Emr-i muhayyel bir vaaz: ”İçki haramdır.” Değil mi ki beşere ait her oluş estetik bir üslup meselesidir. Belagati bu denli yaşatmış kültürel bir mirasımız var. Ne gariptir ki ”güzel” olan her şey men eyleniyor şimdilerde. Oysa ”doğu” yalnızca acının ve hüznün bileşkesi değil(di). Sözcüklerden hakiki rüyalar; rüyalardan da hakikatler yaratan rind meşrebler divanıydı. Bir haber: […]
Emr-i muhayyel bir vaaz: ”İçki haramdır.” Değil mi ki beşere ait her oluş estetik bir üslup meselesidir. Belagati bu denli yaşatmış kültürel bir mirasımız var. Ne gariptir ki ”güzel” olan her şey men eyleniyor şimdilerde. Oysa ”doğu” yalnızca acının ve hüznün bileşkesi değil(di). Sözcüklerden hakiki rüyalar; rüyalardan da hakikatler yaratan rind meşrebler divanıydı.
Bir haber:
Sarhoş olup ördeğe tecavüz eden damada 437 lira ceza verildi! ”
Haberci arkadaşın muzip bir ironisi midir bilinmez, ancak bu adamın ”damat” olması, ayrı bir tuhaflık. ”Bir elinde gül, bir elde cam geldin sakiya/Kangısın alsam gülü yahut ki camı ya seni?” diyen letafet zirvesinden kadın mı ördek mi ayırt etmeyen ahlaki ”zirveye” gelmemiz beni daima şaşırtmıştır. Ruhların ruhlarımıza, vicdanların vicdanlarımıza ve insanın insana dokunmaktan men edilmesi böylesine acı diyetler ödetiyor galiba.
Sarhoş takısını özellikle vurguladık: Ördeğin kaderi, sahiden kadehin dibinde mi?
10 yaşında çocuklarda kadın mahremiyeti bulan, 16 yaşında gençlerin sevgiliye yazdığı acemi mektuplarında zahiri fenalıklar gören ve ille de kadının lime lime edilmiş etinde kusur arayan bir tahayyül acaba bu ördekte nasıl bir ”hikmet” buldu?
Kadehin dibindeki hakikat mi?
Ya bu:
Midemdeki sindirim sorunu için doktor muz yememi önerdi. Tam yiyordum ki Muslera’ya kızdım. Ben de Doğuluyum, zinhar ırkçılık bilmem”.(Irkçı taraftar)
Ördekten de fena: Evrimsel bir sapma bile denemeyecek bu mutant amipler, hepimizi tek hücreli canlı modülleri mi sanıyor? Sanmam. Kullandığı mutant söylemin pekala birçok alıcısı olduğunu biliyor. Yaşam fonksiyonel bir adaptasyon süreciyse, elbette ortamda en çok ”giden” ahengi arıyor bu zeka. ”Bizdeki kültürel kodlarda ırkçılık yoktur”dan, ahlaki-politik güncel vasattaki ”Benim …. arkadaşlarım var”a giden riyakarlıklardan bahsediyoruz.
Peki ya bu:
Üniversitelerden ve statlardan özel güvenliği çıkarıp polisi getireceğiz.”(Başbakan Erdoğan)
Reyhanlı’da patlayan lastik, bir süredir muktediri oldukça gerdi. Siyasal eylemin, barış süreciyle namlunun ucundan meydanların sesine kaldığı bir yoldayız. Pek dikkat çekmedi; ancak, bu ses tribünlerden de işitilmeye başlandı. Akademilerdeki kavga malumumuz. Eyletmemek lazımsa, gaz mutlaktır. Ne de olsa ”organik”. Bir noktaya kadar işçinin-öğrencinin artık bağışıklığı da var. Kaldı ki, muz cumhuriyeti vasati nezdinde eylemcinin çığlığı ördeğin gak demesine benzer. Ne diyordu şair: ”Öyle ser-mestem ki idrak etmezem dünya nedür/Men kimem, saki olan kimdür mey ü sahba nedür”
Hakikaten ”sarhoş olan” kim ki?
Mantık, fayda ve arzu şehvetiyle bir kere iflas ettiğinde, karşıtınız her birey çaresizce size gak diyen nesneleşmiş bir ördekten farksızdır. Sadist bir tecavüzcünün, sosyopat bir katilin yahut mevzu bahis hayvanseverin(?) özünde olan şey daima benzerdir: İnsani olana fayda ve arzu üzerinden yabancılaşma. Elindeki muzu, teatral bir şovdaki kazanma şehvetiyle oyunun siyah ve öteki kimlikli öznesine sallayan bireyin, iki kadeh -misal rakı- ile ördekle gerdeğe girme cesareti bulan hayvansever(?)den farkı var mıdır sahiden? Yahut da, bir tür gladyatör alanına çevrilen kent sokaklarında; devlet olma şehvetiyle elindeki copu ”ötekine” sallayan polisin yaptığının, Roma askerinin köle-gladyatöre yapmak istediğinden farkı var mıdır? Beteri, benzeri bir şehvetle davranan kolluk için o lanetli özneler, tecavüze uğrayıp nesneleşen kimliksiz kadından farklı mıdır?
Cidden, sorun kadehte midir?
Gönül kırgınlığına, yorgunluğuna ya da sevincine iki kadeh içene, yahut aşkla oynaşan sevgiliye duyulan nefret, ”mutlak ve meşru ahlaki alan/takva” tahayyüllerine uymadığı gerekçesiyle düşüşe yasaklanmış ”çukurlar” ilan edilirken, muktedirin aklı için Reyhanlı da olsa olsa nahoş bir maliyet tablosu olarak görülür doğal olarak. Üstelik iktidar ”özneleri” için ayran yahut şarap içmeleri de pek önemsizdir: Onların ”büyük” akçeli/ökçeli dünyalarında ötekinin çığlığı ve elbet ahlakı ”küçük” detaylardan ibarettir.
Ne demiş eskiler: Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
Sahi sorun ördekte miydi?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.