Sendikal hareket uzun süredir bir bunalım içersinde. Bu bunalım, çeşitli gelişmelere de yol açıyor. Hem Türk-İş’te, hem de DİSK’te olağanüstü genel kurula doğru bir gidiş var. Aralık 2011’de yapılan Türk-İş Genel Kurulu’nda bazı sendikaların üye sayısının üstünde aidat ödeyip daha fazla delege ile temsil edildiğine ilişkin itirazlar oldu. İtirazı yapan Tek Gıda-İş ve Toleyis, konuyu […]
Sendikal hareket uzun süredir bir bunalım içersinde. Bu bunalım, çeşitli gelişmelere de yol açıyor. Hem Türk-İş’te, hem de DİSK’te olağanüstü genel kurula doğru bir gidiş var.
Aralık 2011’de yapılan Türk-İş Genel Kurulu’nda bazı sendikaların üye sayısının üstünde aidat ödeyip daha fazla delege ile temsil edildiğine ilişkin itirazlar oldu. İtirazı yapan Tek Gıda-İş ve Toleyis, konuyu yargıya götürdü. Yerel mahkeme itirazı reddettiyse de Yargıtay bu kararı bozdu. Eğer yerel mahkeme Yargıtay’ın kararına uyarsa önümüzdeki süreçte Türk-İş’in yeni bir genel kurul yapması gündeme gelecek.
Zaten 6356 sayılı Sendikalar Kanunu ile bağlantılı olarak Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu’ya karşı diğer yönetim kurulu üyelerinin bir tavrı oldu, olağanüstü kongre talebi gündeme geldi. Türk-İş’te şimdi mahkemenin kararı bekleniyor.
DİSK’te de Genel Sekreter ve Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu’nun görevden ayrılmasıyla birlikte görüş farklılıklarının oluşması, nisan ayında yeni bir kongre yapılması kararını gündem getirdi.
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan DİSK’e bağlı Enerji-Sen’in genel kurulunda da kimi sendika başkanları bu konuya değindiler. Tersane işçilerinin örgütlü olduğu Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Kamber Saygılı, “Konfederasyonlardan çatırtılar geliyor. Bu gelen ses, aslında statükonun çatırdamasıdır. Sendikal hareket artık eskisi gibi gidemez” diye konuştu.
Sendikalardaki durum böyle, peki işçiler ne diyor? Zaman zaman çeşitli sendikaların eğitim toplantılarına katılıyoruz. Tüm geneli yansıtmasa da edindiğimiz bazı izlenimler özetle şöyle:
Sendikalı işçiler, genelde toplu sözleşme ile ne kadar zam alacakları beklentisi içinde bulunuyorlar.
Düzen değişikliğine ve sendikal mücadeleye olan inançları zayıflamış, güven eksiklikleri var.
Kendi güçlerinin pek farkında değiller, AKP’nin gücünü de gereğinden fazla büyütüyorlar.
AKP’nin muhafazakar eğilimi ve dinsel düşünceleri işçileri etkiliyor ancak bir haksızlığa karşı mücadelede muhafazakar eğilimli işçiler de ön saflarda yer alıyor.
İşçi temsilcileri arasında kapitalizmi eleştiren devrimci, sosyalist unsurlar da var.
İşçinin geneline bakıldığında sınıf bilinci eksikliği göze çarpıyor.
Bilinçli işçiler ise, sınıf mücadelesinin somut sorunlar üzerinden ve siyasal bir perspektifle yapılması gerektiğine dikkat çekiyorlar.
Ülkemizde 16 milyon çalışanın ancak yüzde 5’i sendikalı. Kimi sendikalar, olanaklarını zorlayıp mücadele veriyorlar, büyük bir kısmı ise “rehavet” halinde. Tek, tek işyerlerinde de direnişler göze çarpıyor. Ancak bu direnişlerin bütünleşmesi ve birleşik bir mücadele içinde yer almasında sıkıntı var.
Güvencesiz çalışanların, taşeron işçilerinin örgütlenmesi ve mücadelesi son derece önemli. Enerji-Sen’in kongresinde de bu konuya ağırlık verildi. Petrol-İş Sendikası da, bir süre önce yapılan Başkanlar Kurulu toplantısında güvencesiz çalışmaya karşı ortak bir mücadele yapılması gereği üzerinde durdu.
Türk-İş’teki muhalefeti temsil eden Sendikal Güç Birliği Platformu, 23 Mart’ta Lüleburgaz’da güvencesiz çalışmaya ve taşeronluğa karşı bir miting düzenliyor. Haydi bakalım, ha gayret.. 2013, birleşik mücadeleyi ören bir yıl olsun…