tek şey mücadeleyi daha da yükseltmek olmalı…
27 Mayıs’ta Taksim Gezi Parkı direnişi ile başlayıp hızla bütün ülkeye yayılan halk direnişi, tarihin bütün büyük halk hareketleri gibi yalnızca iktidarın şiddet aygıtları ile kurduğu barikatları değil örgütlü muhalefet güçlerinin eski öngörü ve alışkanlıklarını da aşarak ilerliyor.
Bütün örgütlü güçlerin boyunu aşan sokak hareketi ve bu sokak hareketini açığa çıkaran mücadele birikiminde en büyük paya sahip olan toplumsal muhalefet örgütleri arasındaki açı farkı bazı acil uyarıların yüksek sesle dillendirilmesini zorunlu kılıyor.
Birincisi, “birkaç ağacın kesilmesine” ve “orantısız polis şiddetine” karşı gelişen tepki ile başlayan eylemlerin birleştirici unsuru “Tayyip istifa, hükümet istifa, faşizme karşı omuz omuza!” sloganlarında kendini açığa vuran siyasal bir tepkidir.
“Tayyip istifa”nın açılımı
Bu ortak siyasal tepkinin oluşmasında her toplumsal kesime bir süredir uygulanan “yaptırımlar” belirleyici olmuştur. Örneğin, gösterilerdeki kitlenin yarıya yakınının kadın olması önemli bir işarettir. Bu kadınlar biber gazından zehirlenmeyi, sakat kalmayı ve hatta ölmeyi göze alarak oradadır. Çünkü AKP’nin kadın düşmanı politikaları kadınları artık isyan noktasına getirmiştir. Alevileri uzun zamandır yok sayan AKP uygulamaları da 3. Köprü’ye “Yavuz Sultan Selim” adının verilmesiyle artık bardağı taşırmıştır. Benzer durum liseliler için, üniversiteliler için, 4+4+4’e karşı çıkan veliler için, taşeron işçiler için, kamu emekçileri için, güvencesiz çalışan beyaz yakalılar için, yaşam alanları yağmalanan kentliler ve köylüler için, “alkolü koklayanlar” ve “alkolikler” için, gazeteciler için, sanatçılar için ve dört yandan pompalanan “liberal çözüm” propagandaları karşısında AKP’ye öfkesi ve güvensizliği “giderilemeyen” Kürt yoksulları için geçerlidir.
Ve bu farklı kesimlerin “mağduriyetlerini” giderecek garantiler oluşmadan bu tepkiler dinmeyecektir.
Tarihsel sorumluluğu halk hareketini daha ileriye taşımak olan toplumsal muhalefet örgütlerinin, “Hükümet istifa” sloganında kristalize olan bu siyasal talepleri okuyamaması, daha geri talepler dillendirmesi, ezilenlerin egemenlere tepkisi karşısında yatıştırıcı rol oynaması gerek hareketi zayıflatacak gerek söz konusu muhalefet örgütlerini itibarsızlaştırıp etkisizleştirecek, tepki çeken bir tutumdur.
Muhalefet ile devlet arasında CHP
Bu süreçte, özellikle Kadıköy mitingini iptal edip Taksim’e çıkma kararı alan ve böylece, vekilleri ve kitlesiyle hareketin bir parçası olan CHP, Taksim’deki azgın polis şiddetinin bir nebze de olsa dinmesinde etken olmuştur. Ancak daha sonra AKP’nin toplumu tam olarak teslim almaya dönük politikalarını kalıcı bir biçimde değiştirmeye dönük adımlar atmak yerine, CHP üst kademelerinin yatıştırıcı, “normalleştirici” müdahalelerde bulunma girişimleri, AKP iktidarına bir süre sonra muhalefeti tekrardan ezecek ağır bir saldırı dalgasıyla yola devam etme şansı tanıyacaktır. Tayyip Erdoğan’ın “Sorumlular vebalini” ödeyecek açıklamaları ve muhalefeti masum vatandaşlar-marjinaller şeklinde ayrıştıran açıklamaları uyarıcı olmalıdır.
Kürt sorununda gerçek çözüm ve kardeşleşme için bir şans
Kürt Siyasal Hareketinin, uzun yıllar sonra Kürt sorununun çözüm sürecinde önemli bir aşamada bulunulduğu hissiyatı, tespiti elbette çok önemlidir. Yaklaşık bir haftadır süren ve AKP iktidarını, Tayyip Erdoğan’ı hedef alan halk hareketinin, “bu süreci” zedelemesi, “bu süreci” ortadan kaldırması mümkün değildir. Tam tersine bu halk hareketi eğer “doğru” ve yerinde davranışlar ve müdahalelerle yönetilirse, asıl ihtiyaç duyulan toplumsal çözümü/kardeşleşmeyi sağlayacak gerçek ilişkiler yaratacaktır. Bu noktada hedef değiştirmeye yönelik açıklamalar, kişisel öne çıkışlar ve “karşı tarafın” hissiyatını algılamayan tutum alışlar yerine tek bir hedefe odaklanmış, ortak duruşu öne çıkaran ve tek amacı halkların kardeşliğini olan tutum alışlar hayati önem taşımaktadır.
