Endişe; senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, 1974 yılında tutuklanmasının ardından asistanı Şerif Gören’in yönetmenliğinde tamamlanan, Çukurova’ya pamuk tarlarında çalışmaya gelen, yoksulluk, cehalet, kan borcu olan Kürt yoksullarının anlatıldığı bir filmdir. Filmde amaçları ırgatları bir araya getirmek olan bazı kişilerin dağıtıkları bildiriler, tarlalarda başlayan huzursuzluk ve grev kararı en dikkat çeken sahneyi oluşturur. Yılmaz Güney’in senaryosunda çizdiği […]
Endişe; senaryosunu Yılmaz Güney’in yazdığı, 1974 yılında tutuklanmasının ardından asistanı Şerif Gören’in yönetmenliğinde tamamlanan, Çukurova’ya pamuk tarlarında çalışmaya gelen, yoksulluk, cehalet, kan borcu olan Kürt yoksullarının anlatıldığı bir filmdir. Filmde amaçları ırgatları bir araya getirmek olan bazı kişilerin dağıtıkları bildiriler, tarlalarda başlayan huzursuzluk ve grev kararı en dikkat çeken sahneyi oluşturur. Yılmaz Güney’in senaryosunda çizdiği Cevher tipini ve Endişe filmini, bir sömürü düzeni içinde kurban oluşlarının bilincine varamamış cahil, dindar, geleneklerine bağlı insanlarımızın yaşadığı umutsuzluğun yanında bir umut olarak da okumak gereklidir. Filmde yoksul halkın mücadelesi kimlik ve etnik düzlemde değil, sınıfsal devrimci düzlemden yapılır. Kürt mevsimlik işçilerinin yanında bitiveren devrimcilerin, kimlik ve etnik belgeleri yoktur. Kimliklerinde sadece devrimci yazar.
Bilindiği gibi 12 Eylül 2010da AKP hükümeti bir anayasal oylama yaptı. Toplumun tüm gerici koalisyonu, liberali, liberal sol “evet” ve “yetmez ama evet” kümesi etrafında yeni anayasayı onaylayarak, 12 Eylül 1980 faşist anayasasında ikinci perdeyi araladılar.
Bu oylama kadar önemli olan diğer bir olay, 19 Ekim 2009’da “Demokratik Açılım” adı altında uygulamaya konulan ayrıntıdır. Kandil ve Mahmur’dan 34 kişinin giriş yaptığı tarih 19 Ekim 2009, çıkış yaptığı tarih 19 Temmuz 2010’dur. Bir kaç ay sonra anayasal yargıya başlayan müdahale ve operasyon dalgaları 12 Eylül 2010 anayasasından sonra gerçek yüzleriyle belirmeye başlamıştır. (Bu olay “yetmez ama evet”leriyle Sol entelijansiyaya, 2012’de yaptıkları günah çıkarma sonrasında Oya Baydar ve Adalet Ağaoğlu adında siyasal öngörüleri demansif olan iki edebiyatçı armağan etmiştir) Anayasal oylama öncesi Kürtlere dağıtılan umut ve ardından gelen operasyon dalgası, unutulmaması gereken bir ayrıntıdır. 2013’de RTE (Sayın başkan) “barışa son bir şans” adı altında etrafına Kürt muhalefetinin çoğunu toplayarak kendisinin kişisel diktatörlüğün kesinleşmeyi hedefleyen ikinci Anayasal oyuna başlamıştır. Kuvvetler ayrılığı üzerinden, burjuva anayasal düzende yürütmeyi tek kişinin elinde toplama projesini “yeni Kürt açılımı” ile aynı dönemde tekrar projelendirmesinin altı dikkatle çizilmelidir. Yeniden başlayan İmralı süreci, BDP’nin Karadeniz gezileri sonrası ortaya çıkan durum, mevcut iktidarın manüplasyonları olarak okunmalıdır. BDP’nin sol kanadının Samsun olaylarını “bir lümpen proleter çetenin etrafında toplanmış ne olduğundan habersiz kişi ve kimi yerel siyasilerin işi” olarak yorumlaması endişeyi vericidir. Bu endişe, yorumun iktidarın gösterdiği “iyi niyete”karşılık olmasındandır. Faşist güruh, BDP solu tarafından lümpen proleter olarak yumuşatılmıştır. İkinci Kürt açılımı, RTE’nin kişisel diktatörlüğü öncesi giriştiği son numaradır. Kürt yoldaşlarımız bu numarayı iyi okumalıdır.
“Safım açık ve bellidir. Emekçi yoksul halkımın safında bilimsel sosyalizme inanan, sosyalizm acemisi bir sanatçıyım. Bütün olanaklarımla kurtuluş mücadelesinin içinde olmaya çalışacağım… Bu yüzden başıma gelecek belaları göğüslemeye şimdiden hazırım. Hak yolunda, halk için ölüm en şerefli ölümdür…” diyen Yılmaz Güney’in Endişe filminde gördüğü gerçek, bugün daha da kıymetlidir. Türk ve Kürt yoksullarını birleştirecek politikaların devrimci siyasi özne etrafında yeniden oluşturulması, tek kişi diktatörlüğüne karşı öncelikli ve acil durum çağrısı olmalıdır. Bu yolda üretilecek çözümlerin ipuçları Tekel Direnişi’nde vardır.
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.