Öcalan ve Kandil cephesinin ‘İslam birliği’ ve ‘mağlubiyet’ unsurlarına dayalı söyleme bakışı nasıl? Başbakan Erdoğan kamuoyunu ‘İmralı açılımı’na ikna etmek için son zamanlarda iki unsura dayanıyor. İlki PKK’nın aslında tamamen mağlubiyete uğratıldığı ikincisi ise İslam birliği. Salı günü Erdoğan’ın grup toplantısında söyledikleri tutturduğu yeni söylemin ilk unsurunun ipucunu veriyor: “Bu millet söyleyeceğini savaş meydanında söyler. […]
Öcalan ve Kandil cephesinin ‘İslam birliği’ ve ‘mağlubiyet’ unsurlarına dayalı söyleme bakışı nasıl?
Başbakan Erdoğan kamuoyunu ‘İmralı açılımı’na ikna etmek için son zamanlarda iki unsura dayanıyor.
İlki PKK’nın aslında tamamen mağlubiyete uğratıldığı ikincisi ise İslam birliği.
Salı günü Erdoğan’ın grup toplantısında söyledikleri tutturduğu yeni söylemin ilk unsurunun ipucunu veriyor: “Bu millet söyleyeceğini savaş meydanında söyler. Sonra o defteri sonuna kadar kapatır. Zafer kazanmış bir ordu için yenilmişler karşısında mağrur olmak yoktur.”
İkinci unsur olan İslam’ın birleştiriciliğini ise çokça tekrarlamakta. Balıkesir’de Milliyet gazetesini suçladığı konuşma ile yine meşhur salı konuşmasında bunlara rastlamak mümkün. Başbakan, Balıkesir’de kardeşliğin öneminden bahsettikten sonra şunu söyledi: “Bizim değerler silsilesi içinde ancak inananlar kardeştir.”
Kuran’ın Hucurat Suresi’nin 10. ayetine atıfta bulunuyordu: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki rahmete eresiniz.”
Salı günü ise Çanakkale Savaşı’nda kandırılmış Senegalli Müslüman askerlerin ezan sesini duyunca nasıl silah bıraktıklarını anlatarak İslam söyleminin altını çizdi. Bu geçen hafta Dışişleri Bakanı’nın “Hiç savaşmadan tekrar Saraybosna’yı Şam’a, Bingazi’yi Erzurum’a bağlayacağız” açıklamasıyla da tutarlı. Davutoğlu’nun açıklamasında 110 yıl önce bu şehirlerin Osmanlı’nın parçası olmasından bahsederken Osmanlı’nın şimdi nüfusunun çoğunluğu Müslüman olmayan eski şehirlerinden hiç bahsetmemesi de dikkate alınmalı.
Öcalan ve Kandil cephesinin bu iki unsura dayanan söyleme bakışı nasıl?
Cömert bir savaş galibi tutumunun bu cephe tarafından kabul edilmeyeceği açık. Murat Karayılan, Fıratnews internet sitesinde yayımlanan röportajında Ortadoğu’daki son gelişmeler sonrasında PKK’nın üzerindeki baskının azaldığını ve geçen seneye göre daha büyük bir operasyonel güce sahip olduklarını ifade ediyor.
Erdoğan’ın söyleminin İslami kısmı ise Öcalan tarafından kısmen kabul edilmiş gibi. İmralı görüşmelerinin içeriğinden de görülebileceği üzere Öcalan ‘İslam’a klasik sol jargonla’ bakmadığını ve Kürt halkının dindar olduğunu söylüyor. Bunun yanına Kürtlerin tarikatlar eliyle yaşadığı İslam’ın geliştirilmesi gerektiğini de ekliyor.
Bununla da kalmıyor, önceki gün Radikal’de Yetvart Danzikyan’ın ve dün de Ezgi Başaran’ın üzerinde durduğu gibi, Ermeni-Rum ve Yahudi lobilerinden dert yakınıyor. Bu grupların Türkiye’nin Müslümanlaşmasına karşı bin yıldır tepkili olduğunu ve laiklik ile milliyetçiliğin arkasına sığınarak derin devlet olarak da okuyabileceğimiz bir paralel devlet kurduklarını söylüyor.
Ancak Öcalan, Gülen Cemaati ve hatta Mısır Başkanı Mursi’nin İslam’ı kullanmak isteyen yabancı güçlerin elinde oyuncak olduklarını da belirtiyor. Erdoğan’ın bir süre önce gündeme getirdiği idam tartışmalarını ise “İslam’ı kullanan kapitalist tekelci işadamları Başbakan’ın ağzına idamı veriyorlar” diye değerlendiriyor.
Yani Öcalan’a göre dış güçler cemaati, gayrimüslim lobiler ise laikliği kullanarak Kürtlerle Türkleri birbirine kırdırmak istiyor.
“Millet İslam enternasyonalizmini tarif eder” dedikten sonra ekliyor Öcalan: “Ortak bir milletin üyesiyiz.”
Bakalım barış sürecinin Erdoğan’a kaybettirebileceği milliyetçi oyları, İslam birliği söylemi telafi edebilecek mi?
Bakalım barış sürecinin dış politikaya yansımaları Davutoğlu’nun söylemindeki gibi mi olacak?
Barış sürecinin adımları somutlaştıkça, İslami söylemin sadece kamuoyunu ikna için mi yoksa daha esasa ilişkin sebeplerle mi benimsendiği ortaya çıkacaktır.
Şimdilik hâlâ ihtiyatlı bir iyimserliği korumakta fayda var. Bu ihtiyatı barış düşmanlığı olarak karalamaya çalışanları ise fazla kaale almamak gerek.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.