Yolsuzluk, ırkçılık, mezhepçilik, sahtekarlık, say say bitmez… Redhack’in yayınladığı YÖKbelgeleriyle, üniversitelerimizde türlü yüz kızartıcı suçun işlendiği ortaya çıkıyor. Çıkıyor da ne oluyor? Adı geçen üniversite yönetimlerinden, Cumhurbaşkanı’ndan, hükümetten açıklama yok! Buna karşılık Redhack’e dava açıldı. 12 Eylül kalıntısı YÖK, belgeleri haberleştiren gazetecileri tehdit etti! Bir tek İstanbul Üniversitesi, bahsi geçen araçlarla ilgili hiçbir usulsuzlüğün yapılmadığına dair açıklama gönderdi, araçların ruhsatlarıyla birlikte. Medyada […]
Yolsuzluk, ırkçılık, mezhepçilik, sahtekarlık, say say bitmez… Redhack’in yayınladığı YÖKbelgeleriyle, üniversitelerimizde türlü yüz kızartıcı suçun işlendiği ortaya çıkıyor.
Çıkıyor da ne oluyor?
Adı geçen üniversite yönetimlerinden, Cumhurbaşkanı’ndan, hükümetten açıklama yok! Buna karşılık Redhack’e dava açıldı. 12 Eylül kalıntısı YÖK, belgeleri haberleştiren gazetecileri tehdit etti!
Bir tek İstanbul Üniversitesi, bahsi geçen araçlarla ilgili hiçbir usulsuzlüğün yapılmadığına dair açıklama gönderdi, araçların ruhsatlarıyla birlikte.
Medyada da durum pek farklı değil. Daha belgelerin yayınlandığı günün ertesinde “Manşetolması gereken belgeler, bazı yayınlarda hiç yer almayacak… Bazılarında küçük yer bulacak” diye yazdım.
Birgün gazetesinden başka manşet/sürmanşet yapan olmadı “netekim”!
Üç maymun nereye kadar?
“Normal” şartlarda gündemi ilk sıralarda işgal etmesi gereken skandallar zinciri ifşa edildikçe, medyada “yandan yandan” haber oluyor. Üç maymunu oynayan iktidar medyasının haricinde tabii…
Elbette gündemde çok önemli haberler var. PKK’yla görüşmeler, barış umudu, derken Paris’tekisuikast…
Ancak haber yayınının her saatini, gazete sayfasının her satırını “bilinmeyen” sürece ve suikasta dair birbirine benzeyen yorumlarla doldurmak da bir yere kadar.
YÖK sitesinin hack’lenmesiyle yolsuzluğun, adam kayırmanın, öğrencilerden usulsuz toplanan bağışların yanı sıra, mezhepçiliğin de belgesi çıktı:
Ergenekon davasında tutuklanan Malatya Üniversitesi rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, annesiAlevi olduğu ve Alevileri işe aldığı için iki defa soruşturulmuş!
Denklemde tek değişen
Dün Milliyet’te, Nil Mutluer’in hazırladığı “Türkiye’de Alevilik” yazı dizisinin ilk bölümünde anlatılıyordu:
“Aleviler, işyerlerinde kimliklerini saklıyor. Kariyerlerinde yükselmeleri engelleniyor. Bürokraside neredeyse yoklar.”
Sünni yönetenlere sorsanız, gevrek bir gülümsemeyle “Olur mu öyle şey, hurafe bunlar” der… Ama Anadolu’da Aleviler’in kapıları işaretlenirken bile gereken titizliği göstermediler.
Aynı çevreler, 28 Şubat’ta başörtülülere uygulanan ayrımcılığı, ordudan yapılan ihraçları, beyaz Türklerin seçkinciliğini titrek bir sesle anmaktan vazgeçmez.
Elbette o günleri unutmayalım, muhafazakâr kesime yapılan haksızlıklarla yüzleşelim. Amasadece bir grup insana uygulandığı zaman mı ayrımcılık oluyor?
Denklemde sadece laiklerle muhafazakarlâr yer değiştirdi. Kürtler, Aleviler, Ermeniler, Yahudiler, ateistler, eşcinseller, kadınlar hâlâ devlet düzeyinde ayrımcılığın hedefleri.
Kimse başkalarının ayrımcılık ve sömürgecilik tarihine laf atmakla uğraşmasın. Alası bizde var. hâlâ.