1 Mayıs Taksim eylemleri, AKP iktidarına karşı direnme eğilimlerini birleştirdi. “Birlik, mücadele, dayanışma” geleneğine güncel, militan bir içerik kazandırdı. AKP iktidarına karşı siyasal muhalefetin direnişini daha da büyüten bir sıçrama tahtası oldu
Tayyip Erdoğan, sınıf kinini de aşan gerici ideolojisinin nefretini bir kez daha tüm çıplaklığıyla kustu ve Taksim, 1 Mayıs kutlamalarına yasaklandı. Konfederasyon başkanlarıyla yaptığı görüşmede, “Ben istersem izin veririm, istemezsem vermem” diyordu. Gerekçesi teknik nedenlermiş; yani inşaat varmış ve bir kişinin bile başına bir şey gelirse sorumlu olmak istemiyormuş. Acaba İstanbul’daki gösterilerde yaralanan yüzlerce kişinin sorumluluğunu alır mı? Elbette almaz; çünkü o insanlar, AKP’nin yok saydığı ilerici emek-meslek örgütlerinin ve sosyalist hareketin üyeleri.
Oysa çukura düşülmemesi için “sorumluluk” hisseden birinin yapması gereken elbette başka bir şeydi. 1 Mayıs’ın Taksim’de yapılacağı ta bir önceki 1 Mayıs’tan, yani bir yıl öncesinden belli idi. Taksim’deki inşaat, zaten belli olan bu tarih dikkate alınarak planlanabilir ve hatta bu yapılmasa bile 15 gün öncesinden tüm inşaatın etrafı güçlü bariyerlerle çevrilebilirdi; ancak nerdeee… Bunun yapılabileceğini, tüm bu süreç boyunca ortalıkta hiç görünmeyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş dahil herkes biliyordu zaten. (Bu arada Kadir Topbaş’ın sorumluluk duyduğu kesim İstanbul halkı değil de Tayyip Erdoğan olduğu için ondan bunu beklemek zaten anlamsız.) Ancak amaç emekçilerin, ezilenlerin, solun 1 Mayıs kutlamalarını sağlamak değil, tam tersine engellemek olduğu için son güne kadar bu süreç oyalamalarla, koşulların daha da güçleştirilmesi ile geçirildi. Kısacası “çukur gerekçesi” koskoca bir yalandır ve 1 Mayıs-Taksim direnişiyle oyunu bozularak çukura gerçekten düşen Tayyip Erdoğan ve AKP zihniyetidir.
Tüm bunların nedeni kuşkusuz, tekrar etmek gerekirse Tayyip Erdoğan’ın sınıf kinini de aşan gerici ideolojisinin nefreti. Bu şahsiyete ve bu şahsiyetin de sahiplendiği gerici ideolojiye göre solcular ve sosyalizm en büyük düşman, emek ve emekçi ise kendilerine tabi olması gereken, sadece verilenle yetinmesi gereken “edilgen nesneler.” Ne var ki Taksim 1 Mayıs’ının AKP tarafından bu hale getirilmesiyle sağlanan sonuçları da görmek gerek. DİSK’in hedef sloganı “Taşeron Cumhuriyetini Yıkacağız!” idi. Tayyip Erdoğan’ın taktiği, 1 Mayıs’ın bu yılki güncel politik söyleminin belirsizleştirilmesine yol açtı. 1 Mayıs alanına akacak kitlenin önemli bir bölümü pasifleştirildi, terörize edildi. Bununla birlikte, Tayyip Erdoğan’ın hesabını bozan bir şey de vardı: DİSK’in ve sosyalistlerin Taksim ısrarı. Eğer Taksim’den vazgeçilip başka bir yer, mesela Kadıköy ya da Kazlıçeşme tercih edilseydi, AKP’nin taktiği gerçek anlamıyla başarıya ulaşacaktı. İşte bu ısrar, Tayyip’e şunu söyletti: “İlla Taksim demeniz, bana, AKP iktidarına karşı yapıyoruz dedirtir, bundan bunu anlıyorum.” Evet, Tayyip Erdoğan bu konuda haklı çıktı. 1 Mayıs Taksim eylemleri, işçi sınıfının, ezilen halkların, ilerici emek-meslek örgütlerinin, ilerici toplumsal güçlerin ve sol-sosyalist örgütlerin AKP iktidarına karşı direnme eğilimlerini birleştirdi. 1 Mayıs’ın özüne uygun olarak “birlik, mücadele, dayanışma” geleneğine güncel, militan bir içerik kazandırdı. AKP iktidarına karşı siyasal muhalefetin direnişini daha da büyüten bir sıçrama tahtası oldu.
