PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz’da yaptığı tarihi çağrı herkeste ciddi bir umut yaratmıştı. AKP hükümetinin en üst düzeyde yaptığı açıklamalar da bu yönlüydü ve umudu güçlendiriyordu. PKK 23 Mart günü resmen ateşkes ilan etmiş, yeni sürecin adı bizzat Başbakan tarafından “Çözüm süreci” olarak konmuştu. Fakat her ne olduysa adı “Çözüm” olarak konan yeni süreç daha […]
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın Newroz’da yaptığı tarihi çağrı herkeste ciddi bir umut yaratmıştı. AKP hükümetinin en üst düzeyde yaptığı açıklamalar da bu yönlüydü ve umudu güçlendiriyordu. PKK 23 Mart günü resmen ateşkes ilan etmiş, yeni sürecin adı bizzat Başbakan tarafından “Çözüm süreci” olarak konmuştu.
Fakat her ne olduysa adı “Çözüm” olarak konan yeni süreç daha başındayken tökezler görüntüler vermeye başladı. PKK ateşkes ilan edip eylemleri durdursa da, basından yansıyan bilgilere göre asker operasyonlarını durdurmadı. Irak ve İran sınır hatlarında yoğun askeri hareketliliğin olduğu yönünde bilgiler basına yansıyor.
Her ne kadar Van KCK davasında bazı önemli tahliyeler olsa da, siyasi tutuklular ve seçilmiş milletvekilleri cezaevlerinde kalmaya devam ediyor. Dahası yeni polis operasyonları oluyor ve siyasi içerikli tutuklamalar yapılıyor. Böyle giderse demokratik siyasetin önü açılacağa pek benzemiyor.
Daha da önemlisi, son günlerdeki konuşmalar neredeyse bir krizin varlığına işaret eder gibi. PKK yöneticileri, ateşkesin kalıcı hale gelebilmesi ve savaş güçlerinin geri çekilmesi aşamasına geçilebilmesi için konunun meclise götürülmesi, TBMM’nin karar alıp kanun çıkartarak özel komisyonlar görevlendirmesi ve akil insanlar komisyonunun oluşturulması gerektiğini belirtiyorlar.
Başta Başbakan Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP sözcülerinin açıklamaları ise bundan epeyce farklı. Gerçi Adalet Bakanı ve Meclis Başkanı bunun olabileceğine benzer açıklamalar yaptılar. Fakat Başbakan hemen buna müdahale etti ve son hükümet toplantısı ardından “Meclisten kanun çıkarmak gibi bir gündemin olmadığını” açıklandı.
Yine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, silahlı güçlerin sınır dışına çıkması gerektiğini belirtti. En son Başbakan Tayyip Erdoğan, bazı TV kanallarında yaptığı canlı açıklamalarda neredeyse son noktayı koydu. “Nereye bırakacaklarsa silahlarını bırakıp çıkıp gitsinler” dedi. Gündemlerinde konuyu meclise götürmenin ve PKK Lideri’nin koşullarını düzeltmenin olmadığını belirtti.
Tabi AKP yöneticilerinin bu açıklamalarına ve Başbakan’ın söz konusu sürece ters olan sözlerine cevap PKK’den hemen geldi. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı, “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi bir çekilmenin gündemlerinde olmadığını” açıkladı.
Böylece daha baştayken sanki süreç önünde bir tıkanma varmış gibi bir görüntü ortaya çıktı. Bu da zaten çok riskli ve kırılgan olan süreci neredeyse tehlikeye sokar bir durum ortaya çıkardı. Zaten umudun zayıf, karamsarlığın çok olduğu ortamda kaygılı yaklaşımlar öne çıkar hale geldi.
Şimdi artan kaygı içinde herkes bunu tartışıyor. Her ne kadar Başbakan, PKK için “İpe un seriyorlar” dese de, asıl ipe un serenin kendisi ve partisi olduğu gözleniyor. Başbakan’ın “Silahlarını atıp gitsinler” sözünün gerçekleşme imkânı teknik ve mevsim açısından bile pek mümkün görünmüyor.
Peki tekniki açıdan bile gerçekleşmesi mümkün olmayan talepleri AKP yönetimi niçin ileri sürüyor? Öyle anlaşılıyor ki, AKP hesabında “Geri çekilme” bulunmuyor. Aslında böyle bir sürece adım atarken AKP’nin hesabının bir ateşkes veya çatışmasızlık olduğu açığa çıkıyor. Geri çekilme hedefine göre AKP’nin ciddi bir hazırlığının ve planının olmadığı görülüyor.
