PKK gerillasının sınır dışına çekilme kararı geçtiğimiz günlerde açıklandı. Öcalan ve PKK’nin çekilme şartı olarak ileri sürdüğü “yasal güvence” de oluşturulmadı, buna karşılık hükümetin “arzusu” olan “silahları gömüp gitme” de söz konusu değil. Henüz ne özel savaş kuvvetleri dağıtıldı, ne de PKK gerillası “terhis” oldu ama fiilen “silahlar sustu”. Son bir ayda yaşanan gelişmeler, silahların […]
PKK gerillasının sınır dışına çekilme kararı geçtiğimiz günlerde açıklandı. Öcalan ve PKK’nin çekilme şartı olarak ileri sürdüğü “yasal güvence” de oluşturulmadı, buna karşılık hükümetin “arzusu” olan “silahları gömüp gitme” de söz konusu değil. Henüz ne özel savaş kuvvetleri dağıtıldı, ne de PKK gerillası “terhis” oldu ama fiilen “silahlar sustu”.
Son bir ayda yaşanan gelişmeler, silahların susması sonrasında “Kürt siyasi alanının” ciddi bir dönüşüm geçireceğini gösteriyor.
Hizbullah saldırısı ve Kutlu Doğum Haftası “seferi”yle görüldü ki, yeni dönemde İslamcı Kürt partileri Kürt siyasi alanında etkin olmaya çalışacak.
Diğer yandan geçtiğimiz hafta eski DDKD’lilerin düzenlediği partileşme konferansının da gösterdiği üzere bir Kürt-Liberal Partisi’nin eli kulağında.
Yani bugüne kadar Kürt Ulusal Özgürlük Hareketine katılmamış, katkıda bulunmamış unsurlar, silahlar sustuktan sonra Kürt siyasi alanında PKK ve BDP’nin karşısına “İslamcılar” ve “Liberaller” olarak dikilecekler.
Abdullah Öcalan’ın İslami referanslarına, Kürt küçük burjuva liberallerine atıfta bulunularak, “AKP ile PKK’nin İslamcılık ve liberalizm temeli üzerinde pro-emperyalist bir ittifak oluşturuyorlar” şeklindeki iddialar hayatın gerçeklerine uymayacak gibi görünüyor.
Kürdistan’da liberalizmin de İslamcılığın da sahipleri var. İslamcılar ve liberaller, silahlı mücadelenin “kurucu unsur” olmadığı bir Kürt siyasi düzleminde PKK ve BDP’ye alternatif olabileceklerini düşünüyorlar.
Bu olgu, PKK ve BDP’nin “Ulusal Birlik” projelerini de etkileyecek. Kürt Özgürlük Hareketi’nin şimdiki Ulusal Birlik kavramı İslamcı ve Liberal Kürt siyasi parti ve oluşumlarının da içerilmesini öngörüyor. Ancak PKK’ye karşı partileşen, hatta bu nedenle devletten himaye görecek olan bu kesimlerin PKK’nin hegemonyası altındaki bir “Ulusal Birlik” zeminine katılması pek olası değil. Katılsalar bile devletin ve sermayenin Kürt siyasetinin içindeki “Truva atı” olacakları açık.
Böyle bir tablonun PKK ve BDP’yi İslamcı ve liberal Kürt partilerinin karşısında “Kürtlerin sol partisi” olmaya zorlayacağı anlaşılıyor. KCK’nin 1 Mayıs bildirisinde ve KCK önderlerinin son günlerdeki konuşmalarında gördüğümüz güçlü “Sosyalizm” vurgusu, PKK’nin silahlar sustuktan sonra kullanacağı siyaset dilinin önemli bir dönüşüm geçireceğini daha şimdiden gösteriyor.
Abdullah Öcalan’ın silahların susmasından sonra oluşacak ortamın yeni özelliklerine dikkat çekerek PKK’ye ve BDP’ye yaptığı “demokratik siyaset alanını genişletme” çağrısı da bu bakımdan anlamlı unsurlar içeriyor. Öcalan, HES’lere karşı mücadeleyi örnek veriyor. Bu mücadelenin artık sadece “askeri gereklere bağlanamayacağını” söyleyen Öcalan, mücadelenin, ekoloji, tarih, kültür ve tarım bağlamında genişletilmesi gerektiğini belirtiyor.
Uzun bir süredir Batman dışındaki Kürt illerinde etkili bir biçimde kutlanmayan 1 Mayıs’ın bu yıl, başta Diyarbakır olmak üzere, hemen bütün önemli Kürt illerinde geçen yıllara göre çok daha büyük bir siyasi sahiplenme ve seferberlikle kutlanması da bu eğilimi destekleyen bir olgu.
Uzun sözün kısası, şu temel saptamanın altını tekrar tekrar çizmekte fayda var: Kürt Sorunu bir ezilen halk sorunudur, Kürt hareketi bir ezilen halk hareketidir; harekete geçmiş bir ezilen halkı, yani güvencesiz işçiyi, işsizi, topraksız köylüyü emperyalistlerin, burjuva liberallerinin şişesine tıkabilmek kolay değildir.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.