Sosyal politika alanında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de önemli değişimler yaşandı/yaşanıyor. Devletçi ve haklara vurgu yapan sosyal devlet anlayışının yerini hızla hak yerine yükümlülüklere, kamu yerine özel sektöre vurgu yapan bir anlayış alıyor. Sosyal harcamalar azaltılırken, sosyal hizmetler metalaştırılıyor. İnsan, sistem içerisinde birer sermaye unsuru olarak yerleştiriliyor. Sosyal devlet sosyal yatırım devletine dönüşüyor. Sosyal harcamalar […]
Sosyal politika alanında tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de önemli değişimler yaşandı/yaşanıyor. Devletçi ve haklara vurgu yapan sosyal devlet anlayışının yerini hızla hak yerine yükümlülüklere, kamu yerine özel sektöre vurgu yapan bir anlayış alıyor. Sosyal harcamalar azaltılırken, sosyal hizmetler metalaştırılıyor. İnsan, sistem içerisinde birer sermaye unsuru olarak yerleştiriliyor. Sosyal devlet sosyal yatırım devletine dönüşüyor. Sosyal harcamalar yerine beşeri sermayeye yatırım yapmak esas hale dönüşüyor.
Önemli hak kayıplarının yaşandığı günümüzde bir yandan da yoksullaşma hızla artıyor. Yoksulluk/yoksul insanlar, kendi içerisinde hiç umudu olmayan yoksullar, çalışan yoksullar olarak kademelendiriliyor/farklılaşıyor. Dünya nüfusunun yüzde onu toplam dünya gelirinin yüzde yetmişinden fazlasını elde ediyor. Dünya nüfusunun dörtte biri yoksulluk sınırı altında yaşıyor. Bir milyarı aşkın insan yeterli beslenemiyor. Her yıl beş yaşın altında yedi milyon çocuk hayatını kaybediyor.
Sosyal politikanın önemli unsurlarından biri olan soysal yardımlarda, yoksullukla mücadelenin ana eksen haline dönüştüğü görülüyor. Bu durumda yoksulluğun bir sosyal risk unsuru olarak görülmesi etkili. Bununla birlikte sosyal yardımlar sosyal hakların genişletilmesi perspektifi ile değil muhtaçlık temelinde gerçekleştiriliyor (Gökbayrak; 2010: 157).
Yoksulluğun bir diğer yüzü ise “yoksulluğun kadınlaşması”. İlk kez 1995 Dördüncü Dünya Kadın Konferansı Eylem Planında ifade olarak kullanılan yoksulluğun kadınlaşmasına, “BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi” sözleşmesinde yer veriliyor. Yoksulluğun kadınlaşması, çok genel olarak, tüm dünyada, işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü, ücretlerdeki eşitsizlik, çalışma hayatında yatay ve dikey ayrımlar, güvencesiz işlerde daha fazla çalışma vb. gibi nedenlerle yoksullar içerisinde ezici çoğunluğu kadınların oluşturmasını anlatıyor (Uçar, 2011: 43).
Patriyarkal sistemden kaynaklı cinsiyetçi iş bölümü kadınların kaynaklara ve gelire erkeklerle eşit biçimde erişememesi, mülkiyet ve gelirin kontrolünde eşit düzeyde söz sahibi olmamasına ve emeklerinin değersiz kılınmasına yol açıyor. Patriyarkal sistem ile yoksulluğun kadınlaşması arasında doğrudan bir ilişki bulunuyor (Ünlütürk Ulutaş, 2009: 26). Bugün dünyada toplam işin yüzde 67’si kadınlar tarafından yapılırken, kadınlar gelirin ancak yüzde onuna sahip olabiliyor. Dünyada mutlak yoksulluk yaşayan 1,300 milyon yoksulun yaklaşık 95 milyonunu yani yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de benzer şekilde yoksullukla mücadele politikalarının odak noktasında kadınlar bulunuyor. Kadınların yoksulluğun olumsuz etkilerine hem daha fazla maruz kalmaları hem de ev ve bakım emeğindeki rolü, diğer bir ifadeyle evin idamesini sağlayanların kadınlar olması yoksullukla mücadeleye yönelik politikaların merkezinde olmalarında belirleyici oluyor.
