İstanbul’da kentsel dönüşüm, bu yeni, küresel boyutta biçimlendirilmiş ticari ve finansal coğrafyada kendine yer açma dürtüsüyle başladı. Bu dönüşüm, 1980 askeri darbesinin ardından neo-liberal ekonomik modelin uygulanmaya başlanmasına denk gelir. “Güçlü olan hayatta kalır” ilkesini şiar edinen bu İstanbul vizyonu ve modeli, serbest piyasa ideolojisi ve küresel trendlere paralel bir anlayışla şekillendirilmiştir… Statükoya meydan okumak isteyen […]
İstanbul’da kentsel dönüşüm, bu yeni, küresel boyutta biçimlendirilmiş ticari ve finansal coğrafyada kendine yer açma dürtüsüyle başladı. Bu dönüşüm, 1980 askeri darbesinin ardından neo-liberal ekonomik modelin uygulanmaya başlanmasına denk gelir. “Güçlü olan hayatta kalır” ilkesini şiar edinen bu İstanbul vizyonu ve modeli, serbest piyasa ideolojisi ve küresel trendlere paralel bir anlayışla şekillendirilmiştir… Statükoya meydan okumak isteyen her toplumsal hareket için kamusal mekan hakkı mücadeleleri, merkezi bir önem taşımakta…
13. İKSV İstanbul Bienali kapılarını açarken, 80 askeri darbesinden sonra ülkemize sokulan neoliberal ekonomiyi ve o zamanlardan bu güne büyüyerek gelen talan politikalarını ve bu politikaların en önemli ayaklarından biri olan kentsel dönüşümü, yukarıdaki sözlerle eleştirdi. İsteyen herkes, her sayfasından ayrı bir ‘’muhalifliğin’’ yükseldiği Bienal broşürünü inceleyebilir, tabi KOÇ ve Eczacıbaşı sponsorluğunda. Fakat ‘sanırsak’ broşüre koymayı unuttukları bir şey var:
Sayın Kenan Evren,
Yakalanan anarşistlerin ve suçluların mahkemeleri uzatılmamalı ve cezaları süratle verilmelidir. Polis teşkilatı teçhiz edecek ve onu kuvvetlendirecek imkânlar genişletilmeli, gerekli kanunlar bir an önce çıkarılmalıdır. İşçi-işveren ilişkilerini düzenleyecek olan kanunlar asgari hata ile çıkarılmalıdır. Bazı sendikaların Türk Devleti’ni ve ekonomisini yıkmak için bugüne kadar yaptıkları aşırı hareketler, göz önünde bulundurulmalıdır. Disk’in kapatılmış olmasından dolayı bir kısım işçiler sendikal münasebetler yönünden bekleyiş içindedirler. Militan sendikacılar bu işçileri tahrik etmek ve faaliyeti devam eden sendikaların yönetim kadrolarına sızarak davalarını devam ettirmek niyetindedirler. Bu durum bilinerek hazırlanacak kanunlarda gerekli tedbirler alınmalıdır. Komünist Parti’nin, solcu örgütlerin, kürtlerin, ermenilerin, birtakım politikacıların kötü niyetli teşebbüslerini devam ettirecekleri muhakkaktır, bunlara karşı uyanık olunmalı ve teşebbüsleri mutlaka engellenmelidir. Zatıalilerine ve arkadaşlarınıza muvaffakiyetler temenni ediyorum. Emrinize amadeyim.
Vehbi Koç
3 ekim 1980
İstanbul Bienali ‘Anne Ben Barbar mıyım?’ sorusunu sormadan önce, sponsorlarının hangi ‘Barbarlık’lara imza attığına bir dönüpte bakmalıdır. Keza gecekondularda yaşayan insanlara, kendi deyiminizle kentli olmayan/sonradan yerleşenlere ithafen belirledikleri bu sıfat, Kartal’da 5500 metrekarelik arazide kentsel dönüşüm yapmaya çalışan Eczacıbaşı’na, savaşlardan ve ölümlerden tank üreterek para kazanan KOÇ Holding’e daha çok yakışmaktadır.
‘Şehrin Kamusallığı’nı tartıştıracak olan, elbette bu neoliberal politikaların mimarları değillerdir ki, kendileri ‘nerde kamusal alan, oraya yerleş çünkü beleş’kapitalizminin Türkiye şubelerini oluşturmaktadırlar. Peki o zaman, her saniye ne kadar kazandıklarının hesabını yapan bu şirketler, neden kazançsız bu büyük organizasyonlara girsin ki? (Çokta kazançsız denemez aslında, bir sergi bileti 20 TL’ye satılırken!) Cevap ne sanat için sanatta ne de toplum da; Koç ve Eczacıbaşı için, sanat makyaj malzemesi olabilmekte, pis işlerin üstünü örtebildiği ölçüde. Küreselleşen dünya sahnesine süslenip, nasıl ‘sanat tacirliği’ yaptığını göstermek, sanatın da piyasasını yaratmak ve pazarlamak hatta sanat tekeli (İKSV’nin bugünkü pozisyonu) haline gelmek; bu kulvarda önemli hedeflerden. Sanat şirketlerin koltuk altına girdiği zaman değil, özgür bırakıldığında sanattır.
Bu yüzden
SANATI ÖZGÜR BIRAK, KENTLERİ/ KENTLİLERİ ÖZGÜR BIRAK!
*Öğrenci Kolektifleri üyesi
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.