PKK Lideri’nin geri çekilme çağrısı yapmasının AKP’yi biraz da şaşırttığı ve boşluğa düşürdüğü gözleniyor. Beklemediği böyle bir durumla karşılaşınca, bedava bulmuş olmanın bir sonucu olarak mümkünse sonuç almak istiyor. PKK’ye dönük tehdit içeren bir üslupla böyle bir sonuca ulaşmayı hedefliyor. Başbakan’ın son açıklamadaki üslup bozukluğunun nedeni bu.
Bu üslupla iki şey hedefleniyor. Birincisi, eğer PKK’ye geri adım attırılırsa en iyisi bu olur. Böylece gerillanın sınır dışına çekilmesi gibi, AKP’nin pek de inanmadığı ve hazırlıklı olmadığı bir hedef gerçekleşmiş olur. İkincisi, eğer bu olmazsa, bu durumda en azından ateşkese herkes razı olur. Zaten baştan AKP’nin planladığı da bu. Böylece AKP, kendi esas planına ulaşmayı başarır. Bu durumu çevreye ise, “İşte başka çabalar yürüttüm de olmadı, ancak bu gerçekleşti” biçiminde ifade edip desteklerini almaya çalışır.
Bütün bunlardan şu sonuç çıkıyor: Aslında AKP’nin ve hükümetin ateşkes ötesinde bir arayışı ve planı yok. Başbakan’ın deyimiyle ipe un sererek “Geri çekilme” aşamasının önünü kapatmaya çalışıyor. Çünkü geri çekilme gündemleşirse, o zaman bunun bir karşılığı olur. Bu durumda demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünü anayasal ve yasal düzeyde ele almak gerekir.
Oysa AKP’nin ne böyle bir zihniyeti ne de politik planlaması söz konusu. AKP’nin mevcut tutumunun da geçmişi aşar bir yanı yok. Yani gerçekte bir “çözüm projesi”ne sahip değil. Onun için de konunun meclise gitmesine ve siyasallaşmasına karşı. Yeni süreci hükümet düzeyinde yürütmek istemesi, konuyu meclise taşımaması bundan kaynaklanıyor ve bu anlama geliyor.
Bu durum şu gerçeği açığa çıkarıyor: AKP’nin gündeminde Kürt sorununu çözmek yok. “Çözüm süreci” derken, o aslında “PKK’yi çözme” hedefini ifade ediyor. Olayı siyaset kurumuna götürmekten kaçınması ve hükümet düzeyinde tutmak istemesi hala güvenlikçi yaklaşımı aşmadığını ortaya koyuyor.
AKP, sürecin ilerletilmesini “PKK engelledi” diyerek ateşkes konumunda kalınmasını hedefliyor. MHP tehditleri karşısında bu noktada durmayı kendisi açısından daha yararlı görüyor. Yine ateşkes konumunu kendi planları ve siyasal hesapları açısından yeterli buluyor.
AKP’nin 2023 hedefini gerçekleştirebilmesi için iki yılın fazla çatışma olmadan geçmesine ihtiyacı var. Böylece yerel seçimleri ve Cumhurbaşkanı seçimini kazanması kendisi için yeterlidir. Buna dayanarak 2015 seçimini de kazanabilir. Buna bir de yeni anayasa yapımını ekleyebilse, o zaman AKP’nin keyfine diyecek kalmaz. 2023’e ulaşacak bir iktidarı garantilemiş olur.
Demek ki AKP’nin iktidarı açısından 2013 ve 2014’ü savaşsız geçirmeye ihtiyacı var. Yeni süreçle hedeflediği de işte bu. Süreci bu noktada tutup idare etmeye, demagoji ile kendisine gelen eleştirileri bastırmaya çalışıyor. Süreci daha baştan tıkatan ve gelişimini engelleyen, AKP’nin bu tutumu ve siyaseti oluyor.
Bu da gösteriyor ki, AKP’nin yeni süreçten anladığı başka. Aslında ona göre çok yeni bir süreç de yok. Yeni demokratik siyasal mücadele sürecini AKP değil, AKP’ye rağmen PKK Lideri geliştirmeye çalışıyor. Bu gerçeği Kürtlerin ve demokratik güçlerin iyi anlaması, daha duyarlı ve tedbirli olarak ilân edilen yeni demokratik siyasal mücadele sürecini daha güçlü desteklemesi ve sürece tam katılması gerekiyor.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.