Bugün (6 Şubat) internet sitelerinde yer alan bir haber SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu için üretilen Bronko adlı zırhlı yatın denize indirildiğini yazıyor. 32 metre uzunluğunda, 146 ton ağırlığındaki yat, 13 milyon Euro’ya mal olmuş. Bronko, ağır silahlarla yapılacak saldırılara karşı da kurşun zırhla kaplanmış. Bronko’da, saldırı anında sığınılabilecek bir panik odasıyla, yat […]
Bugün (6 Şubat) internet sitelerinde yer alan bir haber SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Konukoğlu için üretilen Bronko adlı zırhlı yatın denize indirildiğini yazıyor. 32 metre uzunluğunda, 146 ton ağırlığındaki yat, 13 milyon Euro’ya mal olmuş. Bronko, ağır silahlarla yapılacak saldırılara karşı da kurşun zırhla kaplanmış. Bronko’da, saldırı anında sığınılabilecek bir panik odasıyla, yat sahibinin yatı terk edebilmesi için kaçış noktası bulunuyormuş. Türkiye’de üretilen ilk zırhlı yat olan Branko’da jakuzi, yüzme havuzu, otomobil garajı da yer alıyormuş.
Tüm bunlar zengini malı züğürdün çenesini yorsun diye yazılmadı. Konukoğlu’nun Nisan ayında yaptığı açıklamaları akla getirdi. O açıklamaya göre Konukoğlu, öbür taraftaki yerini garantiye almıştı. Antep’e bir İlahiyat Fakültesi yaptıran Konukoğlu, Diyanet İşleri Başkanı’nın da katıldığı temel atma töreninde konuşmuş, bu gibi hayırseverlik faaliyetleriyle öbür dünyaya EFT (Elektronik Fon Transferi) yaptıklarını söylemişti. Konukoğlu, bu metaforu sıkça kullanmaya devam etmiş, Aralık ayında bir patronlar toplantısında da bankacılık sisteminde EFT ile para transferi yapıldığını anımsatmış ve şu şekilde konuşmuştu:
Hayır ve zekat malınızın sigortasıdır, öbür dünyaya EFT’dir. Nasıl ki bankacılık sistemi üzerinden görmediğiniz, dokunmadığınız parayı havale edip yerine ulaştığından şüpheniz yoksa, hayır ve zekat işleriyle öbür dünyaya EFT yaptığınıza da inanırsanız karşılığını alırsınız.”
Hayır işleriyle her fırsatta övünen, bıkmadan usanmadan tüm hayır işlerini defalarca kalem kalem sayan Konukoğlu, “düşman” saldırılarından niye bu kadar işkilleniyor? Yoksa hayır ve zekatı o kadar sağlam bir sigorta olarak görmüyor mu? Ya da ahrete bol bol EFT yapmışken ölüme karşı neden bu kadar önlem alyor? Yoksa alemler arası fon transferinin güvenilirliğine dair şüphesi mi var? Eminiz ki bu soruları “Haşa” diyerek yanıtlayacak. Biz ise cennette yerini garanti altına alma meselesinin tarihine kısaca bir bakalım.
Yoksa endüljanslar da bir yalan mıydı?
Malum, Ortaçağ Avrupa’sında da “günahlar” kilise tarafından affedilebiliyordu ve buna endüljans deniyordu. Ancak Ortaçağ’da bu affı kazanmak o kadar kolay değildi. Uzun oruçlar tutarak, cinsel perhizler yaparak, fiziksel acılar çekerek, haçlı seferlerine katılarak, kısacası meşakkatli yollardan geçerek günahlardan arınılabiliyordu.
Feodalizmin çözülmeye, ticari kapitalizmin Avrupa’da yaygınlaşmaya başladığı 15. ve 16. yüzyılda Katolik kilisesi, toplumsal pozisyonunu korumak için çağa ayak uyduran bir adım attı. İcat ettikleri “endüljans kağıtlarını” para karşılığı satmaya başladı. Yeni yeşeren satış düzeninde Ortaçağ’ın dinsel taassuplarını çiğnemek zorunda kalan toplumun günahlarından arınmaya, kilisenin de paraya ihtiyacı vardı. “Günahlardan arınmaya” ve paraya olan “ihtiyaç” arttıkça endüljans da iyice sulandırıldı. Kişilerin kendileri için değil ölmüş anne-babaları için de endüljans satılmaya başlandı.
Yıllar boyu kiliseye bağışta bulunarak cennetten arsalar satın alındı. Bu paralar sadece dini otoriteleri zenginleştirmedi, aynı zamanda kilisenin “yardım” faaliyetlerinde kullanılarak bu kurumun toplumsal meşruiyetini yeniden üretti.
Borcumuz ne kadar?
SANKO Holding Yönetim Kurulu Başkanı Abdulkadir Konukoğlu ise “tapu”nun en önemli zenginlik alameti olduğu dönemde, 16’ncı yüzyılda yaşamıyor tabii. Zenginliğin alemeti farikası artık tapudan çok finansal varlıklar. Ayrıca cennetten arazi ticaretini yapan aracılara da gerek yok. Siz yapın hayrınızı, tek tuşla öbür dünyaya havale: Finans çağında “İslami endülüjans” şahane! Şimdi Diyanet’ten beklediğimiz şey, bir “günahlardan arınma tarifesi” çıkartması. Acaba hangi günah için ne kadar EFT çıkarmak zorundayız, bunu bilmek hakkımız.
Örneğin tekstil devi Konukoğlu, tekstil ve konfeksiyon sektörünün ağır ve tehlikeli işler kapsamında sayılarak kadın işçilere ayda 5 gün “özel gün izni” verilmesi tartışılırken “fabrikalarımızda tek bir kadın işçi çalıştırmam” tehdidini savurmuş ve yasayı engellemişti. Bu eyleminin karşılığı olarak acaba ne kadar EFT çıkarılmalı? Ya da SANKO olarak, dünyanın sayılı doğal güzelliklerinden olan Rize’nin ünlü İkizdere Vadisi’nde kurdukları hidroelektrik santralin deneme üretiminde, 8.5 kilometrenin dereyi kurutmalarının karşılığı ne kadarlık bir havale yapmalılar? Bu doğa harikası bölge için koruma kararı alınması karşısında SANKO Holding “SİT kararı döviz kaybı” açıklaması yapmıştı. Peki o “döviz kaybı” neden “cennete EFT” sayılmadı ve balıklar, ağaçlar, kuşlar ve köylünün geçim olanakları yok edildi. Öyle ya “arınmak” için “günah” işlemek, hayırseverlik için de sermaye biriktirmek gerek. Yani o dere illa kuruyacak, o yat illa alınacak.
Bu yazıda çok mu günaha girdik? Peki; borcumuz ne kadar?