Emek örgütlerinin halka, tarihe ve kendilerine karşı sorumluluğu
Birleştirici bir inisiyatif odağından yoksun gelişen bu hareketin bu ihtiyacını giderebilecek en önemli çağrı merkezi, sokağa daha ileri mücadele formları önerebilecek olan ve halk muhalefeti içinde geniş toplumsal meşruiyete sahip DİSK, KESK, TMMOB, TTB örgütleridir. Söz konusu örgütlerin, bu tarihsel görevi yerine getirerek halk hareketine güç vermeleri kendileri açısından da bir sıçrama fırsatıdır. 15-16 Haziran direnişinin DİSK’in yükselişine kattığı ivme hatırlanmalıdır. Bu tarihsel görevin gereğini yerine getirmekten uzak duran emek örgütleri açısından ise gittikçe derinleşen bir kriz öngörmek kehanet olmayacaktır.
Tayyip Erdoğan’ın “bela” diye tanımladığı twitter üzerinden “genel grev” talepli sayısız mesajın paylaşıldığı, emek örgütleri arasında olağanüstü toplantıların düzenlendiği bir dönemde eylem çağrılarını ortaklaştırmada, halk hareketinin acil taleplerini kabul ettirme hedefli bir “genel grev” ve “halk grevi” örgütleme konusunda yaşanan gecikmeler karşısında tarihin bu hızlanmış saatleri müsamaha göstermeyecektir.
AKP iktidarı yönetemez hale getirilmeli
Bu noktada benzer talihsizliklerin tekrar edilmemesi için, işaret etmek zorundayız ki KESK’in bir gün önceye aldığı “grev” kararı, emek örgütleri arasında tepki yaratmıştır. Emek örgütlerinin ortaklaşa açıklayacağı, halkın sokakta ortaya koyduğu açık irade ile bütünleşen ve onu büyüten bir ortak tutum alış ve gerçekleştirebileceği bir genel “grev” fırsatı heba edilmiştir. Bu noktada KESK Genel Sekreteri’nin yaptığı inisiyatif alma değil, ön kesmedir. Halk hareketinin geldiği noktada artık hiçbir kişisel, grupsal çıkar mazeret olamaz, tek bir ortak çıkar vardır: AKP iktidarını halkı yönetemez hale getirmek.
TMMOB yönetiminin durumu daha da içler acısıdır. TMMOB Başkanı’nın (yeni TMMOB yasası dolayısıyla) AKP ile girdiği pazarlık/uzlaşma siyaseti*, TMMOB örgütünü bir bütün olarak toplumsal muhalefetten uzaklaştırmaktadır. 1 Mayıs’ta da olduğu gibi bu halk eylemlerinde de TMMOB yöneticileri ortalıkta yok! AKP ile pazarlık yapılarak bir hak elde edilemez. Bu gerçeğin bir an önce farkına varılmalı ve TMMOB, geçmişte olduğu gibi “bilimi ve tekniği halkın hizmetine” sunmalıdır. TMMOB yöneticileri bu görevin bilincinde değilse, başta ücretli mimar, mühendis ve şehir plancıları olmak üzere tüm devrimci, demokrat TMMOB üyeleri inisiyatif almalıdır.
AKP’ye geri adım attırmadan sokak terk edilemez
Taksim Meydanı’nda ilan edilmiş dört ortak talep asgari şarttır: (1) Taksim ve Gezi Parkı’nı yağmalama projeleri kesin olarak durdurulmalı, (2) kent merkezlerini halkın demokratik eylemlerine yasaklama girişimleri iptal edilmeli, (3) polis saldırılarının yukarıdan aşağıya bütün sorumluları istifa etmeli, (4) eylemciler hakkında yürütülen gözaltı işlemleri ve soruşturmalar durdurulmalıdır. Bununla birlikte AKP iktidarının yasalarla, yönetmeliklerle, uygulamalarla haklarını gasp ettiği tüm toplumsal kesimlerin ayrı ayrı talepleri yerine getirilmelidir. AKP iktidarına somut, kati, geri dönüşsüz bir geri adım attırılmadıkça toplumsal muhalefet örgütlerinin yapacağı tek şey mücadeleyi daha da yükseltmek olmalıdır.
Bu, isyan eden kitlelerin faşizme karşı omuz omuza, can pahasına verdiği mücadeleden yükselen ortak bir karar ve toplumsal muhalefet örgütlerince altına imza konmuş bir sözleşmedir.
* Yazının yayımlanmasının ardından gelen bazı olumsuz tepkiler sonucu buradaki ifadenin yanlış anlaşılmaya müsait olduğunu fark ettik. “Pazarlık/uzlaşma” ile kastedilen, AKP ile masabaşında yapılan bir pazarlık/uzlaşma değil; Başkanı’nın TMMOB örgütünü AKP saldırısından koruma adına edilgen ve tepkisiz kılmasıdır.
Günlerdir direnişçilere mekanlarını açan, sokaklarda, barikatlarda yer alan mimar ve mühendisler, bu korumacı çizginin örgütün tamamı tarafından paylaşılmadığını göstermektedir.
Yanlış olduğuna inandığımız bir çizgiyi eleştirirken örgütün genelinin hedef alındığı yönünde yanlış anlamalara yol açtığımız için üzgünüz; TMMOB camiasından dostlarımızla, mücadele arkadaşlarımızla yan yana olduğumuzun bilinmesini isteriz.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.