Ulusalcılar ile Liberallerin İmralı Süreci’ne ilişkin bu çıkarsamalarının altında kahvehane teorisyenlerinin tartışmaları yatıyor
“Kürtler, AKP’yle bir olup diğer Ortadoğu halklarını ABD’ye satacak” mı? Yoksa “Kürtler, ABD’yle ve AKP’yle bir olup hem kendilerini, hem Türkiye’yi, hem de diktatörlüklerden bunalan Ortadoğu halklarını kurtaracak” mı? Bence, Ulusalcılar ile Liberallerin İmralı Süreci’ne ilişkin bu çıkarsamalarının altında kahvehane teorisyenlerinin tartışmaları yatıyor
“Bizim toplum”da düşünce dünyasının şekillendiği asıl ortam ne üniversitedir, ne Meclis’tir, ne de basındır. Bizim düşünce hayatımız kahvehanede şekillenir. Kahvehane teorisyenlerimiz, bakkal Mehmet amcaya, tesisatçı Cemal’e inandırıcı gelen öncüllerden yola çıkarak her gün birkaç dünya savaşı çıkarır, her gün Türkiye’yi birkaç kez kurtarır ya da batırır. Kahvehane teorisyenlerimizi vardıkları uçuk sonuçlar nedeniyle kaale almayız ama, kullandıkları öncüllerden de kafamızı kurtaramayız. Gazetelerin tirajları ile manşetlerini kahvehane teorisyenlerinin öncüllerine göre kurabilme başarıları arasında bir doğru orantı vardır. Bu gerçeği artık iyice kavramış olan televizyonlarımız da, söyleşi programlarını artık tamamen “kahvehane muhabbeti” formatına uydurdular.
Toplumsal “sağduyumuz” kahvehane masalarında kuruluyor; bu yüzden “Kahve Dünyası”nı anlamak önemli.
“Kürtler, AKP’yle bir olup diğer Ortadoğu halklarını ABD’ye satacak” mı? Yoksa “Kürtler, ABD’yle ve AKP’yle bir olup hem kendilerini, hem Türkiye’yi, hem de diktatörlüklerden bunalan Ortadoğu halklarını kurtaracak” mı? Bence, Ulusalcılar ile Liberallerin İmralı Süreci’ne ilişkin bu çıkarsamalarının altında kahvehane teorisyenlerinin tartışmaları yatıyor.
Kahvehane teorisyenlerimizin İmralı Süreci üzerine tartışmalarının konusunu geleceğe ilişkin aynı beklentinin değişik yorumları oluşturuyor. Gerçek güçlerin yapıları, çözüm bulmaya çalıştıkları sorunları, stratejileri, birbirleri karşısındaki konumları ve hareket yetenekleri “etiketlendikten” sonra hepsi ortaklaşa aynı sonuca varıyorlar: İmparatorluk yeniden kuruluyor!
Kimi “aman ha!” diyor, kimisi avuçlarını oğuşturuyor ama yargı kesin, ABD Ortadoğu’da Osmanlı İmparatorluğu’nu ihya edecek!
Bunun nasıl olacağını kestirmek için de “tarihsel hafıza” hemen yardıma koşuyor: Tıpkı Yavuz Sultan Selim’in Kürtleri himayesine alarak İran’ı frenleyip Suriye, Filistin ve Mısır’a yürüyerek Ortadoğu’nun “Sünni Birliği”ni sağlaması gibi, Sultan (Başkan) Tayyip de, dört parçadaki Kürtleri Türkiye’nin güdümüne taşıyarak, Ortadoğu’nun “Amerikan Barışı”nın en büyük “yerli ortağı” olacak. ABD düdüğü çalacak, Türkiye Ortadoğu liginde şampiyon olacak, en büyük başkan da bizim başkan olacak! Türk kahvesindeki “analiz” bu minval üzre sürüp gidiyor.
Alevi kahvesindeki “analizciler” de aynı öncüllerden yola çıkıyor ama onlar için bu öncüller büyük bir tehdidi de beraberinde getiriyor. “Yavuz’un Doğu seferi” ve “Osmanlı-Kürt birliği” Anadolu Alevilerinin en büyük faciasını kodluyor çünkü. Erdoğan’ın Kürtleri yanına alıp ABD-İsrail bayrağı altında Alevi Suriye’yi ateşe attıktan sonra Şii İran’a saldırdığı bir süreçte kabağın Anadolu Alevilerinin başına da patlaması kaçınılmaz değil mi? “Kanımızı içseler doymayacak” bu Şafiler, Osmanlı Bayrağı (“İslam Bayrağı”) altında yeniden toplanırlarsa vay halimize!
Kürt kahvesindeki muhabbette, aynı öncüllerden “hem ABD’nin hem de Türkiye’nin Kürd’e muhtaç olduğu”, “talihin nihayet Kürd’e güldüğü” sonucu çıkarılıyor. Güney Kürdistan zaten neredeyse bağımsız gibi; Türkiye Batı Kürdistan’ın özerk yönetimi ile arayı düzeltirse; biz de burada “kendi kurumlarımızla” yerel yönetimlerimizi bir ölçüde özerkleştirir, Türkiye siyasetinde de “anahtar” rolünü kapabilirsek gerisi gelir. Bir taraftan fiili “Kürt ortak pazarı”yla, diğer taraftan özerk Kürt yönetimleri arasında kuracağımız “ulusal birlik kurumlarıyla” Ortadoğu’nun “yükselen ulusu” haline geliriz; 21. yüzyılı Kürt yüzyılı yaparız!
“Güçlü” iktidarıyla, “köklü” ana muhalefetiyle, “malumatfuruş” liberal ve ulusalcı entilijansiyasıyla, “bilimsel” sosyalist hareketiyle Türkiye “Siyaset Dünyası”nın, “Kahve Dünyası”nın “hayallenmelerine” referansının bu denli güçlü olması sizce de tuhaf değil mi?
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.