Temiz içme suyu, temel eğitim, güvenli köprüler, şiddetten korunma, kamuya açık parklar gibi temel ihtiyaçlar yurttaşlara parasız sağlanmalı
Herkese bedava sunulması gereken (vergilerimizle ödenen) temiz içme suyu, temel eğitim, güvenli köprüler, şiddetten korunma, kamuya açık parklar gibi bazı şeyleri, vatandaşların satın almak durumunda kalmamasını sağlamalıyız.
Asgari ücreti (saatlik) 7.25 Dolar’dan 9 Dolar’a çıkarmak, üzerinde çok düşünülmesi gereken bir konu olmamalı. Cumhuriyetçiler bunun işverenlerin işleri dışarıdan almasına neden olacağını söylüyor ama bu palavra. İşverenler bu işleri dışarıdan tedarik etmeyecek veya makinelere yaptırmayacak; çünkü bu kadar düşük seviyede ücretle yaptırılan bu mesleklerin hepsi, işverenlerin en küçük maaş artışını müşterilere yansıttığı yerel, kişisel hizmet sektörlerinde (perakende, lokanta, konaklama vb.) yer alıyor. Asgari ücreti mevcut daha düşük federal asgari ücretten ziyade 9 Dolar’a yakın olan eyaletler, federal asgari ücreti uygulayan eyaletlerden daha yüksek işsizlik oranlarına sahip değil.
Saatte 9 Dolar bile yılda 18 bin Dolar’a denk geliyor ve bu bile yoksulluk sınırının altında kalıyor. 23 bin Dolar civarında olduğu belirlenen yoksulluk sınırı bile ülkenin birçok yeri için gerçek yaşam masraflarını doğru yansıtmıyorken, kazanılan gelir vergisi kredisi ve yemek fişlerini asgari ücrete eklediğimizde bile bu miktar zorlukla yoksulluk sınırının üstüne çıkabiliyor.
Bunun yanında, önerilen artış, ihtiyaç sahibi ailelerin evlerine daha çok para girmesini ve tüketimlerini arttırmalarını sağlayarak, diğer insanlar için de istihdam kaynağı yaratabilir.
Saygın bir toplum daha azıyla yetinmemelidir.
Bazı muhafazakarlar, saygınlığın bununla hiçbir ilgisi olmadığını söylüyor: “Neyin saygın olduğuna karar vermeye kimin hakkı var? İnsanların ne kadar ücret alacağına piyasaların karar vermesine izin vermeliyiz.”
Bu var olan en eski muhafazakar uydurmalarından biri; toplumdan ayrı bir piyasa varmış gibi yanlış bir iddiaya dayanıyor ama aslında ortada kendi kendine işleyen bir piyasa yok, sadece güçlünün egemenliği var.
Piyasanın nasıl düzenleneceğini toplumun belirlemesi gerekir. Ahlak standartları ve saygınlık bu kararlarda büyük rol oynar.
İşçilerin güvenliği ve tüketici sağlığı için minimum standartlar belirlemeliyiz. Çocukların işgücünde yer almaması gerektiği konusunda kararlı olmalıyız.
Köleler, tehlikeli uyuşturucular, bebekler, oylar, seks işçisi çocuklar, makineli tüfek, nükleer malzeme gibi şeylerin alınıp satılamadığına emin olmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Herkese bedava sunulması gereken (vergilerimizle ödenen) temiz içme suyu, temel eğitim, güvenli köprüler, şiddetten korunma, kamuya açık parklar gibi bazı şeyleri, vatandaşların satın almak durumunda kalmamasını sağlamalıyız.
Saygınlığın neyi gerektirdiği konusunda değişik fikirler olabilir, bunları konuşabiliriz. Bazı konularda minimum standart getirmenin çok masraflı ve verimsiz olduğuna, uygulanabilir olmadığına, özgürlüğümüze beklenmeyen sınırlamalar getirebileceğine karar verebiliriz.
Farklı toplumların bu sorulara farklı cevapları vardır. Mesela, silahlar, neredeyse bütün diğer gelişmiş ülkelerde yasaktır. İşçiler ABD’de olduğundan çok daha fazla korunur. Asgari ücretler daha fazladır. Zenginden alınan vergi daha yüksektir. Ücretsiz sağlık hizmetleri çok daha yaygın ve herkes tarafından erişilebilirdir.
Her toplum saygınlığın kendisi için neyi gerektirdiğine karar vermelidir. “Toplum” olmak bunu gerektirir.
Piyasaların her şeyin en iyisini bileceği iddiasından vazgeçin. Piyasalar insan ürünüdür; nasıl yapılandırılıp işleneceklerine insanlar karar vermelidir.
Asgari ücretin yükseltilmesi, bireysel silahlanmanın kısıtlanması, sağlık hizmetlerinin genişletilmesi konularında olduğu gibi, bugün yüz yüze kaldığımız çok sayıdaki sorun, saygın toplumdan ne anladığımızı tekrar düşünmemiz gerektiğini gösteriyor.
17 Şubat 2013
[truthdig’deki İngilizce orijinalinden Tuğba Bozçağa tarafından Sendika.Org için çevrilmiştir]
Sendika.Org, yayın hayatına başladığından bu yana işçi sınıfı hareketinin, solun ve genel olarak toplumsal muhalefetin gündemine ilişkin, farklı politik perspektiflerden düşünsel katkılara açık bir tartışma platformu olagelmiştir. Sitemizde yayımlanan yazılar yayın kurulunun politik perspektifiyle uyumluluk göstermeyebilir. Amacımız, mücadelenin gereksinim duyduğu bilimsel ve politik bilginin üretimini zenginleştirecek tüm katkılara, yayın ilkelerimiz çerçevesinde, olabildiğince yer verebilmektir.