Su kaldırmayacak konu Yetvart’ın da belirttiği gibi, kendisinden başkasını ezmeye yeminli resmi söylemde bir anda ortaklaşmaktır. Milliyet’in sağlam ve kitabi gazetecilik faaliyeti sayesinde Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan’dan oluşan BDP heyetinin İmralı’da Öcalan’la neler konuştuğuna dair fikir edinmiş bulunuyoruz. Yayımlanan tutanakların birçok açıdan faydası olduğu kanısındayım. Öncelikle hem Kandil hem de Kürt […]
Su kaldırmayacak konu Yetvart’ın da belirttiği gibi, kendisinden başkasını ezmeye yeminli resmi söylemde bir anda ortaklaşmaktır.
Milliyet’in sağlam ve kitabi gazetecilik faaliyeti sayesinde Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tan’dan oluşan BDP heyetinin İmralı’da Öcalan’la neler konuştuğuna dair fikir edinmiş bulunuyoruz.
Yayımlanan tutanakların birçok açıdan faydası olduğu kanısındayım. Öncelikle hem Kandil hem de Kürt siyasi hareketi, müzakere masasında kandırılmış, ezilmiş bir kişi tarafından temsil edilmediğini gördü. Ki bu sürecin etaplarının salimen aşılması için son derece önemliydi. Başbakan bunu ‘terör örgütüne oksijen sağlamak’ olarak görüyor olabilir. Oksijen iyidir halbuki, zihin açar, göz açar. Daha bir sürü şey.
Bunun yanında, yani Öcalan’ın sözlerine yansıyan o grandiyöz egosunun yanında, bu süreci ne olursa olsun sonuca ulaştırma iradesini gösteriyordu o tutanaklar. Bu da umut verici.
* * *
“AK Parti’yi ben yarattım, tam düşüyorken, yine ben tuttum” sözlerinde de şaşkınlık yaratacak bir kısım görmüyorum. Ne bu sözleri, ne de Başbakan’la başkanlık konusunda ittifak yapılabileceğiydi vahim olan.
Benim nezdimde hayal kırıklığı yaratan Öcalan’ın, Ermeniler, Yahudiler ve Rumlarla ilgili ‘yüksek’ görüş ve düşünceleriydi. Ortak paydayı Müslümanlık’tan açıp, 2015 için hazırlık yapan ortak düşman Ermenilerin hain planlarına getiriyordu lafı. Ki bu sözlere bakıp “Öcalan’dan ne bekliyordunuz” diyenlere de şunu söylemek isterim: Öcalan’ın ve Kürt siyasi hareketinin fikri kronolojisini yakından takip etselerdi, tutanaklarda, Hocalı mitinglerinde canhıraş bayrak sallayan bir tür İdris Naim Şahin’le burun buruna gelmeyi son derece tuhaf bulurlardı. Ki ben buldum.
Dün Radikal.com.tr yazarı Yetvart Danzikyan bu konuda müthiş bir yazı yazmıştı. Kaçırmış olanlar için bazı bölümlerini aktarmayı borç bilirim: “Öcalan bu sözleri her ne sebeple söylemiş olursa olsun. Öncelikle; siyasal Kürt hareketinin bu sözlerde bir problem olduğunu kabul etmesini beklerim. Biliyorum, reel politik alanda ‘çok büyük’ işler dönerken bu sorularla çok az insan ilgilenecektir. Evet, müzakere sürecinin başarıya ulaşmasını hepimiz istiyoruz. Sürecin öneminin elbette ki farkındayız. Zaten süreç zarar görmesin diye neredeyse çıtımızı çıkarmıyoruz. Kaldı ki ‘Bakmayın olup bitenlere, süreç yürüyor’ analizleri yazmayı ben de çok isterim. Bir yönüyle de durum böyle zaten. Fakat bu tür meselelere zamanında reaksiyon vermezsek, sözümüzü yutarsak, gidilen yer, ‘herkesin’ yeri olmaz.”
* * *
Öcalan’la görüşmeler başladığından beri siyasi hesabı ne olursa olsun, Başbakan Erdoğan’ın desteklenmesi gerektiğini söylüyorum. Ellerin tetikten çekilmesiyle ivme kazanacak süreci tali meselelere takılarak kemirmemek gerektiğini düşünüyorum. Şimdi bu noktada, tali mesele nedir diyebilirsiniz. Şudur: Başkanlık konusunda AK Parti ve BDP’nin mutabakat sağlaması, bir deyimle Erdoğan’a başkanlık makamını hediye etmesi. Evet, bu, şu anda tali bir konudur. Valla öyle. Ama Öcalan’ın Ermeni ve Yahudi ‘lobisi’ sözleri değildir. Bu konuda hükümetle bir zihniyet birliği içinde olması, başkanlık hesabından çok daha tehlikeli bir mevzudur. Neden derseniz… Haftalar, aylar içinde AK Parti’nin önerdiği başkanlık formülünde değişiklikler olacaktır. Bu değişiklik konunun AK Parti içindeki, ABD’deki ve Çankaya’daki aktörleri tarafından gündeme getirilecektir. Yani bu köprünün altından daha çok sular akar, şelale olur. Su kaldırmayacak konu ise Yetvart’ın da belirttiği gibi, kendisinden başkasını ezmeye yeminli resmi söylemde bir anda ortaklaşmaktır. Kürt siyasi hareketinin bu manada ‘Türkleşmeyeceğini’, hop bir dakika, diyeceğini ümit ediyorum.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.