Kadın yoksulluğu ile mücadelede tek bir politika aracından söz etmek kuşkusuz mümkün değil. Ayni, nakdi yardımlardan, eğitici kurslara, istihdama katılımını teşvikine değin çeşitli biçimlerde sunuluyor. Bununla birlikte yoksulluğun çalışma/iş ile birlikte ele alınması, işgücü olarak görülmesi ve işgücüne dönüştürülebilmesi anlayışının daha yerleşik hale geldiği görülüyor. Mikro krediler veya gelir getirici faaliyetlerin geliştirilmesi en yaygın uygulamalar arasında yer alıyor. Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM, 2008) tarafından hazırlanan “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planında (2008-2013)” kadın yoksulluğuna ilişkin strateji ve eylem planı şöyle ifade ediliyor.
“….Bu konuya getirilen iki temel yaklaşım, mevcut sosyal güvenlik sistemlerinin geliştirilmesi ve yeni istihdam alanlarının yaratılmasıdır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü tarafından kadınların sürdürülebilir gelire kavuşturulması ve ekonomik hayata entegre edilerek kadın yoksulluğunun engellenmesi amacıyla gelir getirici proje destekleri verilmektedir. Ayrıca kadın yoksulluğunu engellemek için Teşvik Fonları kapsamında mikro-kredi uygulamaları yürütülmektedir. İl Özel İdaresi Kanunu çerçevesinde, bazı illerde başlatılan mikro-kredi uygulamaları 81 ilin tümüne yaygınlaştırılacaktır (KSGM, 2008: 44).”
Bu politika anlayışı aynı somutlukla olmasa da Dokuzuncu Kalkınma Planında da yer alıyor. Planda çocuk ve yaşlı bakımına, bakım emeğine, ilişkin vurgu daha fazla göze çarpıyor. “Gelir Dağılımının İyileştirilmesi, Sosyal İçerme ve Yoksullukla Mücadele” başlıkları altında ele alınan yoksullukla mücadelede için yoksulların üretici hale getirilmesi, gelir getirici faaliyetlerin desteklenmesi önerileri daha fazla öne çıkıyor.
“…Kadınların ekonomik ve sosyal hayata katılımlarını artırmak için; bu kesime yönelik mesleki eğitim imkânları geliştirilerek istihdam edilebilirliklerinin artırılması; çocuğun bakımı ve yetiştirilmesi için ideal ortam olan aileye yönelik eğitici programların yaygınlaştırılması; yaşlılara yönelik olarak evde bakım hizmetinin desteklenmesi, kurumsal bakım konusunda ise huzurevlerinin sayısı ve kalitesinin arttırılması… (DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı)”
Ayrıca kadın yoksulluğu ve kadınlara ilişkin düzenlemeler, planın ilgili maddeleri arasında yer alıyor.
Söz konusu bu iki metin bugün geniş anlamda sosyal politika, dar anlamda ise kadın istihdamının konumlandırıldığı durumu da özetliyor. Bir yandan kadınların işgücüne çekilmesi aynı anda da bakım emeğinin süreklileştirilmesi hedefleniyor. İş ve aile yaşamının uzlaştırılması olarak sunulan bu hedef esnek istihdam politikalarının da zeminini oluşturuyor (Ergüneş, 2012). Sosyal devlet sosyal yatırım devletine dönüştürülüyor. Kadınlar da bunun içerisine birer sosyal sermaye unsuru olarak konumlandırılıyor.
Kaynakça:
Ergüneş, N. Sosyal Politikada Dönüşümün Etkilerini Biz Kadınlar Nasıl Yaşıyoruz, 7. Karaburun Bilim Kongresi’nde sunulan bildiri, 5-9 Eylül 2012.
Devlet Planlama Teşkilatı (DPT). Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), 2006
Gökbayrak, Ş. “Refah Devletinin Dönüşümü ve Bakım Hizmetlerinin Görünmez Emekçileri Göçmen Kadınlar”, Çalışma ve Toplum, 2009/2.
Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM). Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı (2008-2013), Ankara, 2008.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.