Hademelerden biri İsmetpaşa Mahallesi’ndeki evi tarif etti. Mevsim kış ortalarıydı. Erkenden karanlık çöken sokaklarda yürümeye başladım. Ankara’nın asfalt döşeli yollarına hiç benzemeyen bozuk kaldırımlı dar mahalleleri geçtim. Birbiri arkasına yokuşlar ve inişler vardı. Uzun bir yolun sonunda, adeta şehrin bittiği yerde, sola saptım ve köşedeki kahveye girerek evi öğrendim: Taş ve kum yığılı arsaların arasında […]
Hademelerden biri İsmetpaşa Mahallesi’ndeki evi tarif etti. Mevsim kış ortalarıydı. Erkenden karanlık çöken sokaklarda yürümeye başladım. Ankara’nın asfalt döşeli yollarına hiç benzemeyen bozuk kaldırımlı dar mahalleleri geçtim. Birbiri arkasına yokuşlar ve inişler vardı. Uzun bir yolun sonunda, adeta şehrin bittiği yerde, sola saptım ve köşedeki kahveye girerek evi öğrendim: Taş ve kum yığılı arsaların arasında tek başına duran iki katlı, sarı boyalı bir bina. Raif efendinin alt katta oturduğunu biliyordum. Zili çaldım…”
Bu satırlar 1943 yılında Sabahattin Ali tarafından yazılan Kürk Mantolu Madonna’dan bir alıntı. Sabahattin Ali, eserin bu kısımda şu an Ankara’nın Altındağ ilçesi sınırları içerisinde yer alan mahallerden birini, İsmetpaşa’yı anlatır. Sabahattin Ali’nin o gün anlatımından bugüne çok bir şey değişmedi mahallede. Neredeyse tek değişen gerçek artık İsmetpaşa’nın şehrin dışında değil tam ortasında yer alması. Hal böyle olunca bu mahalle Ankara’nın en büyük rant sevdalılarından biri olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in iştahını kabarttı ve bir kentsel dönüşüm çalışması başlatıldı.
Dikmen Vadisi ve Mamak projeleri bu çalışmanın en güzel örnekleridir. Bu iki projede de hak sahiplerine hiçbir hak verilmiyor desek yeridir. Bundan dolayı iki bölgede de 7 yılı aşkın süredir direnişler sürmekte. Bu direnişlere son olarak Altındağ eklendi. Altındağ’da bulunan İsmetpaşa, Hıdırlıktepe ve Atıf Bey mahalleleri bu saldırının son muhatapları oldu. Rayiç bedellerin düşük olması, verilmek istenen konutların ne zaman, nerede, hangi kalitede yapılacağının belli olmaması ve enkaz bedelinin tamamının ödenmemesi yapılmak istenen projedeki sorunlardan sadece bir kaçı. Ben buradan sorunlardan ziyade bu bölgelerde Barınma Hakkı Meclisi’nin örgütlenme pratiklerinden bahsedeceğim. Meclis olarak neler yaptığımızı, nasıl çalıştığımızı, gördüklerimizi ve yapacaklarımızı anlatacağım.
Başlangıç: Sokak, kahve ve ev toplantıları
Mahalle halkının Barınma Hakkı Meclisi üyelerine temasıyla birlikte bu üç mahallede de çalışmamız başlamış oldu. Mahallede bir hayalet gibi dolanan kentsel dönüşümün ne olduğu, bununla ne amaçladığı ve neler yaşanacağı meclis üyeleri tarafından mahalleye anlatılmaya başlandı. Bu kapsamda kahveler, evler, okul bahçeleri, halka ulaşabileceğimiz ve geniş toplantıların yapıldığı örgütlenme alanlarına dönüştü.
İkinci adım: taleplerin belirlenmesi
Küçük toplantıların ardından bütün hak sahipleri ilk taleplerini oluşturmaya başladı. Şehir plancılarının, avukatların ve farklı mücadele alanlarının katıldığı bu toplantıda hak sahipleri neler talep etmeleri gerektiğini belirledi. Ardından da bu mücadelenin uzun soluklu olacağını bildikleri için Barınma Hakkı Meclisi’ne bir büro açılması için bu mahallede çalışma yürütme görevi verildi. Bütün kararlar açık oylamayla belirlendi ve neredeyse toplantıya katılan hiç kimse aksi yönde itirazda bulunmadı.
Talepler belediye önünde
Taleplerin belirlenmesinin ardından ilk iş bu taleplerin Büyükşehir Belediyesi’ne iletilmesi oldu. Bu kapsamda yüzlerce kişi toplantıda belirledikleri talepleri hazırladıkları dilekçelerle belediyeye iletti. Belediyeye verilen mesajda açıktı: Artık mahalle halkı Barınma Hakkı Meclisi etrafında örgütlenmeye başlamış ve kendilerine dayatılan tek taraflı sözleşmeleri imzalamama kararı almıştı.
Sıra Barınma Hakkı Bürosu’nun açılışında
Evlerinin yıkılacağı yönünde Belediye’den sürekli tehditler alan mahalle halkı, direniş konusunda bu adımları attı ve tehditlere papuç bırakmadığını gösterdi. Şimdi sırada Barınma Hakkı Bürosu’nun açılışı var. Ardından da, belki uzun vadede belki kısa vadede, halkın hakkını alması var. Bundan sonrası bir oya gibi yavaş yavaş, ilmek ilmek işlenecek; ta ki halk hakkını alana kadar.
Osman Nuri Orhan
(Barınma Hakkı Meclisi Basın Sözcüsü)
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.