Bu arada gelecek yıl birileri, bu yılı kast ederek “geçen yıl 1 Mayıs’ın içeriği ne idi” diye soracak olursa verilecek yanıt belli: AKP iktidarına karşı direniş!
Tayyip ve şürekasının Taksim’i yasaklamasının kuşkusuz en önemli nedenlerinden biri de Türkiye işçi sınıfının tarih bilincini silme istediğidir. O bilinçten ‘77 1 Mayıs’ını, ‘89 1 Mayıs’ını çıkarma isteğidir. Çünkü bunlar, her yıl ve her yıl canlı tutulduğu sürece egemenlerin provokasyon girişimleri zorlaşacak, yeni saldırı planlarına karşı direniş barikatı sürekli canlı kalacak. İşte zaten tam da bu tarih bilincini koruma çabasıdır Taksim ısrarı, Taksim’in vazgeçilmezliği. Sadece bu kadar mı? Elbette değil.
Taksim ısrarı egemenlere, AKP’ye güvenmemektir. Çünkü işçi sınıfının çıkarı bahşedilecek olanı beklemek, verilecek olan sözlere inanmaktan geçmez. Hele hele Tayyip Erdoğan’ın yalanlarından hiç geçmez. AKP yöneticileri buldukları ilk fırsatta sürekli “1 Mayıs’ı kendilerinin resmi tatil ilan ettiklerini” propaganda ediyorlar. Sanki 2002’de yani ilk iktidar yılında bunu yaptılar. 1 Mayıs’ın resmi tatil olarak yasalaştığı yıl 2009 oldu; yani yedi yıl sonra ve tüm bu yedi yıl boyunca ve özellikle 2007, 2008, 2009 yıllarındaki o azgın saldırı programlarından sonra. Bahşedilen olmadı, zorla ele geçirildi. Ve biliniyor ki fırsat bulunduğu ilk anda gasp edilmeye çalışacak.
Taksim ısrarı, Tayyip Erdoğan ve onun valisinin (kesinlikle İstanbul halkının değil) uydurma inşaat gerekçelerine inanmamaktır. Metroyu, metrobüsü, gemileri, otobüsleri, köprüleri iptal eden, Taksim bölgesi çevresine kilometrelerce uzunlukta polis bariyeri çeken mülki amirlik 10 metre derinliğindeki çukurun etrafına sağlam bir bariyer kurmaktan acizdir. Buna ancak Çalışma Bakanı Faruk Çelik ve TÜSİAD inanır. (Bu arada demokrasi havarisi TÜSİAD’ın Taksim konusundaki tavrını bilen var mı?)
Taksim ısrarı, işçi sınıfının, sosyalizmin sesini en güçlü bir şekilde çıkarma iddiasıdır. Kazlıçeşme ve Kadıköy, o sesin gücünü zayıflatacaktır.
Taksim ısrarı sadece İstanbulluların ısrarı değildir. Ankaralı, İzmirli, İzmitli, Eskişehirli, Trabzonlu, Adanalı, Antalyalı emekçinin de inadıdır. Bugün tüm Türkiye’de meydanlara çıkan, meydanlarda AKP’ye meydan okuyan onbinlerce, yüz binlerce emekçinin sloganlarına yansıdı Taksim’in temsil ettiği ortak değerler. Taşeron Cumhuriyeti’ne karşı mücadele kararlılığı; savaşa ve faşizme karşı mücadele ve halkların kardeşliği; çayına, suyuna, deresine, yaşamına sahip çıkanların HES’lere karşı direnişleri; 2B ve kentsel dönüşüm talanına karşı halkın direniş hareketleri ülke çapındaki 1 Mayıs’ların güncel içeriğini oluşturdu.
Bu nedenle AKP’nin provokasyon rejimi yüz binlerin sesini bastırmaya yöneliktir. Ancak AKP ve özellikle Tayyip Erdoğan anlayacaktır ki o ses Türkiye’nin her meydanından büyümeye devam edecek.
Gelecek yıl Taksim’de buluşmak bir kez daha kaçınılmaz!
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.