Yüzyıllık amok koşusunda işçi sınıfı bir kez daha derin bir uykuya, sessiz, sakin bir hayata dönmüş gibidir. Ancak, Osmanlı’dan günümüze işçilerin amok koşusuna bakıldığında, bunun bu kez çok sarsıcı da olsa geçici bir durum olduğunu gösteriyor…
1872’den günümüze amokların yorgun koşusu: Türkiye’de grevler…
… Amok nedir bilir misiniz? Amok mu?.. Galiba anımsıyorum. Malezyalıların bir tür sarhoşluğudur bu…Sarhoşluktan daha fazlasıdır… Deliliktir… Kitap gibi konuşalım; bir tür insan kuduzudur… Duygusuz, öldürücü bir ‘monomani’ bunalımı. Hiçbir alkolün etkisi bununla karşılaştırılamaz. (…) Amok… Evet, amok, bakın nedir: Bir Malezyalı, sıradan, iyi, sevimli adam, ağır ağır içkisini içmektedir… Gevşek gevşek oturmuştur öyle, kaygısızdır, güçsüzdür… Benim odamda oturmuş gibi… Sonra birden yerinden sıçrar, hançerini kapmasıyla sokağa fırlaması bir olur… İleriye atılır, koşar, hep ileriye, dosdoğru, nereye gittiğini bilmeden… İnsan olsun, hayvan olsun, yolunun üstündeki her şeyi devirir, kan kokusu azgınlığını daha da arttırır… Koşarken salyalar akar ağzından, deliler gibi bağırır… Ama koşar durmadan koşar, sağını solunu görmeden, bağıra bağıra koşar bu korkunç gidişte, elinde kanlı hançeri… Köylüler, bu kanlı delilik bunalımına tutulmuş olanı dünyada hiçbir gücün durduramayacağını bilirler… Geldiğini görenler, uğursuz haberi olabildiğince uzaklalara duyurmaya çalışırlar: ‘Amok! Amok!’ Herkes kaçar… Ama o duymaz, yoluna devam eder… Bir kuduz köpek gibi öldürülünceye kadar, ya da bitkin bir durumda kan ter içnde devrilinceye kadar…
(Zweig,20133: s.53-54)
Fransa’da grev kamuoyunca toplum düzeni açısından kargaşalık yaratan bir olay değil, yaz fırtınası gibi alışılmış olağan bir olay gibi hissedilmektedir
(Lyon-Caen, 1983: 312)
… hürriyet sadece ittifak eden işçiler için değildir!.. böyle giderse grev yapmamış hiçbir işçi sınıfı kalmayacak. Artık bu grev oyununa bir son verilmelidir…
(Yeni Asır, 9 Eylül 1908’den aktaran Yıldırım, 2013: 312)
Çalışan sınıfların haklarını arayan ve koruyan, onlara her türlü içtimai yardımlarda bulunan ve yeni yeni kanunlarla işçiye daha iyi hayat sağlamaya çalışan memleketimizde grev hakkını tanımakta fayda yoktur, zarar vardır…
(Türk İşçisi, 1 Mart 1947)
Şekil 1: 1872-1922 Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nda Grevler
Şekil 2: 1923-1961 Döneminde Türkiye’de Grevler
Şekil 3: 1963- 2011 Döneminde Grevler
Şekil 4: 1872-2011 Döneminde Grevler
Yüzyıllık amok koşusunda işçi sınıfı bir kez daha derin bir uykuya, sessiz, sakin bir hayata dönmüş gibidir. Ancak, Osmanlı’dan günümüze işçilerin amok koşusuna bakıldığında, bunun bu kez çok sarsıcı da olsa geçici bir durum olduğunu gösteriyor.
Şekil 4 bu yorucu uzun amok koşusunun tanığı olarak geleceğe ışık tutuyor…
(*) Fikret Başkaya’ya Armağan için yazılmış bir yazının bazı alıntı ve “göstergelerinin” THY grevini anlamada yardımcı olacağını düşünerek paylaşmanın anlamlı olacağını düşündüm.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.