Halk, artık akşam programlarını hangi diziyi izlesem diye yapmıyor. Bu geceki yürüyüşe “yaşlı annemi de götüreyim”, “oğlumu, kızımı da götüreyim”, hatta “bu gece tüm apartman birlikte yürüyelim” şeklinde yapıyor “Gezi Parkı” direnişleri tüm ülkede alanlarda ve mahallelerde sürüyor. Her gece saat 21.00’da insanlar ellerinde tencere ve tavalarıyla sokağa iniyor. AKP karşıtları, her gece kapılarının önünden […]
Halk, artık akşam programlarını hangi diziyi izlesem diye yapmıyor. Bu geceki yürüyüşe “yaşlı annemi de götüreyim”, “oğlumu, kızımı da götüreyim”, hatta “bu gece tüm apartman birlikte yürüyelim” şeklinde yapıyor
“Gezi Parkı” direnişleri tüm ülkede alanlarda ve mahallelerde sürüyor. Her gece saat 21.00’da insanlar ellerinde tencere ve tavalarıyla sokağa iniyor. AKP karşıtları, her gece kapılarının önünden geçen bir yürüyüş koluna takılıyor ve ses çıkartıyor. Evlerinden inemeyenler, ışıkları yakıp söndürerek desteklerini gösteriyor. Mahallelerde yaşanan bu tablo bize direnişin yalnız başına Taksim ve Kızılay meydanları ile sınırlı olmadığını, tüm alanlara yayıldığını gösteriyor.
Halk, artık akşam programlarını hangi diziyi izlesem diye yapmıyor. Bu geceki yürüyüşe “yaşlı annemi de götüreyim”, “oğlumu, kızımı da götüreyim”, hatta “bu gece tüm apartman birlikte yürüyelim” şeklinde yapıyor. Mahallelerde yapılan yürüyüşler sırasında yürüyüş kollarına bazen siteler ve apartmanlardan toplu katılımlar görülüyor. Komşular birbirlerini çaya değil yürüyüşe çağırıyor artık. Sabahları kahvehanelerde ve esnaf arası sohbetlerde konu transferler değil, akşam kaç kişi yürüdük oluyor. Sohbet aralarında spor kulüplerinin bütçelerini nasıl artıracağı değil bu akşamki yürüyüşün kitlesinin nasıl artırılacağı tartışılıyor.
Hal böyleyken, yıllardır iktidarların halka karşı aldığı kararlar karşısında yalnız başlarına bile olsa dikilen toplumun örgütlü kesimleri demokratik kitle örgütü, siyasi parti, kurum ve kuruluşlarda bu halk isyanının içinde yer almak, nefesine nefes katmak, omuz omuza verdikleriyle dayanışmak ve kendilerini ifade etmek için bu yürüyüşlerde yer alıyorlar. AKP iktidarı ise “işi bilen” örgütlü kesimleri kendilerine göre “masumane” yürüyen halktan ayrıştırmak için karşı propaganda çalışmalarına hız verdi. “Halkın arasında 11 tane örgüt tespit edildi”, “Bu örgütler yürüyüşleri siyasallaştırıyor”, “Halk bunlara dikkat etmeli” söylemleri her geçen gün daha fazla yayılmaya çalışılıyor.
Ne yazık ki AKP’nin bu atağı bugüne kadar AKP’den demokrasi bekleyen liberallerin katkısı ile karşılık buluyor. Özellikle liberal ya da “eski solcu” diye tabir edebileceğimiz bir kesim, yürüyüşlerde yer alan devrimci, demokrat, yurtsever kurum ve kuruluşların flamalarından rahatsız oluyorlar. Kendilerince sivil inisiyatifler oluşturarak kurum ve kuruluşların kapısını çalıyor ve halk adına konuşma yetkisini nereden alıyorlarsa “halkın flamalardan rahatsız olduğunu” dile getiriyorlar. Buna karşın meydanlarda, eylemlerde flamalı flamasız direnişçiler birbirlerine karşı değil, AKP iktidarına ve polis terörüne karşı omuz omuza mücadele ediyor.
İşin garip yanı iktidar hedefi olan kimi sosyalist, komünist parti ve kurumlar da “flama sorunu” diye gerçek bir sorun olduğuna ikna oluyor ve yerellerde yani mahallelerde flamasız sokağa çıkma kararları alıyorlar. Hatta işi abartarak kendileri dışında çıkan kurumlara da baskı yapmaya hatta yürüyüşlerden dışlamaya çalışıyorlar.
Burada anlaşılmayan şey, kendine devrimciyim, sosyalistim, komünistim diyen herhangi bir kurum, ülkede böyle bir devrim havası varken nasıl olur da kendini gizlemeyi tercih eder. Bugün kendi ideolojini, kendi düşünceni, siyasi kimliğini açıkça ifade etmeyeceksen, halkla paylaşmayacaksan, hangi gün paylaşacaksın? Flama tartışmasını gündem yaparak iktidarın bu direnişi bölme ve örgütlü güçleri yığınlardan ayrıştırma çabalarına hizmet ettiğinizin farkında mısınız? Ulusalcı akımın siyasi simgesi, yani bayrağı olan “Atatürk resimli Türk bayrakları” kabullenilirken neden devrimci kurumların flamalarından rahatsız olunuyor?
Mahallelerde yapılan yürüyüşlerin özeti şudur; halk giderek politikleşiyor, bu dönem devrimci kurumları yanlarında her zamankinden daha fazla arıyor. Flamalarını göremediği zaman “siz akşam yürüyüşte neden yoktunuz” diye soruyor. Devrimci kurumlara düşen ise bu direnişte daha önceleri de yaptıkları gibi kendi kimlikleri ve ifade araçları ile bu direnişin içinde olmak, direnişi yükseltmek, devrim hayallerini bir kat daha güçlendirmek olmalı.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.